Dizinizi bir oturuşta mı izlersiniz, hafta hafta mı?

 Konuk Yazarımız Mike Raab

Konuk Yazarımız Mike Raab "Dizinizi bir oturuşta mı izlersiniz, hafta hafta mı?" adlı yazıyı Ekim sayımız için kaleme aldı.

Disney'in geçtiğimiz aylarda organize ettiği D23 Expo'da şirket, Disney Plus üzerinden dizilerini "hafta hafta" yayınlayacağını bildirdi. Kimi kesimler bu hamlenin Netflix'in "bir oturuşta dizi bitirten" stratejisinin kuyusunu kazmaya yönelik olduğu görüşünde. Sezon halinde toplu yayınlanan içeriğin elbette avantajları var. Mesela aşırı merak uyandıran bir bölümden sonra kişi tek bir tıkla sonraki bölümü izleyebilir. Tersi bir durumda koskoca bir hafta meraktan ölecekti. Ayrıca platform müşterileri, dizilerini bitirdikten kısa bir süre sonra aboneliklerini iptal edebilir. 


Tecrübeli medya analizcisi Rich Greenfield, televizyon kanallarının ve platformlarının stratejik anlamda iki grupta toplanacağını iddia ediyor: Dizi sezonlarını bir çırpıda yayınlayan "dizi/film platformları" ve dizi bölümlerini hafta hafta gösteren "geleneksel medya."


Greenfield ve konuyla ilgili bazı Twitter kullanıcıları, bu stratejileri "müşteri" ve "iş" odaklı olarak iki gruba ayırdı. Bir dizinin tüm bölümlerini aynı anda yayınlamanın müşterilerin işine geldiğini öne sürerlerken, bölümleri hafta hafta yayımlamanın daha çok kurumsal şirket anlayışına yönelik olduğunu ortaya attılar. Ne de olsa ikinci modelde platforma abone olan izleyiciler belirli periyotlarla üyeliklerini yenilemek zorunda kalıyor.

 İlk model elbette ki Netflix'in başının altından çıktı. Böylesi bir stratejinin geleneksel televizyon ilkelerine karşı bir devrim olduğunu düşünen platform, müşteri odaklı olmaya vurgu yapmaktaydı. 2013 yılında ünlü içerik uzmanı Ted Sarandos, The Hollywood Reporter'a şu demeci verdi: “13 bölümü birden yayınladığımızı duyunca insanlar delirdiğimizi sandı. Neredeyse bütün medya patronlarından aynı tepkiyi aldım: ‘Çıldırmışsın sen. Kocaman bir yatırımı tek seferde çarçur ediyorsun. Bırak insanlar her hafta seni izlemeye devam etsin.’ Böylesi yakarışlar bana ancak geleneksel yayıncı anlayıştan bıkmış seyircileri anımsatıyor. Ne de olsa müşteri memnuniyetinin para kazanmaya çalışmaktan çok daha fazlası olduğuna inananlardanım.

Üç yıl sonra yapılan bir başka röportajda da Sarandos, dizi sezonlarının tek seferde çıkması konusunda ısrarcıydı: "İzleyiciyi bir hafta bekletmeye gerek yok. Sonuçta eskisi gibi dizinin gününe ve saatine kendimizi uydurmak zorunda değiliz. Neden insanların gün-saat özgürlüklerini ellerinden alalım? Zaten bıkmışlar kendilerini televizyona göre ayarlamaktan.

 Netflix, 2013 yılında orijinal dizisi House of Cards'ı tek celsede yayımlayarak büyük sükse yaratmasının yanı sıra geleneksel televizyonculuğa da büyük bir ket vuracaktı. Tüketicinin bir sezonu hiç beklemeden izleyebilmesi, devrim niteliğinde bir yenilikti. İzleyiciler bir sezonu aylara yayarak bitirmektense bir haftada, hatta bir hafta sonunda bitirmeye başladılar.

 Buna rağmen belki de bu yenilik, haftalık dizi izlemenin avantajlarını göz ardı ediyordu. İyi bir iş modeli olmasının yanı sıra haftalık yayın, izleyenler için de faydalı bir şey olabilir mi?

 Haftalık izleme, hayran konuşmaları ve topluluklar

 Netflix, Hulu, DVR veya TiVo'dan önce, dizi izlemenin tek yolu haftalık yayınlarla televizyon üzerinden izlemekti. Bir bölümü kaçıracak olsanız, o bölümü televizyon bir daha göstermezdi. Ancak ve ancak bir VCR ile bölümü kaydetmeniz mümkündü. DVD'ler ve online satış (iTunes ve türevleri), kaçırılan bölümler için güzel alternatiflerdi, ancak bu bölümler bu şekilde oldukça pahalı geliyordu. Televizyonun başına geçip diziyi gününde ve saatinde izlemek zorunda olmak, müşterilere rehin alınmak gibi geliyordu.

 2019'un yayıncılık anlayışı bundan çok farklı. HBO, Hulu veya Showtime'daki dizinizin bir bölümünü kaçırırsanız korkmayın, bu platformlarda bu bölümler kayıt ediliyor. Yakında Disney Plus da böyle çalışacak. Bazı izleyiciler hafta hafta beklemektense bir sezonun bitmesini bekler ve bittikten sonra Netflix'te olduğu gibi o sezonu bir çırpıda bitirirler. Bir başka izleyici grubu ise dizilerini uzun süreler içinde izlemekten keyif alır. Özellikle olay örgüsü derin, senaryosu kuvvetli dizi izleyicileri için geçerli bu durum.

 Örnek olarak HBO'ya bir göz atalım. Eğer HBO dizilerine bayılıyorsanız, muhtemelen her hafta pazar günü dizinizin yeni bölümünün çıkmasını bekliyorsunuzdur. Hatta bölümden önce, bölüm esnasında ve sonrasında arkadaşlarınızla veya sosyal medyada etkileşim içerisindesinizdir.

 Benzer şekilde arkadaşlarınızla veya ailenizle televizyonun başına oturuyorsunuzdur. İster Westworld, ister Bachelor in Paradise olsun, dizinin adı fark etmez. Sevdiklerinizle bir sosyalleşme aracıdır HBO dizileri.

 Bölüm arası geçen zamanda internette dizi hakkında yazılar yayınlanır, ne olacağına dair teoriler ortaya atılır... Game of Thrones'un aksine Stranger Things için pek bir teori bulamazsınız internette. Çünkü böyle bir şeye ne gerek var? Gidin sonraki bölümü tek tıkla izleyin.

 Bir dizinin fanı olmak, o diziyi iki günde bitirmek demek değildir. Bu iş zaman işidir. Bir de bu zamanı diğer izleyicilerle paylaşmaktır. Aşağıda iki dizi hakkında 2015'te yapılan bir karşılaştırma grafiği var: Fox'un haftalık yayımlanan Empire'ı ve Netflix'in toplu yayınlanan Orange is the New Black'i. Yeni sezonu başladığında Twitter'da OITNB hakkındaki konuşmaların arttığını, ancak kısa bir süre sonra dibe yaklaştığını görüyoruz.


Görsel Çeviri
Tweets Per Day: Bir günde atılan tweet sayısı
Tweets / Day: Tweet / Gün
Series Premiere: Dizi Prömiyeri
Season 2 Premiere: 2. Sezon Prömiyeri
April: Nisan
July: Temmuz


Elbette atılan tweet sayısı, izleyen sayısı hakkında bir kanıt oluşturmaz. Zaten halihazırda Orange is the New Black, bugüne kadar Netflix'in en uzun süre yayınlanmış dizisi ve Empire'dan çok daha popüler. Ama yine de bu dizi, insanlar arasında paylaşılan bir deneyim değil. Halbuki yalnızlığın hüküm sürdüğü günümüzde diziler hakkında konuşabiliyor olmak akıl sağlığımız için olumlu bir done. Hatta bazı çalışmalar, yalnız başına izlenen Netflix dizilerinin kişileri depresyona sürüklediğini öne sürmekte.

Yakınlık kurma ve sürekli maruz kalma

Şu ana kadar drama dalındaki dizilerden konuşmuş olsak da aynı şeyler komediler için de geçerli olabilir. "Doomed Comedy'i Bir Günde Bitirmek" adlı yazımda değindiğim gibi, komedi dizilerindeki karakterlerle ilişki kurmak ve onlarla özdeşleşebilmek için izleyicinin onlara uzun bir süre maruz kalması gerekiyor. Karakterlerle geçen uzun süreler sayesinde kurulan bu yakınlık beklentileri karşılar, güldürür, karakterleri sevdirir ve onlarla olan ilişkiyi kuvvetlendirir.

Modern Family veya The Big Bang Theory gibi bir sezonu 8 ay süren dizileri izleyen insanlar neredeyse bütün bir yıllarını dizideki karakterleri görerek geçirdiğinden olay örgüsünü, karakterler arası ilişkiyi vb. hatırlamakta güçlük çekmez. Netflix komedisi Friends From College ise Haziran 2017'de sekiz bölümlük sezonunu yayınlarken ikinci sezonunu ancak Haziran 2019'da yayınlayabilmiş. Bu dizinin en sıkı takipçileri bile neler olup bittiğini hatırlamakta güçlük çekecektir.

Bir sezonunun topluca yayınlandığı bazı diziler de izleyicinin aklında kalıcı olabilir. Fakat Friends ve The Office gibi bu tür diziler bir sezonda çok fazla bölüm çıkarmaktadır. Öte yandan Netflix veya Amazon dizileri bu diziler kadar bölümle gelmiyor.

Bölümler arası mı yoksa sezonlar arası mı beklemek istersiniz?

Geleneksel televizyon döneminde bir dizi eylül ayında start verdiği sezonunu 22 bölüm sürdürüp mayıs ayına kadar götürürdü. Tüm bu süreçte bölümler yazılır, prodüksiyon ve post-prodüksiyon işleri sürerdi. Bu şekilde yapımcılar, izleyenlerden aldıkları geri bildirimlerle dizi üzerinde oynamalar yapabilirlerdi. Hatta talep üzerine planlanandan fazla bölüm, hatta ve hatta sezon çekilebilirdi. Bu gibi kararları sezon esnasında alabilmek çok önemli, çünkü gelecek sezon ile önceki sezon arasında yalnızca 3-4 ay gibi bir süre olmaktaydı.

Diğer yandan Netflix modeliyle beraber sezonlar arası bekleme süresi çok daha uzadı. Bu modelde her bir bölümün çekilip yayınlanmadan önce post prodüksiyona girmesi gerekiyor. Ayrıca bu tarz platformlar, izleyici verilerine ve beğeni oranına muhtaç olduğundan, gelecek sezonun çekilip çekilmeyeceğinin belirlenmesi uzun bir sürece yayılıyor. Hâl böyle olunca Stranger Things'in ikinci ve üçüncü sezonu arasından tam 21 ay geçiyor. Belki bu tür "tutmuş" diziler için bu durum bir sorun olmayabilir, ancak ortalama bir diziyi izleyen kişi böylesi bir durumda bütün senaryoyu ve olay örgüsünü unutabilir.

Müşteri odaklı bir yaklaşım olarak "Toplu Yayın"

Toplu yayınlanan içeriğin elbette ki avantajları var. Mesela aşırı merak uyandıran bir bölümden sonra kişi tek bir tıkla sonraki bölümü izleyebilir. Tersi bir durumda koskoca bir hafta meraktan ölecekti. Ayrıca platform müşterileri, dizilerini bitirdikten kısa bir süre sonra aboneliklerini iptal edebilir.

Diziyi birden bitirmek, günümüz izleyicisinin dikkat çemberine de uygun düşebiliyor. Bu arada diziler için adeta bir altın çağın içindeyiz. Sezonları toplu yayınlamak, platformların doğrudan pazara girmesi ve izleyicinin dikkatini çekmesi açısından önemli. Nitekim bir kısım izleyici uzun süreli yayınlardan sıkılabilmektedir. Altın çağ demişken, günümüzde o kadar çok dizi çıkıyor ki; bir dizinin yüzlerce rakibi içinden sıyrılabilmesi için prömiyer bölümünün hitap ettiği kitlede güçlü bir etki bırakması gerekiyor.

Netflix'in yaptığı gibi; izleyicinin talebini birden karşılamak platformları mükemmel rakamlara ulaştırabilir. Örneğin, Stranger Things'in üçüncü sezonu yayınlandıktan sadece dört gün sonra sezonu 18.2 milyon kişi bitirmişti.

Bir çırpıda izlemek veya izlememek, işte modern dünyanın bütün sorunu bu

Netflix'in öncülüğünü yaptığı toplu sezon yayımlama stratejisi elbette ki eski model televizyonculuktan üstün geldi. Sonuçta insanlar artık kaçırdıkları bölümleri bulup izleyebiliyor. Fakat bu geleneksel televizyonculuğun hiçbir faydası olmadığını göstermez.

Bugün seçim tüketicinin elinde. HBO ve Hulu abonelerinin bir kısmı bütün bir sezonun tüm bölümlerinin çıkmasını bekledikten sonra dizilerini izlerken, başka bir grup ise her hafta izledikleri bölüm hakkında arkadaşları, ailesi ile veya internet üzerinden konuşmalar yapıyor.

Aslında Netflix de Chelsea, The Break with Michelle Wolf, Patriot Act with Hasan Minhaj, My Next Guest Needs No Introduction with David Letterman (ilk sezonu) gibi haftalık yayınlanan belgeseller ve talk showlar çıkardı. Henüz dizi konusunda böyle bir girişim görmesek de, haftalık yayın konusunda şirketin bazı planlarının olduğundan şüphemiz yok. Bununla beraber Netflix'in bu şekilde atacağı bir adımın markayı kullanıcının gözünde düşüreceğini de düşünmüyor değiliz. Sonuçta şirket, kendine has yayın stratejisiyle yıllardan beri başarılı bir şekilde varlığını sürdürüyor.

Online dizi platformları her geçen gün daha da popülerlik kazandığından bu platformlara yapılan aylık abonelikler ve ödenen paralar müşteriler için önemli. Şark kurnazı bazı müşteriler, bir sezon yayınlanır yayınlanmaz platforma abone olabiliyorken haftalık bölümleri olan bir dizi için böyle bir durumdan faydalanılamıyor.

Kişisel olarak yukarıda sözünü ettiğimiz stratejilerin bir diğerinden üstün olduğuna inanmıyorum. Her ikisinin de avantajı ve dezavantajı var. Platformlar arası bu rekabet sayesinde belki de her iki stratejiden de birbirinden kaliteli prodüksiyonlar ortaya çıkmaya devam eder, kim bilir?

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER