HABER GİRİŞİ

Eğitimde markalaşmada gidilecek çok yol var

Sinem Mercan
Türkiye’de özel okul sayısında ciddi bir artış yaşanıyor. Ancak nicelikteki bu artış, nitelikte ne yazık ki görülmüyor. Bununla birlikte öğretmen azlığı, sıralamaya bağlı sınav sistemi ve OECD okullar arası eşitsizlik cetvelinde ortalamanın oldukça aşağısında olmamız eğitim sektörümüzdeki sorunlar olarak göze çarpıyor. Her geçen gün rekabetin arttığı özel okul sektöründe faaliyet gösteren okullar, eğitimde niteliğini artırmak ve markalaşmak için birtakım adımlar atıyorlar. İyi bir akademik kadro oluşturmak, okulun teknolojik olanaklarını güçlendirmek, öğrencilere sağladıkları olanaklarını arttırmak bunlardan birkaçı... Biz de Brand Age olarak bu sayımızda eğitimdeki “Eğitimde Markalaşma” konusunu mercek altına aldık. Türk Eğitim Derneği, sektördeki sorunları anlatırken, özel okul sektöründeki okullar ise markalaşma yolunda neler yaptıklarına dair bilgiler verdi.
screen-shot-2016-09-28-at-11-26-54

Örgün eğitimden 17 milyon 588 bin 958 öğrenci yararlanıyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2015-2016 okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarını kapsayan örgün eğitim istatistiklerine göre, örgün eğitimden yararlanan öğrenci sayısı: 17 milyon 588 bin 958. 17 milyon 588 bin 958 öğrenciden, 14 milyon 540 bin 339’u resmi okullarda, 1 milyon 174 bin 409’u ise özel okullarda eğitim görüyor. Açık öğretim kurumlarında da 1 milyon 874 bin 210 kişi okuyor. 2014-2015 eğitim-öğretim yılında örgün eğitimden, 17 milyon 559 bin 989 öğrenci yararlanıyordu. Bu öğrencilerden resmi okulda okuyanların sayısı 14 milyon 950 bin 897, özel okulda okuyanların sayısı 823 bin 515 ve açık öğretimde okuyanların sayısı 1 milyon 785 bin 577 idi. 2015-2016 eğitim-öğretim yılında resmi okullarda eğitim gören 14 milyon 540 bin 339 öğrenciden, 7 milyon 100 bin 641’i (yüzde 48,8) kadın, 7 milyon 439 bin 698’i (yüzde 51,2) erkek. Özel okullarda eğitim gören 1 milyon 174 bin 409 öğrenciden, 551 bin 100’ü (yüzde 46,9) kadın, 623 bin 309’u (yüzde 53,1) erkek. Açık öğretimde ise eğitim gören 1 milyon 874 bin 210 öğrenciden, 877 bin 620’i (yüzde 46,8) kadın, 996 bin 590’ı (yüzde 53,2) erkek. Temel eğitim kademesinde, resmi okullarda eğitim gören 11 milyon 79 bin 517 öğrencinin yüzde 9,2’si (1 milyon 17 bin 436) okul öncesi öğrencisi, yüzde 46,3’ü (5 milyon 128 bin 664) ilkokul öğrencisi, yüzde 44,5’i (4 milyon 933 bin 417) ortaokul öğrencisi. Özel okullarda eğitim gören 701 bin 798 öğrencinin yüzde 27,3’ü okul öncesi öğrencisi, yüzde 33,1’i ilkokul öğrencisi, yüzde 39,6’si ortaokul öğrencisi. Liselerde eğitim gören 5 milyon 807 bin 643 öğrenciden resmi okullarda 3 milyon 798 bin 897 (yüzde 65,4) öğrenci bulunuyor. Açık öğre- tim lisesinde 1 milyon 536 bin 135 (yüzde 26,5) öğrenci eğitim alıyor. Özel okullarda ise 472 bin 611 (yüzde 8,1) öğrenci yer alıyor.

screen-shot-2016-09-28-at-11-48-43

Ortaöğretimde eğitim gören 5 milyon 807 bin 643 öğrenciden 3 milyon 47 bin 503’ü (yüzde 52,47) genel ortaöğretimde bulunuyor. 2 milyon 82 bin 935’i (yüzde 35,87) mesleki ve teknik orta öğretimde eğitim alıyor. 677 bin 205’i (yüzde 11,6) Din Öğretimi Genel Muzipledürlüğü bünyesindeki okullarda okuyor.

Öğretmen sayısı 1 milyona yaklaştı

2015-2016 eğitim öğretim yılında öğretmen sayısı 993 bin 794 oldu. 61 bin 203 okul ve kurumdaki öğretmenlerden resmi okullarda görev yapanların sayısı 863 bin, 126 iken, özel okullarda görev yapanların sayısı 130 bin 868 oldu. Cinsiyete göre öğretmen oranının yüzde 45,1’ini (447 bin 958) erkek öğretmenler, yüz- de 54,9 ́unu da (545 bin 836) kadın öğretmenler oluşturuyor. Örgün eğitimde toplam 61 bin 203 okul ve kurum bulunuyor. Resmi okul ve kurum sayısı 51 bin 622 iken, özel okul ve kurum sayısı 9 bin 581. Örgün eğitimde 651 bin 828 derslik bulunuyor. Resmi okullardaki derslik sayısı 553 bin 66 iken, özel okullardaki derslik sayısı 98 bin 762.

Derslik sayısı yüzde 10,5 oranında arttı

2014-2015 eğitim öğretim yılında resmi ve özel okulların tamamında 589 bin 902 derslik bulunuyordu, bu dönemde ise derslik sayısında yüzde 10,5 oranında artış gerçekleşti. Derslik başına düşen öğrenci eğitim kademeleri bazında derslik başına düşen öğrenci sayısı, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 27, ortaöğretimde 28. 2015-2016 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 25, ortaöğretimde 23 oldu.
Eğitim kademeleri bazında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 18, ortaöğretimde ise 14’tü. 2015-2016 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 16, ortaöğretimde 13 oldu.

screen-shot-2016-09-28-at-11-27-10

Eğitim bütçesi 76 milyar 354 milyon 306 bin


Eğitim bütçesi 2014’te gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3,16 ́sını oluştururken, 2015 yılında gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 3,46’sını oluşturdu. 2014-2015 eğitim öğretim yılında 62 milyar 248 bin lira olan eğitim bütçesi, 2015-2016 eğitim öğretim yılında 76 milyar 354 milyon 306 bin liraya yükseldi. Milli eğitim bütçesi 2014'te merkezi yönetim bütçesinin yüzde 13,11’i iken 2015 yılında bu oran yüzde 13,38 olarak gerçekleşti. Yaş gruplarına göre okullaşma oranları istatistiklerde, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) raporlarına benzer şekilde ilk kez okullaşma oranları yaş gruplarında yer aldı. 4-5 yaş grubunda yüzde 50,46. 3-5 yaş grubunda yüzde 39,54. 5 yaş grubunda yüzde 67,17. 6-9 yaş grubunda yüzde 98,81.10-13 yaş grubunda yüzde 99,05. 14-17 yaş grubunda yüzde 85,31.

Selçuk Pehlivanoğlu - Türk Eğitim Derneği

OECD’de ortalamanın çok aşağısındayız

Selçuk Pehlivanoğlu - Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı (TED)

Ülkemizde eğitim göstergeleri niceliksel olarak son yıllarda önemli mesafeler kat etse de hala maalesef nitelik anlamında önemli sorunlar yaşıyoruz. Türkiye’de her dört çocuktan birinin öğretmeni yok. Araştırmalarda her 10 öğretmenden 4’ü kendi ilgi ve isteği dışında sistemin dayatması sonucunda öğretmenlik mesleğini seçtiğini söylüyor. Ne üzücüdür ki Türkiye olarak halen OECD okullar arası eşitsizlik cetvelinde ortalamanın çok aşağısındayız. Hem liseye geçişte hem de üniversiteye geçişte sıralamaya bağlı sınav sistemi nedeniyle büyük sorunlar yaşıyoruz. Sıralamaya dayalı sınav sistemi nedeniyle 40 senedir insan yetiştirme yerine sınav kazanmayı hede eyen bir sistemin içindeyiz. Gerek ortaöğretime gerek yükseköğretime geçiş sistemleri ülkemizde sıklıkla değiştirilse de hala bir çözüme ulaşılamadı. Her sene yüz binlerce çocuğumuz sistem kurbanı oluyor. Türk Eğitim Derneği olarak öğretmen yeterli- liklerinin geliştirilmesinin ülkemiz için bir gelecek sorunu olduğuna inanıyoruz. Okul öncesi ve ilköğretimin niteliği gün geçtikçe ne yazık ki daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Maalesef 3 ila 6 yaş arasındaki çocuklarımızın eğitiminde Avrupa Birliği ortalamasının hayli altındayız. 

İç göçün en fazla etkilediği alanlardan biri de eğitim 

Biz eğitim alanında Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşu olarak temel eğitimsel sorunlara çözüm bulmak için durmaksızın çalışıyoruz. Hem mevcut ihtiyaçlara cevap verebilmek hem de ideal bir sivil toplum örgütü olabilmek için her gün sınırlarımızı aşmayı amaç edindik. Her yıl dernek bünyesi dışındaki resmi okullarda çalışan öğretmenlerin gelişimlerini desteklemek amacıyla eğitim sağlıyoruz. TED olarak 2023’e kadar 100 bin öğretmenin hizmet içi eğitimini vermeyi hedefliyoruz. Üniversite sınavıyla sınırlandırılmasına karşı çıkan “Hayat=180 Dakika mı?” Projemizle sınav sisteminin değiştirilmesine yönelik arayışların kapısını araladık. Çözüm önerilerini tartışmaya açtık. Sistem yapıcıları üzerinde ciddi bir etki oluşturup sınav sisteminin kökünden sorgulanmasını sağladık. İki yıllık bir çalışma sonucunda ve çok sayıda akademisyen ve eğitimcinin görüşleri alınarak ülkemiz eğitim sisteminin iyiye ve doğruya dönüşmesi amacıyla Ulusal Eğitim Programı’nı kamuoyunun dikkatine sunduk. Bilimin rehberliğinde, insan ve çocuğun yararını gözeten, sistematik, şeffaf, hesap verebilir, kalite yönelimli, sürdürülebilir, her bakana göre değişmeyecek bir yol haritası önerdik.

Türkiye’de öğrencilerimizin yüzde 69’u alt ekonomik, sosyal ve kültürel grupta yer alıyor. İç göçün en fazla etkilediği alanlardan biri de eğitim. Ulusal Eğitim Programı ile “yoksullar için de adil eğitim” önceliğini dile getirdik. Eğitim sisteminin büyük fotoğrafını çekerek yakın, orta ve uzun vadede tamamlanacak dönüşümleri ayrıntılı biçimde sıraladık. UEP’de, eğitim sisteminde dönüşümün siyasi partiler öncülüğünde kamu, özel ve sivil sektörün aktif katılımıyla gerçekleşmesi hedefinden hareket ettik. 

Türkiye’de eğitimin geleceği 

TED olarak Türkiye ve dünyadan uzman kişileri bir araya getirerek farklı platformlar yaratıyoruz. Uluslararası eğitim forumlarını TED’in ev sahipliğinde gerçekleştiriyoruz. Son olarak 4. Uluslararası Eğitim Forumu’nu gerçekleştirdik. Dünyaca ünlü fütürist-bilim insanı Michio Kaku’nun çağrılı konuşmacı olarak katıldığı forumda siyaset, iş dünyası, bilim dünyasından çok sayıda önemli konuk “Türkiye’de eğitimin geleceğini” tartıştı.

Biz biliyoruz ki son çeyrek yüzyıla baktığımızda bilimde, teknolojide, ekonomide, eğitimde ve hemen hemen her alanda fark yaratanlar ne geçmişi en iyi şekilde tekrarlayanlar ne de en hızlı takipçilerdir. Fark yaratanlar geçmişi ve anı çok iyi anlayarak “yenilikçi, yaratıcı ve girişimci” düşünebilenler ve düşündüklerini hayata geçirenlerdir. Günümüzde, teknoloji ve bilimin geldiği aşama sayesinde merak-ihtiyaç motivasyonu ile yapılan araştırmalar çoğaldı. Bu araştırmalar internet ile birbirlerine bağlandı ve çok daha hızlı bir “gelecek füzyonu” oluşturdu. İnsanlık, yenilikleri o kadar hızla arkasında bırakıp başka buluşlara uzanıyor ki, benim doğduğum 50 yıl önce kuşaklar arası fark 7-10 yıl iken, günümüzde 4 yıla kadar indi. Artık her 3-4 yılda bir, bilgiler değişiyor dolayısıyla günlük hayatımıza giren araç gereç değişiyor. Haliyle bu gelişmeler toplumun sosyolojik yapısını da değiştiriyor. Avrupa’nın en büyük genç nüfusuna sahip ikinci ülkesiyiz. Bu büyük nüfusu ne kadar iyi yetiştirebilirsek Türkiye’nin geleceği de o kadar parlak olacaktır. İşte bu nedenle eğitim sisteminizi de buna göre kurgulamak zorundasınız. Türk Eğitim Derneği’nin en büyük sorumluluklarından biri de bu: Gelecekte var olacak hatta geleceği değiştirecek bireyler yetiştirmek. Biz, takip eden değil, yol açan insanlar yetiştirmek istiyoruz. 

Hayalimiz 10 bin tam eğitim burslu çocuk yetiştirmek 

Temel misyonlarından biri “maddi imkânları yeterli olmayan, başarılı çocuklara ülke genelinde burslar vererek, onlara eğitimlerine devam etme olanağı tanımak” şeklinde açıklanan TED’in kuruluşundan itibaren şimdiye kadar 50 bine yakın öğrenciye burs verildi. Şu anda burstan 1.500’e yakın öğrenci yararlanıyor. Bunların 186’sını Soma maden kazasında babalarını kaybeden çocuklar oluştururken, 300 civarında öğrenci üniversite eğitimine tam eğitim bursuyla devam ediyor. Ülkemizde ailesinin parası olmadığı için okuma imkânı olmayan çocuklarımız TED’i gelecekleri için bir umut olarak görüyorlar. Hayalimiz 10 bin tam eğitim burslu çocuk yetiştirmek.

Biriz Kutoğlu - İstanbul Kültür Eğitim Kurumları

Artık, 'eğitimde marka olma' devri yaşanıyor

Fahamettin Akıngüç’ün kurucusu olduğu Kültür Koleji’nin tarihçesi 1960 tarihinde Bahçelievler-İstanbul’da başlıyor. 1992 yılına kadar Şirinevler, Haznedar ve İncirli’de anaokulundan lise bitimine kadar olan eğitim kademelerinde eğitim yaşamını çağın gerek- lerine ve öğrencilerin gereksinimlerine uygun olarak sürdüren Kültür Koleji, 1992 yılından itibaren Ataköy 9. Kısım’da bulunan bugünkü yerleşkesinde eğitim veriyor.1998 yılında Büyükçekmece’de Kültür2000 Koleji kuruldu. İki dilli (İngilizce-Türkçe) öğretimi, Çoklu Zeka Kuramı’na göre düzenlenen öğrenci merkezli, etkin öğrenme ilkeli müfredatı ve fiziksel yapısıyla Kültür2000 Koleji, ülkemizdeki seçkin okullar arasında yer almıştır. Bugün Kültür 2000 Koleji, iki Anaokulu, bir İlkokul, bir Ortaokul ve bir Anadolu Lisesi ve bir Fen Lisesi ile eğitime devam etmektedir. Kültür Koleji Ataköy kampüsü, Florya Anaokulu, Kültür2000 Koleji Alkent kampüsü ve Kültür2000 Koleji Bahçeşehir Anaokulu ile birlikte toplam 12 okulu bulunmaktadır. 

Sektörde ilkleri gerçekleştirdik 

Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz? 

1960 yılından bugüne dek sürekli gelişme felsefesini kendisine ilke edinen İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, yarım asırlık geçmişi boyunca birçok ilke ve başarıya imza attı. Sektörün hep ilklerini gerçekleştirdi. İlk Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Ölçme Değerlendirme Birimi, Servis Bürosu ve Test Birimi’nin kurulması bunlardan sadece birkaçı. Son yıllarda ise, inovasyon merkezleri, internet yayını yapan okul radyoları, kütüphanelerin dijital araştırma bölümleri ile bilgi erişim merkezlerine dönüşmesi, üniversite-kolej işbirliği ve sinerji çalışmaları, kolej kampüslerinin üniversite eğitim fakültesinin uygulama kampüsüne dönüştürülmesi gibi markalaşma yolunda başlıca adımlar attı.

Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? 

Markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? Okulun ilkeli duruşu ve gelişime verdiği önem, okul geliştirme sürecinin sağlıklı bir şekilde işletilmesi, okulun adını değerli kılmaktadır. Okul geliştirme sürecinde belirlenen performans göstergeleri, “marka değerini” artıran bir sonuca ulaşılmasını sağlar. Değerli olan bir marka ise her zaman var olur, varlığını sürdürür.

“Marka ve marka değeri” genellikle ürün-müşteri ilişkisi terminolojisine sahiptir. Bunun sebebi, sektörel olup daha çok hızlı tüketim ürünleriyle başlayan ve hizmet sektörüne yayılan bir yapıdan kaynaklanıyor olmasıdır. Eğitim, dünya genelinde devlet eliyle yapıldığından ve halkın temel düzeyde ödediği ücretlerle okul hizmeti verildiğinden herhangi bir satış ya da kar amacı güdülmemesini getirmektedir. Eğitimin dünyada ve ülkemizde özelleşmesiyle varoluş ve rekabet süreci başlamıştır. Artık, “eğitimde marka olma” devri yaşanmaya başlamıştır. Öyle ki; devasa yatırımlar yapan fonlar artık eğitim sektörüne girmiş ve özel okulculuğa farklı bir boyut kazandırmaya başlamıştır. Bununla birlikte eğitim sektöründe “tercih edilme gerçeği” ortaya çıkmıştır. Eğitimde tercih edilme, markanın gücünün ve değerinin önemini farklı bir bakış açışıyla görülmesine sebep olmuştur. Çünkü verilen hizmetin, değerli olması tercih edilmesini sağlamakla birlikte başarı grafiklerini yükselten çok önemli bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öğrencilerimize inovatif bakış açısı kazandırıyoruz

 screen-shot-2016-09-28-at-12-10-29

Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir? 

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, öğrencilere verdiği yabancı dil eğitimi, uluslararası programları ve çift diploma vermesi, bilimsel süreç becerilerini kazandırma ve inovatif düşünce becerisini geliştirmesi ile fark yaratır. Bununla beraber mutlu ve özgüvenli çocuklar yetiştirmesi, öğrenciye bireysel ilgisi göstermesi ile öne çıkar. Eğitim sistemi, takipçiliği, güvenilir ve köklü bir kurum olması da tercih edilme sebeplerindendir. Üstün uluslararası standartlarda eğitim, güçlü akademik kadro, çok yönlü yetişen bireyler, 21. yy.’ın gerektirdiği donanımla yetişme (Yaratıcı, takım çalışması, teknolojik donanım, bilimsellik), üstün akademik başarı, hedeflenen üst kuruma yerleştirmede başarı, eğitime gönül vermiş bilinçli bir yönetim modeli İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nı farklı kılar. İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nda, öğrencilerin öğrenme ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bireysel özelliklerinin temel alındığı bir eğitim süreci planlanır. Bu amaçla, eğitim programları alışılmış yapılardan uzak, öğrenmenin öğrenileceği ve yaşam becerilerinin kazanılacağı şekilde geliştirilmiştir. İlkokuldan liseye kadar tüm öğrencilere inovatif bakış açısı kazandırılarak yaratıcılık, üretim ve girişimcilik kültürünün daha da ileriye taşınması hedeflenir.

Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz? Tüm öğretmenler, kurulan komisyonla tarafından yetkinlik bazlı mülakatlardan geçirilerek referans araştırması sonucu istihdam edilirler. Öğretmenler; temel olarak araştırma becerisi, problem çözme becerisi, sınıf yönetimi, eğitim felsefesi, teknolojik okur-yazarlık derecesi, kaynak tarama ve yayın üretme, yabancı dil bilgisi vb. ölçütler açısından değerlendirilir. 

Kurumlar, öğrenme süreçlerini güncellemeli Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz?

Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir? Pek çok sektörde olduğu gibi, eğitim sektöründe de velilerin tercihi kurumsal ve marka itibarı yüksek güçlü kurumlardan yanadır. Her şeyden önce, ülkemizdeki eğitim kurumları dünya vatandaşı gençler yetiştirmeli. Ülkemizdeki saygın eğitim kurumlarından mezun olan öğrenciler, bir üst eğitim kurumuna ya da sektörde iş arayışına girdiklerinde pek çok becerileri ile tercih edilmeye başladıklarında ülkemiz eğitimde markalaşmaya başlar. Yıllardır, dünya genelinde konuşulan Finlandiya ve Kore örneklerinde olduğu gibi uluslararası sınavlarda ülke çapında ulaşılan başarı oldukça belirleyici, eğitim sisteminizin adeta karnesidir. Bu sınavlarda başarılı olabilmek için; dünyayı izlemek, teknolojik okur-yazarlığını, yabancı dil konuşma oranını, araştırmayı, üretmeyi ve yaratıcılığı, Türkçe ve İngilizce okuma oranını yükseltmek gerekmektedir. Bu noktada ister devlet, ister özel okul olsun eğitimcilere büyük görevler düşmektedir. Kurumlar, öğrenme süreçlerini güncellemeli, klasik öğretim yöntem ve ilkeleri yerine öğrencilerde üst düzey zihinsel becerileri geliştirecek öğrenme yaşantıları kurgulamalı ve onları 21. yüzyıl becerileri ile donatmalıdır.

Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız? 

Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yaptığı şimdiye kadarki en kapsamlı küresel eğitim araştırmasında Türkiye 76 ülke arasında 41. sırada yer aldı. Sıralamada ilk beş sırada Asya ülkeleri, son beş sırada ise Afrika ülkeleri var. Raporda şöyle bir bilgi var; örneğin listenin sonundaki Gana, 15 yaşındaki öğrencilerin tümünün temel kabiliyetlerini geliştirebilirse, ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası bu gençlerin yaşamı sırasında 38 kat artabilir. Türkiye’nin aynı koşullardaki büyüme potansiyeli ise yüzde 400’e yakın.

Esra Çabukcan - Doğa Okulları

Sosyal marka olmanın sorumlulukları oldukça fazla

Esra Çabukcan - Doğa Okulları Kurumsal İletişim Genel Müdür Yardımcısı 

Doğa Okulları hakkında bilgi alabilir miyiz? 
Doğa Okulları, kendisi de bir eğitimci olan Fethi Şimşek tarafından ‘’Doğa Konseptli Eğitim Modeli’’ ile eğitim vermek hayaliyle 2002 yılında Beykoz Kampüsü’nde kuruldu. Eğitimdeki vizyoner yaklaşımı, öğrencilerine aşıladığı sosyal sorumluluk bilinci ve özgüven sayesinde kısa zamanda Türkiye çapında pek çok kampüsü ile eğitim vermeye başlayan Doğa Okulları, bugün ülkenin hemen her yerine yayılmış 106 kampüs, 8 bin öğretmen ve 70 bin öğrenciyle büyük bir ‘Doğa Ailesi’ haline geldi. 

Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz?
 
Doğa Okulları, Türkiye’de 14 yıldır klasik kalıpların dışına çıkarak eğitim sektörünü ‘marka’ kavramı ile tanıştırdı. Kurulduğumuz günden bu yana teknolojiyi takip eden hatta eğitim sektörüne özel teknoloji altyapıları oluşturan öncü bir marka olduk. Markalaşma yolunda, kendimize var olmayan bir imaj oluşturmadık. Mevcut eğitim kalitemizi, dünyada model alınan özgün eğitim modellerimizi, bizi Türkiye’de eğitimde standartları belirleyen kurum haline getiren yenilikçi eğitim anlayışımızı vurgulamak temel stratejimiz oldu her zaman. Marka çalışmalarımızda temalı kampanyaların yanı sıra, bir eğitim kurumu olarak hem topluma katkı sunan, hem de öğrencilerimize sosyal sorumluluk bilinci kazandıran çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya da özel önem veriyoruz. 

Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? 
Günümüzde markalaşma çalışmalarında artık yeni mecralar açılıyor ve bu alanlar için yeni stratejiler belirlemek gerekiyor. Dijital dünyanın hızla büyümesiyle birlikte biz de stratejimize ‘sosyal marka’ olgusunu ekledik. Pazarlama konusunda yalnızca finansal verilerle hareket etmiyor, markaların sosyal ağlarda doğru stratejilerle doğru kitleye hitap etmelerini de göz önünde bulunduruyoruz. Sosyal marka olmanın sorumlulukları oldukça fazla. Öncelikli olarak ‘sadakat’ yaratmanız gerekiyor. Bunu sağladıktan sonra hızlı ve samimi olmanız gerekli. Müşterilerinizle doğru iletişimi kurarak sosyal medyada etkin bir marka yaratmak profesyonel çalışmayla hayata geçebiliyor.

Bu alanda pek çok projeyi hayata geçirdik. Instagram fenomeni olmuş isimler ile medyanın başarılı isimlerinin de katıldığı yurtdışı kültür gezileri gerçekleştirdik. Bunlardan oluşturulan içerikler ile sosyal marka algısını destekleyen çalışmalar yaptık. Örneğin Instagram’da dünyanın her yerinden takipçisi bulunan fotoğraf sanatçısı Mustafa Seven, yine sosyal medya fenomeni olmuş Ahmet Erdem, Devrim Ateş gibi isimler ve öğrencilerin katıldığı gezilerimiz oldu. National Geographic işbirliği ile The New York Times, The Guardian gibi dünyanın önemli yayınlarında görev yapan ünlü fotoğrafçı Matt Moyer, Beykoz Kampüsümüzde öğrencilerle buluştu ve kampüsü fotoğrafladı. Instagram’ın dünyadaki ilk kullanıcılarından biri olan Thomas Kakareko da etkinliğe katıldı. Matt Moyer ile birlikte fotoğraf çeken Instagram fotoğrafçıları, Beykoz Doğa’dan paylaştıkları fotoğraflarla bol bol beğeni aldı. Benzer projeleri önümüzdeki dönemde de hayata geçireceğiz.
screen-shot-2016-09-28-at-14-06-47

Klasik eğitim kalıplarını yıkıyoruz 

Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir? 
Doğa, Beykoz Kampüsü’nü model alarak ilk günden itibaren çocukların özgürce ve yaşayarak öğrendiği bir eğitim sistemini kurmayı, onları hayata donanımlı hazırlamayı, mutlu olmalarını ve iyi insanlar olarak yetişmelerini hedefledi. ‘Yeni Nesil Eğitim’ mottosuyla, 21. yüzyılın değişen eğitim yaklaşımlarını yakından takip ediyoruz, eğitim stratejilerimizi sürekli yeniliyor, klasik eğitim kalıplarını yıkarak bilgi çağının çocuklarının ihtiyaçlarına uygun ‘yaparak, yaşayarak ve görerek’ öğrenme anlayışıyla eğitim veriyoruz. Doğa Okulları’nda yetişen öğrenciler, bugünün değil, 15 yıl sonrasının dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte, donanımlı bireyler haline geliyor. Anaokulundan itibaren öğrencilerimize temel derslerin yanı sıra, onları birer dünya va- tandaşı haline getirecek SOES, Doğa Anadolu Liseleri’ndeki t-MBA gibi özgün ve modern eğitim modelleriyle eğitim veriyoruz. Dünyada en saygın diploma programı kabul edilen IB Programı, yine dünya standartlarındaki eğitim teknolojileri, akademik ve sportif başarıları, konsept okulları, uluslararası vizyonuyla Türk eğitim sistemine pek çok ilki getirmekten gurur duyuyoruz. 

‘Hayat boyu gelişim’ felsefesini stratejilerimizin merkezine koyduk
 

Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz?
 
Eğitim alanında dünyadaki trendleri yakından takip eden bir okul olarak, dünyadaki öğretim modellerinin ve öğretmenlerin eğitimdeki rolünün de değiştiğinin bilincindeyiz. ‘Hayat boyu gelişim’ felsefesini stratejilerimizin merkezine koyduk. Yatırımlarımızda en büyük payı Doğa ekosisteminin temel mensupları olan öğrencilerimizin yarını kadar, eğitmenlerimizin ve akademisyenlerimizin yarınına yapıyoruz. Öğrencilere ve velilere en iyi hizmeti vermenin yolunun; kendisini geliştiren ve mutluluk duyarak çalışan yönetici ve öğretmenlerden geçtiğini biliyoruz. Bu vizyon doğrultusunda hayat boyu öğrenmeye açık ve sürekli gelişime inanan eğitimcilerle birlikte çalışmaya önem veriyoruz.

Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir?
 
Biz Doğa Okulları olarak, Türkiye’nin eğitimde bir marka olması için üzerimize düşeni yapıyor olduğumuza inanıyoruz. Çalışmaları dünyanın saygın eğitim platformlarınca tanınan, eğitim modelleri takip edilen, çalışan ve öğrenci sayısıyla Dünya’nın 3. en büyük eğitim kurumuyuz. Kurulduğumuz gün Dünya’nın en büyük ve en başarılı okullar grubu olmak üzere yola çıktık. Bu hedefimize her geçen gün daha fazla yaklaşıyoruz.

Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız?
Eğitimde marka denilince dünya çapında eğitim kalitesiyle tanınan üniversiteleriyle İngiltere ve ABD hala ilk akla gelen ülkeler. Ancak son yıllarda Uzakdoğu ülkeleri PISA değerlendirmesinde aldığı yüksek sonuçlarla ve genel eğitim sistemlerinin başarısıyla öne çıkmaya başladı. Japonya, Güney Kore, Singapur’un yanı sıra Finlandiya gibi ülkeler başarıyı getiren özgün eğitim sistemleriyle gelecekte çok daha fazla adından söz ettirecek görünüyor.

Azmi Özkardeş - MEF Okulları

Eğitim öğretimi ters yüz etmeye çalışıyoruz

Azmi Özkardeş - Mef Okulları Genel Müdürü

Eğitim kurumunuz hakkında bilgi alabilir miyiz? 
MEF Okulları, 1996 yılında anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise sını arıyla eğitim-öğretime başladı. 1998 yılında yabancı uyruklu ailelerin çocuklarına hizmet sunan MEF Uluslararası Okulu açıldı. MEF Lisesi, 1999 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı ile proje okulu niteliğini kazanarak, eğitim süresini 4 yıla çıkardı. 2004-2005 eğitim öğretim yılında, İzmir’de MEF Uluslararası Okulumuz açıldı. 2008-2009 eğitim öğretim yılında MEF Bahçeşehir Anaokulu 4-5-6 yaş grubu ile, 2011- 2012 eğitim öğretim yılında MEF Bahçeşehir İlkokulu 1.sınıf ile hizmet sunmaya başladı. 2012-2013 eğitim öğretim yılında MEF Bahçeşehir Anaokulu ve İlkokulu hizmete girmiş olup, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ise MEF Bahçeşehir Ortaokulu 5. sınıfları ile faaliyetine başladı. MEF Eğitim Kurumları olarak toplam 2000’den fazla öğrenci ve 288 öğretmen ile günümüzde 3 farklı kampüste hizmet sunmaktayız.

Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz?
Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? MEF markası eğitim sektöründe yaklaşık 40 yıldır yer almaktadır. 1972 yılında MEF Dershanesi olarak sektöre ilk adımını attı. Başlangıçta kurucumuz Sayın Dr. İbrahim Arıkan ile başlayan markalaşma sürecimiz, 2 yıl önce açılan MEF Üniversitesi ile birlikte daha da perçinlendi. Önümüzdeki dönemde, İstanbul ve İzmir’de eğitim öğretime devam eden ulusal ve ve uluslararası okullarımıza yenilerini ekleyerek sektördeki ağırlığımızı arttırmayı hede emekteyiz. Düzenli olarak hazırladığımız yıllık planlarımız sayesinde iletişim stratejilerimizi güncellemekte ve almış olduğumuz geri bildirimler doğrultusunda da kendimizi sürekli olarak yenilemekteyiz.
MEF markası olarak, eğitim öğretimi ters yüz etmeye çalışıyoruz. Bilgi odaklı değil beceri odaklı, süreç odaklı çalışmalar yürütüyoruz. Öğrencilerimizin akademik gelişimlerinin yanı sıra sosyal, duygusal, fiziksel gelişimlerini de önemsiyoruz. Kendilerini keşfetmelerine ve gelişimlerine izin verecek hata yapma özgürlüklerine sahip çıkıyoruz. Hem ulusal hem de uluslararası okullara sahip olmanın getirdiği fırsatlardan yaratlanıyoruz. Standartlarımızı ve normlarımızı oluşturuyoruz. 
screen-shot-2016-09-28-at-14-29-19

Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir? MEF Okulları’nda kişiye özgü öğrenme yöntemleri ve modelleri uygulanmaktadır. MEF Okulları, öğrencilerini sağlıklı iletişim kurabilen, ulusal ve evrensel değerlerle donanmış, özgüveni olan, sorumluluk alabilen, blilimsel ve analitik düşünceye sahip, teknoloji ile barışık, yararlı hobileri olan, estetik beğenileri gelişmiş, üretken ve yaratıcı, araştırma yapmaya ve öğrenmeye meraklı, Atatürk ikeleri ile demokratik ve laik cumhuriyete sahip çıkan; insana, topluma ve doğaya saygılı bireyler olarak hayata hazırlamakta ve onların ülkemizin geleceğine katkıda bulunmalarını sağlamaktadır. Zihinsel gelişim, duygusal olgunluk ve beceri gelişiminin kişisel kalite olarak kazandırılmasını sağlayan MEF Okulları’nda öğren- ciler, bilgiye ulaşmayı, bilgiyi sorgulamayı ve gerçek hayatta kullanmayı, kısacası öğrenmeyi öğrenirler. Bireysel farklılıkların gözetilerek akademik, sosyal, fiziksel ve sanatsal gelişimin sağlandığı MEF Okulları, öğrencilerin yeteneklerini keşfederek onları hobilerine yönlendirir ve aynı zamanda üniversite sınavlarında da tam başarıya ulaşmalarını sağlar. MEF Okulları’nda ayrıca, öğrencilerin sağlıklı beden yapısına sahip, bedeni ile barışık, sporun sağlık açısından önemini kavrayan, sporu bir yaşam biçimi haline getirmiş bireylerin yetiştirilmesi amaçlanır. MEF Okulları’nda geleceğe yönelik projeler ve tasarımlar desteklenmektedir, seçkin bilim insanları ve öğretmenlerin yönlendiriciliğinde ulusal ve uluslararası nitelikteki yarışmalara öğrenci hazırlanmaktadır. MEF Okulları, fizik, kimya ve biyoloji alanlarındaki eğitim laboratuvarları ile öğrencilerin ilgilerini ve eğitimlerini esas alan eğitim öğretim ortamları sunmaktadır. Öğrenciler bu ortamda bir yandan bilimsel yeterlilik kazanırken diğer yandan ise Model Gemi, Model Uçak ve Model Robot gibi atölyelere katılarak ileri teknolojiler ile tanışmakta, öğrenmeyi bir yaşam biçimi haline getirmektedirler. MEF Okulları’nda, eğitim sürecine çocuğun yanı sıra ailenin de etkin katılımı sağlanır. MEF Okulları bünyesinde yer alan ve İstanbul ile İzmir’de faaliyet gösteren MEF Uluslararası Okulları ise diğer okullardan farklı olarak, Türkiye’de yabancı uyruklu ailelere de hizmet sunmaktadır.

Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz? 
Mesleğini seven öğretmen, öğrencisinin de dersini sevmesini sağlamaktadır. Bu nedenle bireye saygı duyması, değer vermesi, alan bilgisinin yüksek olması, sınıf yönetiminde etkin olması ve düşünme becerilerini etkin kullanması, kurumumuzda çalışacak öğretmenleri seçerken dikkat ettiğimiz özellikler arasında yer almaktadır. Merak eden, sorgulayan, araştıran ve öğrenen öğretmen MEF öğretmenini yansıtır. 

Okullar kalite standartlarını oluşturmalı 


Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir? 
Ayakta kalmak ve süreklilik göstermek için tüm özel öğretim kurumlarının kaliteli hizmet vermesi gerekmektedir. Çünkü kalite, günümüzde bireysel ve kurumsal başarının en önemli anahtarlarındandır. Okullar kalite standartlarını oluşturmalı, 21. yüzyıl becerileri, yaratıcılık ve girişimcilik de bu sürece dahil edilmelidir. Türkiye, günümüzde özel eğitim öğretim alanında gerçekleştirmekte olduğu markalaşma çalışmaları ile üst sıralarda yer almakta ve dünya ile yarışmaktadır. 

Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız? 

Finlandiya ve Singapur, Pisa gibi eğitim sistemini ölçen sınavlarda başarıları ile ön plana çıkarken Avustralya, Hollanda, İrlanda, Kanada ve Yeni Zelanda ise önümüzdeki yıllarda eğitim sektöründe yıldızı parlaması beklenen ülkeler arasında yer almaktadırlar. Bireyi, farklılığı, özgür düşünceyi, yaratıcılığı ve girişimciliği benimsemeleri bu ülkelerin başarılarının en önemli nedenleri arasındadır. Ayrıca, program geliştirme ve stratejik değişiklik yapma gibi durumlarda da uzun vadeli, sistematik ve planlı çalışıyor olmalarının altını da çizmek gerekir.

Deniz Kalko - Mektebim Okulları

Eğitimden kazandığımızı eğitime yatırıyoruz

Deniz Kalko - Mektebim Okulları Kurucusu

Eğitim kurumunuz hakkında bilgi alabilir miyiz? 
2011 yılında 150’e yakın öğrencisi ile Büyükçekmece’de eğitim öğretim faaliyetlerine başlayan Mektebim Okulları, adını 1928 yılında kurulan Millet Mektepleri’nden alıyor. İstanbul Beylikdüzü, Beykent, Büyükçekmece, Bahçelievler, Fatih, Bahçeşehir, Silivri, Bakırköy, Atakent, Ümraniye, Ataşehir ve Avcılar’da, Tekirdağ, Çorlu ve Edremit’te, Ankara Oran, Etimesgut, İncek ve Batıkent’te, İzmir, Yalova, Yozgat ve Diyarbakır’da kampüsleri bulunan Mektebim Okulları, 20 bine yakın öğrencisi, 36 kampüsü ve 106 okuluyla eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Mektebim’in, tüm kampüslerinde 2.500’ün üzerinde akademik ve idari personel görev alıyor.

Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz? 
Bizim en önemli stratejimiz eğitimden kazandığımızı eğitime yatırmak oldu. Başka hiçbir sektörle ve iş ile ilgilenmedik. Tüm enerjimizi bu işe yoğunlaştırarak kampüslerimizde teknolojinin tüm imkânlarını kullandık, iyi bir akademik kadro ve fiziki altyapı oluşturduk. Mektebim olarak bayrağımızı Türkiye’nin her köşesinde hatta yurt dışında da dalgalandırmak istiyoruz. Eğitim de kalite anlayışından ödün vermeden, en iyi fiziki ortamları, uluslararası işbirliklerini, yabancı dil eğitimini, teknolojik imkânları, akademik başarıyı öğrencilerimize sunmak istiyoruz. Çocuklarımızın akademik başarıları kadar sosyal başarıları da bizim için çok önemli. Bu başarıları duyurmak ve ülkenin her köşesine ulaştırmak için önemli yatırımlar yapıyoruz. Mektebim markası 4 yıl içerisinde Türkiye’nin eğitimde lider markası olacak. Yatırımlarımızı Mektebim Üniversitesi ile taçlandırmak istiyoruz.

Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? 
Şu an 36 olan kampüs sayımızı 4 yılda 100’e çıkarmayı hede iyoruz. Mektebim olarak doğru lokasyonlarda, son derece inovatif ve çağdaş eğitim sistemleriyle beslenen, yabancı dile önem veren, öğrenci koçluğuyla çocuklarımızın eğitim-öğretim süreçlerine yön veren ve onların hayatlarını etkileyecek tüm süreçleri gözetim altında tutan bir yapı oluşturduk. İngilizce başta olmak üzere Almanca, Fransızca ve İspanyolca dillerinde eğitim veriyoruz. Eğitim sistemimize teknolojiyi en iyi şekilde entegre ederek öğrencilerimize birçok imkan sağlıyoruz. Öğrencilerimizin sanatsal, sportif ve bilimsel açıdan gelişebilmeleri için kampüslerimizde fiziki alt yapısıyla fark yaratan sosyal alanlar oluşturuyoruz. Okullarımızda sınav hazırlık süreçlerine destek vermek amacıyla ciddi çalışmalar yaptık. TEOG’tan YGS’ye birçok farklı sınav için yeni içerikler Mektebim eğitim sistemine dâhil oldu. Dersler bittikten sonra yapılan etütler ve hafta sonu yapılan ilave dersler, çocuklarımızın sınavlara hazırlanmasına ciddi bir katkılar sağlıyor. İki yıl içinde Trabzon, Samsun, Ankara, İstanbul, Antalya, Bursa ve Eskişehir’de yeni kampüslerimiz açacağız. Bu yıl Avcılar, Atakent, Ataşehir ve Ankara Oran’da yeni kampüslerimiz faaliyete giriyor. Yurtdışı açılımımıza Dubai ve Londra’da açacağımız okullarla start vereceğiz. Kalite anlayışımızdan ödün vermeden yurt dışında en iyi Türk eğitim markası olmak istiyoruz. Avrupa, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerinde ilerleyen yıllarda eğitim yatırımlarımız olacak. 4 yıl içerisinde 70 bin öğrenciyi hede iyoruz. 2011’den bugüne kadar yaklaşık 100 kat büyüdük. 2015-2016 eğitim-öğretim yılına ise bir önceki yıla göre 4 kat büyüyerek girdik.

Önceliğimiz Türkiye’de büyümek. Aynı zamanda diğer okullara da hizmet verebileceğimiz yayınevi projemizi de yakın bir zamanda hayata geçireceğiz. Eğitim yatırımlarımızı Mektebim Üniversitesi ile taçlandırmak istiyoruz. Bir okul zinciriniz varsa üniversitenizin olması okullarınızı güçlendirir. Biz Mektebim olarak anaokulunda üniversiteye kadar sürecek bir eğitim hayaliyle bu yola çıktık. Üniversite kurma çalışmalarımıza başladık. Sancak Group ile yaptığımız ortaklık bu süreci de hızlandıracak. Biz şehir merkezinde kampüs ortamının yaratıldığı bir şehir üniversitesi kurmayı planlıyoruz. Bu anlamda arazi arayışımız devam ediyor. Markamızı ülkemizde eğitimin lider markası, dünya da ise en iyi Türk eğitim markası yapmayı hedefliyoruz. Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir? Kampüslerimizde en iyi fiziki ortamları, teknolojileri, sosyal ve kültürel çalışmaları, yabancı dil eğitimini vermeye çalışarak, öğrencilerimizin fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimlerini destekliyoruz. Anaokulu ve ilkokullarında bulunan branş dersleri ile öğrencilerimiz oldukça aktif zaman geçirmektedirler. Ayrıca öğrencilerimiz öğrendikleri konuları kalıcı hale geçirmeleri için bu derslerimizin okul içi ve okul dışı aktivitelerine katılıyorlar. Her kampüsümüzde öğrenci konseyleri tüm okul içi organizasyonlarda aktif rol alıp sosyal sorumluluk projeleri üretip, öğrenci kulüpleri ile sosyalleşme imkânları buluyor. Aynı alanda sanat ve spor, bilim, müze ve sergiler ile çeşitli aktiviteler gerçekleştiriyorlar. 

Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz? 

Öğretmenlerimizi eğitim sistemimizdeki yerlerini almadan önce farklı kriterler doğrultusunda değerlendirerek mesleki bilgi ve becerilerini ölçüyoruz. Öğretmenlerde, meslekte geçirdikleri süre, eğitim belgeleri, çalışma süreleri, anadal ve yan dallarıyla ilgili aldıkları eğitim ve sertifika programları, akademik başarılar, lisansüstü eğitim belgeleri, yabancı dil bilgisi ve yeterliliği, ulusal ve uluslararası alanda yapılan çalışmalar, teknoloji kullanım bilgisi gibi kriterlere önem veriyoruz.

Markalaşmak eğitim sektöründe çok önemli 

Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir? 
Eğitimde son dönemde markalaşmanın ön plana çıktığını görüyoruz. Özellikle özel okulculukta zincir okulların sayısındaki artış aynı standartlarda eğitim hizmetini veli ve öğrencinin her yerde almasına olanak sağlıyor. Markalaşmak eğitim sektöründe çok önemli bir başlık haline geldi. Kaliteli eğitim anlayışından ödün vermeden teknolojiyi en iyi şekilde eğitim sistemi içerisine yerleştiren, kendini devamlı yenileyen ve geliştiren eğitim kurumları markalarını yaratacak ve ayakta kalacaktır. Eğitime büyük yatırım yapan zincir okullar, işini iyi yapmayan ve küçük sermayelerle bu işe girenler arasında ne yazık ki bir geçiş yaşanacaktır. “Büyük balık küçük balığı yutar” senaryoları ile karşılaşmamız mümkün gibi görünüyor. Benim, okul sahibi ve eğitime yatırım yapacak arkadaşlara tavsiyem ya butik bir okul açıp mevcut yapılarını çok güçlü kılsınlar ya da ya da bu işe bütün sermayelerini ve vakitlerini ayırarak eğitim kalitelerini markalaştırıp aynı standartlara sahip zincir okullara dönüşsünler. Bu iki olgu arasında kalacak tüm eğitim yatırımları ve okullar kısa zaman içerisinde sistem dışına çıkacaktır. Milli Eğitim düzeyinde 4+4+4 sisteminden sonra son yıllarda yapılan en önemli değişiklik özel okula giden öğrencilere teşvik verilmesi oldu. Devletin kendi okullarına yaptığı yatırımlarla birlikte özel okullar içinde düzenlemelerin bugün %7,4 olan özel okullaşma oranının 2023 vizyonuyla doğru orantılı olarak %25’lere çıkacağını gösteriyor. OECD ülkelerinde de özel okullardaki öğrencilere verilen destek özel okullaşmanın o ülkelerde de %25’ler de olduğunu gösteriyor. Bizim ülkemiz içinde yüzüncü yılımızda böyle bir hedef var. Bu hedef doğrultusunda Türk eğitim markalarının dünyaya açılması daha kolay olacaktır. Bizimde hede erimiz kurum olarak çalışma ve yatırımlarımız bu doğrultuda devam ediyor.

5 yıl içerisinde özel okullaşma ortalaması artacak 


Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız? 
Eğitim sektöründe kadro, doküman, yayın, fiziki konum ve şartlar ile öne çıkılmalıdır. Bazı ülkeler diğer ülkelere kıyasla daha iyi eğitim seviyesine ve refah düzeyine sahip olabilmektedir. 2015 yılı Social Progress Index ve United Nations’in, çocukların ilkokul, ortaokul ve liseye devam etme durumları, kız çocuklarının eğitime katılım durumları, ülkedeki eğitim şartları, bilgiye ulaşma imkânı vb. kriterlerden yola çıkılarak yaptığı araştırma, Avrupa ülkelerinde eğitim kalitesinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Tabi ki her ülke kendi iç dinamiklerine göre değerlendirilmelidir. Her ülkenin nüfusu, eğitim nüfusu, coğrafi ve ekonomik özellikleri de göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Araştırma sonuçlarına göre Doğu Asya ülkeleri iyi bir performans göstermeye devam ediyor. Güney Kore, sıralamanın en başında yer alırken, onu Japonya (2), Singapur (3) ve Hong Kong (4) takip ediyor. Tüm bu ülkelerin eğitim sistemleri “çabayı” doğuştan gelen “zekadan” üstün tutuyor ve sistemlerin çok net öğrenme çıktıları ve hede eri bulunuyor. Geleneksel olarak güçlü performans gösteren İskandinavya ülkelerinin eğitim liderliği konusunda güçlerini kaybettiğini görüyoruz. 2012 Endeksi’nin lideri olan Finlandiya 5’inci sırada yer alırken, İsveç 21’nci sırada yer alıyor. Dikkate değer gelişme gösteren diğer ülkelerin ise İsrail (17), Rusya (13) ve Polonya (10) yer aldığını görüyoruz. Genel olarak baktığımızda eğitim kalitesi ve sistem bakımından bugüne kadar daha çok Kuzey Avrupa ülkelerini ve Amerika Birleşik Devletleri’ni duyuyorduk.
Araştırmada 40 ülke arasında Endonezya sonuncu olurken, Meksika 39 ve Brezilya ise 38’inci sırada yer alıyor. Ülkemize baktığımızda bu sıralamada 34. sırada yer almaktadır. Bu demek oluyor ki daha çok yolumuz var ama önümüzdeki 5 yıl içerisinde özellikle özel okullaşmada %7,4’lerde olan ortalamanın %25’lere çıkacağını düşünüyorum. Bakanlığımızın da bu yönde önemli çalışmaları bulunuyor. Nitelikli öğretmen, iyi bir fiziki ortam, yayın çeşitliliği, yabancı dil eğitimi, teknolojinin doğru kulla- nımı gibi özellikler iyileştirildiğinde çocukların bireysel özelliklerine göre değerlendirilerek eğitim sistemi içerisinde yer alması sağlandığında ülkemiz, bu sıralamada çok daha yukarılarda yer alacaktır.

Müzeyyen Bedel Yalçın - Uğur Okulları

Markamız çok farklı bir noktada

Müzeyyen Bedel Yalçın - Uğur Okulları Kurumsal İletişim ve H.İ'lerden Sorumlu G.M.Y.

Eğitim kurumunuz hakkında bilgi alabilir miyiz? 

Uğur Okulları, 1968 yılında 3 odalı bir dershane ile başlayan eğitim yolculuğuna bugün Türkiye’nin dört bir yanında hizmet veren 93 lise, 11 ortaokul ve 12 kampüs ile devam ediyor. Anaokulundan üniversiteye uzanan her kademede akademik ve bireysel gelişimi hedefleyen Uğur Okulları olarak temel hedefimiz; 48 yıllık marka değerlerimizi koruyarak başarı odaklı, vizyoner, yenilikçi eğitim yaklaşımı ile “akademik” gelişimi desteklemek ve geleceğin mutlu nesillerini yetiştirmek. Hayallerinde sınır tanımayan, kendi potansiyelini keşfeden, mutlu ve başarılı bir geleceği hedefleyen öğrencilere akademik temelli eğitim vermek üzere bugün çıktığımız yolda 116 okulumuzda eğitim gören 40.000 öğrencimiz ve 1200 Uğurlu öğretmenimiz ile büyük bir aileyiz.

Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz? 
Uğur markası, 48 yıl önce kurulduğunda hedefi öğrencilerini en iyi üniversiteye hazırlamaktı. Bu uğurda hep öncü adımlar attı. Güçlü öğretmen kadrosunu barındıran Uğur, önce öğrenciler nezdinde başarısını ispat etti, ardından üniversite başarısı ile kamuoyu yaratmayı başardı ve “güven” duyulan bir kurum haline geldi. Biz markalaşma sürecinde “güven” unsuruna çok inandık. Kurumun DNA’sında çok çalışmak ve başarmak ilkeleri var. Bu vizyonu tüm çalışanlara aksettiren kişi ise, kurumun vizyoner yüzü, Enver Yücel. Her zaman bir adım ötesini görebilen, uluslararası eğitim sistemini analiz ederek en iyi yöntemleri Türkiye’ye hızlıca adapte eden lider bakış açısı, kurumun marka algısını her geçen gün biraz daha pekiştirdi. Eğitim kadrosunda ve kalitesinde “süreklilik” sağlandı. Türkiye’de ilk defa Uğur Okulları deneme sınavlarında açık uçlu sorular ile öğrencilerin yetkinliklerinin daha sağlıklı ölçümlenebildiği sınav uygulaması yapıldı.
Her öğrencinin farklı farklı ilgi ve yeterlilikleri olduğundan yola çıkılarak Türkiye’de ilk defa KÖÖM (Kişiye Özgü Öğretim Modeli) uygulaması ile bireysel farklılıkları zenginlik olarak gören eğitim anlayışı benimsendi ve eğitimde verimliliğin artması hedeflendi. Uğur Yayınları markası, Uğur Akademik Kurul’un deneyimli kadrosu ile “sınava hazırlıkta” güvenilir yayın olmayı başardı. Bu ve daha birçok öğrenciye ve topluma değer katan yenilikçi yaklaşımlar, Uğur markasına güçlü bir kişilik kazandırdı. Öğrencilerin hayallerini gerçekleştiren başarısı, öğrencilerle kurduğu samimi iletişim stili, tanıtım mecralarının doğru kullanımı, öğrenci ve velilerin gereksinimlerinin doğru tespiti ve bu tespitler ışığında uygulanan eğitim modelleri Uğur’u adeta “sınava hazırlıkta” bir jenerik marka haline getirdi. Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel’in kanaat önderliğinde Uğur markası yeni eğitim öğretim döneminde genç, dinamik ve akademik okul yapısına kavuşuyor. Geçmişinden aldığı güç, birikim ile bugün adeta yeniden doğuyor, anaokulundan üniversiteye eğitim vermeye hazırlanan Uğur Okulları eğitimde çıtayı yükseltmeye hazırlanıyor. 

Markamızı çok farklı bir noktaya taşımayı hedefliyoruz 

Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? 
Uğur Okulları, anaokulundan üniversiteye kadar eğitim vermeye hazırlandığı yeni dönemde analitik düşünen, sorgulayan, üreten nesiller yetiştirmeyi hedefliyor. Öğrencilerimizin, ülkemizde ve dünyada istedikleri lise ve üniversiteye yerleşerek, özgüvenleri yüksek, başarılı, ülkesi ve insanlığa yararlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamayı kendimize misyon ediniyoruz. İletişim stratejimiz de bu amaç etrafında toplanıyor; akademik başarıyı destekleyen, sınava hazırlık, rehberlik ve kariyer planlama hizmetleriyle fark yaratan (dünya çapında) bir okul olmak. 48 yıl önce kurulan ve bugün Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın temelini oluşturan Uğur markasını her yıl biraz daha güçlendirerek çok farklı bir noktaya taşımayı hedefliyoruz. Okul öncesinden başlayarak fiziki şartları, deneyimli öğretmen kadrosu, STEM laboratuvarları, kişiye özgü rehberlik hizmeti ve sınava hazırlık merkezlerimizle özgün bir eğitim kurumu olmayı hedefliyoruz. Yeni açılan kampüslerimizin her biri için yaklaşık 25 milyon TL’lik bir yatırım gerçekleştirdik. Yarım asırdır devam eden akademik başarı geleneğimizi kampüs yatırımlarımızla önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz.

screen-shot-2016-09-28-at-15-00-47

Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir? 
Uğur, 48 yıllık sınava hazırlık ve eğitim birikimi olan vizyoner bir kurum. 48 yıldır sadece eğitim sektöründe değer yaratarak topluma fayda sağlamayı hedefliyoruz. Deneyimimiz bizim gücümüz. Vizyonumuz ve yenilikçi yapımız ise farklılığımız. Bahçeşehir Üniversitesi deneyimli akademik kadrosunun desteğiyle eğitim modellerimizi şekillendiriyoruz. Mutlu, topluma faydalı, düşünen ve üreten nesiller yetiştirmek adına üniversitemizin know how’ından besleniyoruz. Geçmişin birikimini, günümüzün ihtiyaçlarını ve geleceğin gerekliliklerini en iyi şekilde harmanlıyor ve öğrencilere sunduğumuz çıktılarla başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Tüm kurumlardan farklı olarak lise ve üniversite sınavlarına hazırlıkta sahip olduğumuz deneyimimizi “akademik gelişim” metodumuzla tüm eğitim kademelerine nüksetmesini sağlıyoruz. Bu da güveni beraberinde getiriyor. 

Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz? 
Markalaşma sürecinde bilgiyi ve uzmanlığı devreye sokmanın anlamlı olduğuna inandığımız için güçlü kadrolarımızla güven unsurunu daha da pekiştireceğimize inanıyoruz. Zira eğitimde kalitenin öğrenen öğretmenlerle sağlandığına inanıyoruz. Öğretmen kadrolarımızın seçiminde ise deneyime önem verdiğimiz kadar öğrenmeye, yeniliklere ve gelişime açık, kurum ile aynı vizyona sahip kişileri ailemizle buluşturuyoruz.

Sürekliliği sağlamak adına markalaşmanız zorunlu 

Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir? 
Son 10-15 yıldır Türkiye’de belli sayıda eğitim kurumlarının markalaşma sürecine girdiğini görüyoruz. Burada önemli kriter sürekliliktir. Sürekliliği sağlamak adına markalaşmanız zorunlu. Markalaşmak için bir vaadinizin olması, eğitim içeriğinizi zenginleştirmeniz, uzman ve bilgi düzeyi yüksek kadrolar kurmanız, reklam bütçenizi belirlemeniz ve kaliteyi korumanız gerekir. Öğretmenler sürekli yeniliklere açık olmalı, kendini geliştirmeli, sorgulamalı ve üretmeli ki gelecek nesillere de bu anlayışı bırakabilsin. Bu nedenle biz Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları olarak her kurumumuzda öğretmen eğitimine önem veriyoruz. Bahçeşehir Üniversitesi, bugün Washington’dan Hong Kong’a dünyanın birçok noktasında eğitim kurumu olan global bir marka. Türkiye’de bizim gibi uluslararası yatırımları ve başarıları olan eğitim kurumları mevcut ancak dünyadaki örnekleri incelediğimizde daha çok yolumuz olduğunu söyleyebilirim.

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok