İnsan faktörü...

Doç. Dr. Cem Çetin
Doç. Dr. Cem Çetin
  Eyl.23, 2017, 01:27

 

İpsos geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin de dahil olduğu 20.000 katılımcı ile 25 ülkede yaptığı araştırma ile 2017’de öne çıkan 8 global trendi açıklamıştı. Benim dikkatimi çeken “gelenekselin yükselişi” olmuştu. Burada geçmişe özlemin artması ile insanların %80’inin toplumsal geleneğin bir parçası olduğu sonucu ortaya çıkmıştı. Bizde bir halk sözü vardır; “kör ölür badem gözlü olur.”

 

Ford Motor Company’nin kurucusu Henry Martin Ford (1863-1947), Ford’un otomobil üretim taslağı sadece sanayi üretimini değil, dün­yada ki bu kültürü de etkilemiştir. Fordizm, Henry Ford’un öncülüğünü yaptığı üretim bandının uygulamaya konmasını içeren bir üretim sistemidir. Bu kavram, kapitalist endüstrileşmenin özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası gelişimiyle ilgili olarak kullanılmıştır. Ford; “ Bir araya gelmek bir başlangıçtır, beraberliği sürdürmek bir ilerleme. Beraber çalışmaksa gerçek başarıdır. “ demiş.

Akıl, zeka ve tecrübenin toplamıdır. Haya­tımıza girmiş öyle hamasi hikayeler vardır ki, aklını yanlış kullanmanın bedelini hayatıyla ödeyenleri ve insanların yaptıkları hatalar­dan ders çıkarıp o hataya ikinci kez düşme­yenleri duymuşuzdur. Bir de akıllı insanlar vardır deneme yanılmayla hiç vakit kaybet­mez başkalarının hatalarından ders çıkartıp

o hataya hiç düşmezler. Kimileri de aynı hataya tekrar tekrar düşerler. Burnunuzun dikine gitmeyin, insanların tecrübelerinden ders çıkarmak, yapıcı eleştirileri korkmadan kabullenmek hayatımızı kolaylaştıracaktır.

İşin sihri mi kaçtı?

Meslektaşlarım (ben dahil) hep bir sihirli tarih yarattıklarını düşünürler. Aslında bu meret doğamızda var. Ama şunu da unut­mayalım pek çok reklam kampanyasının da büyük etkiler yarattığı önemli bir gerçektir. Artık günümüzde usta-çırak ilişkisinin pek yürümediği, hatta üretmek yerine daha çok para yaratmak öne çıktığından beri, bu endüstrileşen sektör yolunu kaybetmiştir. Reklam ajanslarının bir zamanlar yazılı ve görsel medyadan kazandıkları hatırı sayılır kazançlar vardı. Değişen ve dönüşen süreçte işler tersine döndü.

Günümüzde ise med­yayı, satın alma ve planlama yapan şirketler pazarlıyor. Hatta fikirlerin bile bağımsız pazarlanıp satın alındığı aşikar. İşte aradaki açılan farkı kapatmak yine insan kaynağına ve zamana kalıyor... Netice hatice durumu... Dünyamız reklam zengini olmuş. Günde fikirden fukara on binlerce reklam izliyo­ruz. Bu elbette reklamcıların hatası değil. Sektörün çok değerli beyinleri var. Önemli olan onların fikirlerini ödüllendirecek, teşvik edecek, ilham verecek kadar kendini gelişti­rememiş kişilerin meslekte çabalamalarıdır. Reklamcılar fikirlerden ziyade reklamvereni yönetir durumdalar. Fikri düşünmek zaman gerektirir, bu da para demek.

Reklam cirolarını yükseltebilmek için sistem son teslim tarihini kural kabul etmiştir. Ama en önemlisi her koşulda, büyük ve yeni fikirlerin doğmasına duyulan ihtiyaç… Ne demiş Bernard Shaw; “ Pek az kişi yılda iki ya da üç kez düşünür. Ben haftada bir ya da iki kez düşündüğüm için uluslararası bir ün kazandım.” Düşünmeye devam, sihri yakalayabiliriz...

Eski mi Yeni mi?

Özellikle çalkantılı zamanlarda insanlar iç rahatlatan ve emniyetli şeylere ihtiyaç duyuyor. Nostaljikleşiyor ve her şeyin daha mutlu ve güven verici olduğu geçmişe bakıyorlar. Bu daha mutlu hissetmelerine yardımcı oluyor.

Tüketicilerin satın alma tutumu kıs­men ruh hallerini iyileştirme ihtiyacından etkilenebilir ve markalar nostaljik hatıraları canlandırarak bu ruh halini olumlu olarak güdüleyebilir. Fakat nostalji bir tüketiciyi satın almaya teşvik etmek için tek başına yeterli değildir. Yeni araştırmalar gösteriyor ki, başarının anahtarı eski ve yeni arasında mükemmel dengeyi kurmakta: İç rahatlatan ve emniyet veren eski moda bir tasarımı, (modern gereksinimleri tatmin eden) yaratı­cı karakteristiklerle birleştirmekte.

Markalar, tüketicilerin eskiden her şeyin daha iyi olduğu algısını onaylamaktan fazlasını yapmak zorundadır. Aynı zamanda bugünün ‘’yeni’’ Retro markasının dünün orijinalinden daha iyi olduğunu kanıtlaya­rak tüketicileri ikna etmesi ve onlara ilham vermesi de gerekmektedir.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER