Aile şirketlerinde gelecek nesli hazırlamayan yok oluşunu hazırlar!

Kasım sayımızda aile şirketlerinin yapılarını, gelecek neslin beklentisini ve aile şirketlerinin yok olmamaları için göz önünde bulundurması gereken kavramları hem aile şirketi liderleriyle hem de uzmanlarla ele aldık.

Kasım sayımızda aile şirketlerinin yapılarını, gelecek neslin beklentisini ve aile şirketlerinin yok olmamaları için göz önünde bulundurması gereken kavramları hem aile şirketi liderleriyle hem de uzmanlarla ele aldık.

Tüm ülkelerin ekonomi sayfalarında, Aile Şirketleri her zaman kendilerine ayrıcalıklı bir konum bulmayı başarmış özel konulardan biridir. Kimi zaman ekonominin can damarı olarak yaptıkları yeni yatırımlar, yarattıkları istihdam ve dünya pazarlarına açılma hikayeleri ile, kimi zaman sosyal sorumluluk faaliyetleriyle ve bazen de magazin sayfalarına kadar uzanan aile içi çekişme ve hatta trajik yok olma haberleriyle bu kurumlar hiç gündemden düşmemişlerdir. Biz de bu gelişmelerden yola çıkarak Kasım sayımızda aile şirketlerinin yapılarını, gelecek neslin beklentisini ve aile şirketlerinin yok olmamaları için göz önünde bulundurması gereken kavramları hem aile şirketi liderleriyle hem de uzmanlarla ele aldık. 

Bugünlerde Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nin düzenlediği Aile şirketlerine Küresel Bakış Konferansı, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin kurumsallaşma üzerine yaptığı Aile Şirketleri Öncelikleri Anketinin sonuçlarını paylaşması ile konu yine sıcak gündemdedir.

Çevremize baktığımızda Aile Şirketleri denildiğinde, öncelikli olarak büyük ölçekli şirketlerin akla geldiğini ve gündemde yer alan söylemlerin sanki öncelikli hedef kitlesi de onlarmış gibi algı oluştuğunu gözlemledik. Oysa konu sadece büyüklere yönelik değil. Farklı sektörlerde, onlarca markanın distribütörlüğünü yapan büyük şehirlerin ve Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış bayiler de bu işin merkezinde.

Bu konuya duyarlı olup, işleri daha farklı yapma konusuna niyet etmezler, destek almazlar ve geleceği planlamayı ertelerlerse sonuç belli; er ya da geç yok olacaklar. Yıllar boyu değişmez kural aile şirketleri kolay kuruluyor ve %70’i çocuklarına devredemeden kepenk kapatıyor. Şöyle bir bakarsak bu yıl yapılan bir bayi toplantısına katılan 100 bayiden sadece 30’u işlerine devam edecek. Bu dosya okuyucularımızı o vizyoner 30 içerisinde yer almaları konusunda ilham vermek için hazırlanmıştır. Uzun ömürlü işler dileriz.

Şirketlerin yaşam süreleri Küreselleşme, ileri derecede teknoloji kullanımı, pazarların yeni ürün ve aktörlerle çok hızlı değişmesi ve azalan müşteri sadakati gibi gelişmelerin güçlü etkisiyle şirketle- rin yaşam süreleri gitgide azalma eğilimi içindedir.

TOBB 2015 verilerine şirketlerin %80’i faaliyetlerini ilk 5 yılda, %96’sı ise 10 yıl içinde sonlandırmaktadır. Boston Consulting Group verilerine göre şirketlerin yaşam ömürleri 1970’lerden bu- güne yarı yarıya azaldı ve ülkemiz de dahil olmak üzere 25 yıl seviyelerine geldi. Dikkat çekici bir nokta; Japonya’da şirket ortalama ömrü 52 yıl seviyesinde. 

Araştırma Künyesi:
Araştırma kapsamında sorulan sorular The Brand Age ve GfK uzmanları tarafından hazırlanmıştır. Çalışmanın saha aşamasında, data ESOMAR kurallarına ve düzenlemelerine uygun şekilde toplanmıştır. Araştırma kapsamında iş dünyasından farklı sektörler ve pozisyonlarda çalışan 149 kişi ile 4 Ekim – 13 Ekim 2017 tarihleri arasında görüşülmüştür. 



Family Business’in 2015 yılında yayınladığı en eski 25 “aile işletmesi” listesinde 1600’ler- den bugünlere gelen şirketleri görüyoruz. Çok kullanılan bir referans olan Bank of Korea’nin 2008 yılında yaptığı araştırmada 200 yıldan asırdan fazla geçmişi olan 5,586 şirket olduğu saptanmıştır.

Bunların % 56’sı (3.146) Japonya, %15’i Almanya, %4’ü Hollanda, %3,5’u Fransa kökenlidir. Toplamda 2 asırdan da eski olan Japon şirketlerin faaliyet sektörleri incelendiğinde ilk 5’te sırasıyla; 
• İçki (Sake): %16
• Konfeksiyon: %13,5
• Otelcilik: %12
• Eczacılık: %4
• Giyim: %4

Bu arada Güney Koreli bir çok şirketin ise savaş yıllarında kapandığı için liste dışında kaldığı belirtilmiştir. 

İş dünyasının en eski şirketleri ve farklı sektörlerin ilkleri
Ülkemizde 100 yılı geçmiş şirket sayısı yaklaşık 70 civarında iken bu rakam Japonya’da şaşırtıcı derece yüksek olup 50.000 seviyesindedir. Üstüne üstlük bundan 13 asır önce 700’lü yıllarda kurulmuş ve günümüze gelmeyi başarmış tam 6 Japon şirketi vardır.

Nishiyama Onsen Keiunkan 705 yılında kurulmuş bir otel. Tam 46 nesil geçişini başarıyla gerçekleştiren, dünyanın en eski aile işletmesi olan Hōshi Japonya’nın Honshu adasında 717 yılında kurulmuş başka otel. Hoshi 2006 yılından beri rekoru elinde tutuyor, çünkü o yıla kadar bilenen en eski işlet- me tapınak inşaatı yapan, 578 kuruluş yılına sahip Kongō Gumi idi. 2006’da satılmasıyla en eski işletme olma özelliği el değiştirdi.

Vikas Mehrotra adlı araştırmacı tarafından yapılan incelemelerde bir çok sektörde Japonların bugüne dek adı gelmiş olan ilk işletmeleri kurduğu görülmektedir.

Ailenin işi değil, ülkenin işi

Ailesel şirketi yaklaşımı, bilinen en eski işletme yönetim biçimi ve organizasyon yapısıdır. Tarım ve hayvancılık faaliyetleriyle çiftlikler aile işletmelerinin ilk örneklerini oluşturmaktadır. Şehirlerde ise aynı bina içinde yaşayan aile üyelerinin verdiği destekle faaliyet gösteren ticarethane ve tamirhaneler büyümenin itici rolünü üstlenmişlerdir. TAİDER’e göre aile şirketleri ülkemizde toplam kayıtlı şirketlerin yaklaşık %95 sini oluşturmaktadır. Dünya’ya göz attığımızda ABD’de kayıtlı şirketlerin % 90’ı, İspanya’da % 80’i, İtalya’da % 95’i, İsviçre’de % 85’i aile şirketleridir.

Güler Sabancı’nın Aile Şirketlerine Küresel Bakış Konferansında ifade ettiği üzere 2025 yılı itibariyle dünyadaki en büyük şirketlerin yüzde 40’ını aile şirketlerinin oluşturması bekleniyor.

Yapılan araştırmalarda Türkiye’de aile şirketleri toplam GSMH’nin en az % 75’ini, istihdamın ise % 85’ini sağladığı görülmektedir. Bu veriler doğrultusunda, aile kökenli girişimci ruhun ülke ekonomisini ne yüksek oranda taşıdığı gözlemlenmektedir.

Bu güçlü katkının yanı sıra ülke ekonomisini tehdit eden can sıkıcı bir gerçek yaşanmaktadır. Bugün var olan şirketlerin %70’i bir sonraki nesile geçmeden kapanacaklar.

Bir başka deyişle bu yazıyı okuyan her 100 aile şirketi yöneticisinin sadece 30’u, kendilerinin başlattığı işin, çocuk ya da çocuklarının elinde devam ettiğini görebilecek. Devamında sadece %3 torunlara kadar gidecek.

Sonuçta ekonomide yüzlerce milyar dolar seviyesinde milli servet kaybı yaratılmış olacaktır. Bu tehditkar tablo Japonya hariç diğer ülkelerde de aşağı yukarı benzer oranlarda geçerlidir.

Japon şirketlerinde farklı olan ne?

Bir başka kültür, yaşam biçimi ve iş anlayışı içinde olan Japonlar güçlü bir ekonomiye ve güçlü şirketlere sahipler. Aile şirketleri içinde 100 yaşını aşmış 100.000 fazla şirket olması Japonların neyi farklı yaptığı sorusunu gündeme getirmektedir.

Dünya’nın en büyük gazetelerinden biri olan Çin “Renmin Ribao” da çıkan bir ma- kalede Cai Chengping, Batı kültürüne daha yakın Çin iş dünyası ile Japon iş dünyasını karşılaştırmış ve birinin yüzü ekonomiye dönük, diğerininki ise hayata şeklinde görüş bildirmiştir.

Ekonomiye mi odaklanmak yoksa hayata mı?
Ekonomiye dönük bir yapıda amaç ister istemez kısa vadeye odaklanarak, karlılığı geliştirmek, zorlukları kazasız belasız atlatmak ve mümkünse büyüme hedeflerini tutturmaktır. Hayata dönük bir şirkette ise amaç uzun vade de hayatta kalmak için çalışmaktır. Bunun için iş yapma şekli, süreçler, gerekli inovasyon atılımları sürekli sorgulanmakta- dır. Bu yapıda karlılık, büyüme, amaca giden yolda sadece birer araçtır.

Tüm çalışanlar ailenin değerli üyesidir ve ona göre muamele görür. Ekonomi odaklı şirketlerde, genelde çalışanlar gördükleri davranışlardan dolayı mutsuz ve kendini değersiz hissetmekte olup, kuruma sadece cılız bir anlaşmayla bağlı kişilerdir. Hayata odaklı şirkette ise hedef yolunda çalışanlarla birlikte yürüme olacaktır mantığı benimsenmiştir. Çalışanlar gördükleri davranışlarla ailenin değerli üyeleri olarak konumlanmaktadır. Bunun verdiği somut güçle tüm çalışanlar da şirketlerinin refahı için varını yoğunu ortaya koymaktadır. 


Şirket aileye değil aile şirkete hizmet etmeli
Japon şirketlerinde nesiller arası kaliteli geçiş yapma isteği sürekli gündemdedir. Aile içinde bu konuda en yetenekli kişi kimse şirket o tek kişiye devredilir. Böylece ana şirket bölünmeden ayakta kalır. Bu kimi zaman o kişinin kendini ve hayallerini, aile şirketi için feda etmesi anlamına gelir. Diğer üyeler ise hayat boyu fonlar aracılığı desteklenir. Eğer aile üyeleri şirketi taşıma konusunda yetersiz durumda ise ya da devredecek kimse yoksa, evlat edinme olayı çok yaygındır. Japonya’da evlat edinilen kişilerin %90’ı 25-30 yaş aralığındadır.

Güçlü bir felsefe ve değerlere sahip olmak
Şirket bir varoluş değeri üzerine kuruluyor ve yıllar boyunca bu değere hizmet edecek kişilerden ekipler oluşturuluyor. Aile için en önemli konulardan biri bu değerleri bir alt nesile taşımak. Buna göre aile bireyleri arasından bu değeri daha ileriye taşıyacak bilgi, beceri ve istek yoksa dışarıdan evlat edinme yoluyla bu kişi bulunuyor.

İş birliği, dış destek ve inovasyon

En iyisini yapmak için sürekli bir arayış içinde şirketler. Bunu yaparken de etik olmaya, güven yaratmaya büyük önem veriyorlar. Güçlü bağlar, güçlü işbirlikleri oluşturarak aile dışından kişilerin görüşlerini alma kültürleri var. Gerektiğinde bu kişileri şirket bünyesine alarak, yani bir anlamda aileye katarak, insan gücünü her zaman en yüksek seviyede tutmaya özen gösteriyorlar.

Bunun sonucu olarak da işlerinde daha iyi olmak, inovasyon yapmak gibi adımları, her zaman müzakere ederek, birçok görüşü değerlendirerek ama sonunda şirketi yöneticisinin kararı ile sonuca bağlıyorlar.

Türkiye’deki eğitim imkanları
Ülkemizde üniversiteler bünyesindeki sürekli eğitim merkezleri, kimi zaman tek başına kimi zaman büyük kuruluşlarla ortak çalışma yürüterek akademiler kurmakta, eğitim ve sertifika programları sunmaktadır. Bu kapsamda birkaç örnek olarak:
• SABANCI Üniversitesi Yönetici Geliştir- me Birimi, EDU ile hazırlanan Akbank Aile Şirketleri Akademisi

• BUYEM; ING Bank işbirliği ile Nesilden Nesile Yönetim Akademisi
• KOÇ Üniversitesi Aile Şirketlerinde Genç Liderler serti ka programı

• İTÜ; Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma Eğitimi
• BAUSEM; Aile Şirketleri için Kurumsal Yol Haritası programı

• YILDIZSEM; Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma Ve Profesyonel İşletme Yönetimi 

Bayiler ; distribütör talepleri ile aile işleri arasında kalmış işletmeler
Aile şirketleri denildiğinde çevremizdekilerin aklına ilk olarak büyük işletmelerin geldiğini gözlemledik. Oysa günlük hayatımızın içinde yer alan birçok işletme; örneğin restoran zincirleri, akaryakıt, otomobil gibi bayilerin çoğu da aile şirketi.

Distribütör markaların beklentileri ile aile içi ilişkileri yönetmek arasında kalan bu işlet- melerin patronlarının çoğu, günlük işlerden yarınları düşünemez durumdalar. Kendileri bu işi yoktan var edip bugünlere getirdiler ama yarınlara götüremeyecekler.

Bunu kabul etmek bile psikolojik olarak da zor bir konu olsa da hepsi şirketlerinin uzun ömürlü olmasını ister. “Ben” kurdum bu işi derken, bir sonraki adım olan “biz” nasıl yönetiyoruz aşamasına geçmek ve mümkünse “bensiz” nasıl yönetilecek konusunda netlik sağlamak gerekmektedir. Bu konuda adım atanlar, istatistiğin %30’unda yer alacak ve işleri devam edecek, erteleyenler ise %70’in içinde kalacak. Dış destekle alarak, nesiller arası geçişi sağlıklı yönetmek ve işletmenin kurumsallaşması konusunda adım atmak için, ülkemizde dünya devi rmaların yanı sıra, tecrübeli danışmanlık şirketleri de hizmet vermektedir. 



Bayilere odaklı bir çözüm önerisi 

KOBİ’lere öncelik veren Humanplus Kurucusu Filiz Canlı Cüreklibatır ile pazarlama ve iş geliştirme konularında danışmanlık yapan Cenk Sağdam’ın görüşlerini aldık.

Sizi kısaca tanımak istesek?
FCC:
Humanplus eğitim ve koçluk alanlarında, farklı sektörlerden birçok marka ile çalışmış, 20 yıllık deneyime sahip bir kurumdur. Bir süredir Aile Koçluğu konusuna daha bütüncül ve operasyonel odaklı bakarak, çözümlerimizi daha somut, daha rahat uygulanabilir ve bayiler için erişilebilir şekle getirdik. Ülkenin dört bir tarafındaki bayilere yönelik çözümler ürettik.

Nasıl bir yaklaşım öneriyorsunuz?
FCC:
Önce konuşmak lazım diyoruz, çünkü her şey ailenin üyeleri ile konuşarak başlıyor.

Bir partner yaklaşımı içinde şirketlerinin geleceğini planlamak amacıyla, birlikte işbirliği yapıp yapamayacağımız konusunda net olmak şart. Yaklaşım olarak paket bir çözüm sunmak yerine, aileye göre tasarlanmış bir stratejiyi birlikte geliştirmek ve ailenin de bunun arkasında güçlü durması sağlayacak şekilde hareket etmektir. Biz bu adıma “niyet” adını veriyoruz. Ondan sonra Aile Koçluğu ile başlayan, ister sırayla ister paralel yürütülen, hedefe yönelik 5 odaklı bir çalışma ortamı bizi bekliyor.

Aile Koçluğu’nda neler yapıyorsunuz?
FCC: Aile içi bütün iletişim kanallarını açacak şekilde, karşılıklı ya da küçük gruplar halinde çalışarak önce içinde bulunulan durumun net resmini çıkartıyoruz. Aynı zamanda güçlü bir farkındalık elde ediyoruz.

Böylece imaların, zannetmelerin, ifade edilmemiş beklentilerin en aza indirildiği açık bir iletişimin adımları atılmış oluyor. Bu kişilerde daralmış anlardaki güçlü bir oksijen takviyesi etkisi gibi bir rahatlama ve keyif duygusu getiriyor. Genelde tam bu aşamada güler yüzle bize “başlarken bu duruma geleceğimiz hiç düşünememiştik” yorumları geliyor.

Bu çalışmayı bir ara etap olan anayasa ile tamamlıyoruz. Böylece uzun ömürlü olmak için işlerin, sorumlulukların, yöne- tim biçimlerinin netleştiği somut bir belge oluşturuyoruz.

Birçok aile şirketinin anayasası yok, siz ise ara etap diyorsunuz, açar mısınız?
FCC:
Anayasa; sonuçta daha etkili bir iş yapma şekline, proaktif olarak destek olan bir kurallar ve değerler manzumesi. Ana konu ise; söylemlerin eyleme dönüşmesi ve daha sağlıklı bir yönetim anlayışının şirket kültürüne yerleşmesini sağlamaktır.

Anayasa sonrası koçluk çalışmaları daha az frekanslı ve nokta atışı şeklinde devam ediyor.


 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER