Duygusal DNA’larımız Satın Alma Davranışımızı Etkiliyor.

DNA’ları analiz etme becerisi var olmasaydı, cinayet sahnelerinin pek bir değeri olmazdı. Bir saç teli, bir parmak izi veya bir tırnak parçası kimliğiniz ile ilgili birçok şeyi ortaya çıkarır. Fakat hepimizin arkamızda küçük duygusal DNA’lar bıraktığını biliyor muydunuz? Ayakkabılarımızı koyma, buzdolabımızı yerleştirme, tablolarımızı asma ve hatta tuvalet kâğıdını kullanma şeklimiz bile birer duygusal DNA. Tüm bu Small Data, önemsiz gibi görünen gözlemler, kim olduğumuza, deşifre olan gerçek kişiliğimize dair hayret verici ipuçlarını su yüzüne çıkarabilir. Dışa dönük, özgüvenli, eğitim eksikliğiniz nedeniyle utangaç iseniz veya partneri­nizle sorunların varsa, Small Data bunları meydana çıkarır. Small Data bütün bir şirketin geleceğini bile belirleyebilir.

İş dünyası, Big Data’nın önemi ile çarpılırken, yeni bir araştırma yöntemi veri yığınlarının kore­lasyonlarını tanımlıyor. Lindstrom, uzun süredir ihtiyaç duyulan bir karşı denge olarak tanımladığı şeyi sunuyor. 2005’ten bu yana Lindstrom 77 ülkede, 2000’den fazla evde yaşadı. Misyonu ne mi? Yaptığımız şeyi neden yaptığımızın gerçek sebebini, nedenini anlamak için Small Data’ları tespit etmek ve toplamak.

Bazen şaşırtıcı, her zaman kışkırtıcı olan Lindst­rom, sosyal medya olarak kültürümüzü dönüştü­ren sismik kaymaların yanı sıra, bağlanırlığın uyanık olduğumuz her dakika hayatımıza nüfuz ettiğini ortaya çıkarıyor. Dünyadaki tüketicilerin evlerin­den yapılan şaşırtıcı gözlemler -merak uyandıran resimler ve güçlü videolar dahil olmak üzere- ile fikirlerini destekliyor. Kendileri hakkında şaşırtıcı boyutlar keşfetmelerinin yanı sıra, büyülenmiş olan seyirciler yarının tüketicisi ile ilgili daha güçlü bir bakış açısıyla ayrılıyorlar. En önemlisi, karşılarına nelerin çıkacağını deşifre etmek ve çözmek için bir araca sahip oluyorlar.

Bilinçsiz dünyamız ve pili bittiğinde uzaktan kumandaya daha sert basma nedenlerimiz
Martin Lindstrom, nöropazarlamaya öncülük yaptı ve duyuların markalar ve bilinçaltımız üzerindeki şaşırtıcı etkisini, bugün dünya çapındaki yüzlerce, binlerce markayı etkileyen teorileri ortaya koydu. Şimdi ise Lindstrom, bilinçaltımızdaki zihniyeti an­lamak için insanları evlerinde gözlemleyerek çığır açan araştırmasını başka bir seviyeye taşıyor.

Marka seçimi yaparken etkilendiğimiz her şeyin %85’i bilinçaltı zihnimiz, böylelikle de bilinçaltı uyarıcıları tarafından kontrol ediliyor. Kulağa şaşırtıcı gelse de, en sevdiğiniz rengin belirleyicisi çok büyük ihtimalle çocukken maruz kaldığınız renktir. Buzdolabınız üzerindeki magnetler sizin duygusal alanınızı ve gelecekteki arzunuzu yansıtır. Sehpanızı sergilediğiniz odada kitaplarla dolup taşan büyük raflar varsa muhtemelen eğitim eksikliğinizi gidermeye çalışıyorsunuzdur.

Markalar istisna değil. İndirme işlemi yaparken siteniz yavaş çalışıyorsa, bilinçaltında müşteriler hizmetinizin de aynı derecede yavaş olduğuna inanır. Online alışveriş yaparken kesintiye uğrayan insanların daha yüksek fiyatlı ürünleri satın alma olasılıkları %35 daha fazladır.

Mağazanızda çalan müzik kalp atışı oranınızdan daha yavaşsa, insanların satın alma veya alışveriş yapma oranı %29 daha fazla olacaktır.
Daha önce çok azınızın yaşadığı, bilinçaltı zihninize doğru bir yolculuğa hazırsınız. Uyandı­ğınız andan yatağa gittiğiniz ana kadar geçişlerin olmamasının tamamen yeni bir tüketici arzusuna giden yolu nasıl açtığını anlayın. Hızlı alışverişten, hızlı yemekten ve hızlı sörf sonrasında yaşadığımız bir sonraki şey yavaşlıktır.
Bu yazı, çevrenizde neler olup bittiğini ve neden markanızın şu anda mağazalarda, telefonda online olarak gönderdiği birçok sinyalin potansiyel müş­terileri durmadan korkutup kaçırdığını inceliyor.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER