HABER GİRİŞİ
Eğitimde markalaşmada gidilecek çok yol var
Örgün eğitimden 17 milyon 588 bin 958 öğrenci yararlanıyor
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2015-2016 okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarını kapsayan örgün eğitim istatistiklerine göre, örgün eğitimden yararlanan öğrenci sayısı: 17 milyon 588 bin 958. 17 milyon 588 bin 958 öğrenciden, 14 milyon 540 bin 339’u resmi okullarda, 1 milyon 174 bin 409’u ise özel okullarda eğitim görüyor. Açık öğretim kurumlarında da 1 milyon 874 bin 210 kişi okuyor. 2014-2015 eğitim-öğretim yılında örgün eğitimden, 17 milyon 559 bin 989 öğrenci yararlanıyordu. Bu öğrencilerden resmi okulda okuyanların sayısı 14 milyon 950 bin 897, özel okulda okuyanların sayısı 823 bin 515 ve açık öğretimde okuyanların sayısı 1 milyon 785 bin 577 idi. 2015-2016 eğitim-öğretim yılında resmi okullarda eğitim gören 14 milyon 540 bin 339 öğrenciden, 7 milyon 100 bin 641’i (yüzde 48,8) kadın, 7 milyon 439 bin 698’i (yüzde 51,2) erkek. Özel okullarda eğitim gören 1 milyon 174 bin 409 öğrenciden, 551 bin 100’ü (yüzde 46,9) kadın, 623 bin 309’u (yüzde 53,1) erkek. Açık öğretimde ise eğitim gören 1 milyon 874 bin 210 öğrenciden, 877 bin 620’i (yüzde 46,8) kadın, 996 bin 590’ı (yüzde 53,2) erkek. Temel eğitim kademesinde, resmi okullarda eğitim gören 11 milyon 79 bin 517 öğrencinin yüzde 9,2’si (1 milyon 17 bin 436) okul öncesi öğrencisi, yüzde 46,3’ü (5 milyon 128 bin 664) ilkokul öğrencisi, yüzde 44,5’i (4 milyon 933 bin 417) ortaokul öğrencisi. Özel okullarda eğitim gören 701 bin 798 öğrencinin yüzde 27,3’ü okul öncesi öğrencisi, yüzde 33,1’i ilkokul öğrencisi, yüzde 39,6’si ortaokul öğrencisi. Liselerde eğitim gören 5 milyon 807 bin 643 öğrenciden resmi okullarda 3 milyon 798 bin 897 (yüzde 65,4) öğrenci bulunuyor. Açık öğre- tim lisesinde 1 milyon 536 bin 135 (yüzde 26,5) öğrenci eğitim alıyor. Özel okullarda ise 472 bin 611 (yüzde 8,1) öğrenci yer alıyor.
Ortaöğretimde eğitim gören 5 milyon 807 bin 643 öğrenciden 3 milyon 47 bin 503’ü (yüzde 52,47) genel ortaöğretimde bulunuyor. 2 milyon 82 bin 935’i (yüzde 35,87) mesleki ve teknik orta öğretimde eğitim alıyor. 677 bin 205’i (yüzde 11,6) Din Öğretimi Genel Muzipledürlüğü bünyesindeki okullarda okuyor.
Öğretmen sayısı 1 milyona yaklaştı
2015-2016 eğitim öğretim yılında öğretmen sayısı 993 bin 794 oldu. 61 bin 203 okul ve kurumdaki öğretmenlerden resmi okullarda görev yapanların sayısı 863 bin, 126 iken, özel okullarda görev yapanların sayısı 130 bin 868 oldu. Cinsiyete göre öğretmen oranının yüzde 45,1’ini (447 bin 958) erkek öğretmenler, yüz- de 54,9 ́unu da (545 bin 836) kadın öğretmenler oluşturuyor. Örgün eğitimde toplam 61 bin 203 okul ve kurum bulunuyor. Resmi okul ve kurum sayısı 51 bin 622 iken, özel okul ve kurum sayısı 9 bin 581. Örgün eğitimde 651 bin 828 derslik bulunuyor. Resmi okullardaki derslik sayısı 553 bin 66 iken, özel okullardaki derslik sayısı 98 bin 762.
Derslik sayısı yüzde 10,5 oranında arttı
2014-2015 eğitim öğretim yılında resmi ve özel okulların tamamında 589 bin 902 derslik bulunuyordu, bu dönemde ise derslik sayısında yüzde 10,5 oranında artış gerçekleşti. Derslik başına düşen öğrenci eğitim kademeleri bazında derslik başına düşen öğrenci sayısı, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 27, ortaöğretimde 28. 2015-2016 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 25, ortaöğretimde 23 oldu.
Eğitim bütçesi 76 milyar 354 milyon 306 bin
Eğitim bütçesi 2014’te gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3,16 ́sını oluştururken, 2015 yılında gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 3,46’sını oluşturdu. 2014-2015 eğitim öğretim yılında 62 milyar 248 bin lira olan eğitim bütçesi, 2015-2016 eğitim öğretim yılında 76 milyar 354 milyon 306 bin liraya yükseldi. Milli eğitim bütçesi 2014'te merkezi yönetim bütçesinin yüzde 13,11’i iken 2015 yılında bu oran yüzde 13,38 olarak gerçekleşti. Yaş gruplarına göre okullaşma oranları istatistiklerde, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) raporlarına benzer şekilde ilk kez okullaşma oranları yaş gruplarında yer aldı. 4-5 yaş grubunda yüzde 50,46. 3-5 yaş grubunda yüzde 39,54. 5 yaş grubunda yüzde 67,17. 6-9 yaş grubunda yüzde 98,81.10-13 yaş grubunda yüzde 99,05. 14-17 yaş grubunda yüzde 85,31.
Selçuk Pehlivanoğlu - Türk Eğitim Derneği
OECD’de ortalamanın çok aşağısındayız
Selçuk Pehlivanoğlu - Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı (TED)
Ülkemizde eğitim göstergeleri niceliksel olarak son yıllarda önemli mesafeler kat etse de hala maalesef nitelik anlamında önemli sorunlar yaşıyoruz. Türkiye’de her dört çocuktan birinin öğretmeni yok. Araştırmalarda her 10 öğretmenden 4’ü kendi ilgi ve isteği dışında sistemin dayatması sonucunda öğretmenlik mesleğini seçtiğini söylüyor. Ne üzücüdür ki Türkiye olarak halen OECD okullar arası eşitsizlik cetvelinde ortalamanın çok aşağısındayız. Hem liseye geçişte hem de üniversiteye geçişte sıralamaya bağlı sınav sistemi nedeniyle büyük sorunlar yaşıyoruz. Sıralamaya dayalı sınav sistemi nedeniyle 40 senedir insan yetiştirme yerine sınav kazanmayı hede eyen bir sistemin içindeyiz. Gerek ortaöğretime gerek yükseköğretime geçiş sistemleri ülkemizde sıklıkla değiştirilse de hala bir çözüme ulaşılamadı. Her sene yüz binlerce çocuğumuz sistem kurbanı oluyor. Türk Eğitim Derneği olarak öğretmen yeterli- liklerinin geliştirilmesinin ülkemiz için bir gelecek sorunu olduğuna inanıyoruz. Okul öncesi ve ilköğretimin niteliği gün geçtikçe ne yazık ki daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Maalesef 3 ila 6 yaş arasındaki çocuklarımızın eğitiminde Avrupa Birliği ortalamasının hayli altındayız.
İç göçün en fazla etkilediği alanlardan biri de eğitim
Biz eğitim alanında Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşu olarak temel eğitimsel sorunlara çözüm bulmak için durmaksızın çalışıyoruz. Hem mevcut ihtiyaçlara cevap verebilmek hem de ideal bir sivil toplum örgütü olabilmek için her gün sınırlarımızı aşmayı amaç edindik. Her yıl dernek bünyesi dışındaki resmi okullarda çalışan öğretmenlerin gelişimlerini desteklemek amacıyla eğitim sağlıyoruz. TED olarak 2023’e kadar 100 bin öğretmenin hizmet içi eğitimini vermeyi hedefliyoruz. Üniversite sınavıyla sınırlandırılmasına karşı çıkan “Hayat=180 Dakika mı?” Projemizle sınav sisteminin değiştirilmesine yönelik arayışların kapısını araladık. Çözüm önerilerini tartışmaya açtık. Sistem yapıcıları üzerinde ciddi bir etki oluşturup sınav sisteminin kökünden sorgulanmasını sağladık. İki yıllık bir çalışma sonucunda ve çok sayıda akademisyen ve eğitimcinin görüşleri alınarak ülkemiz eğitim sisteminin iyiye ve doğruya dönüşmesi amacıyla Ulusal Eğitim Programı’nı kamuoyunun dikkatine sunduk. Bilimin rehberliğinde, insan ve çocuğun yararını gözeten, sistematik, şeffaf, hesap verebilir, kalite yönelimli, sürdürülebilir, her bakana göre değişmeyecek bir yol haritası önerdik.
Biriz Kutoğlu - İstanbul Kültür Eğitim Kurumları
Artık, 'eğitimde marka olma' devri yaşanıyor
Fahamettin Akıngüç’ün kurucusu olduğu Kültür Koleji’nin tarihçesi 1960 tarihinde Bahçelievler-İstanbul’da başlıyor. 1992 yılına kadar Şirinevler, Haznedar ve İncirli’de anaokulundan lise bitimine kadar olan eğitim kademelerinde eğitim yaşamını çağın gerek- lerine ve öğrencilerin gereksinimlerine uygun olarak sürdüren Kültür Koleji, 1992 yılından itibaren Ataköy 9. Kısım’da bulunan bugünkü yerleşkesinde eğitim veriyor.1998 yılında Büyükçekmece’de Kültür2000 Koleji kuruldu. İki dilli (İngilizce-Türkçe) öğretimi, Çoklu Zeka Kuramı’na göre düzenlenen öğrenci merkezli, etkin öğrenme ilkeli müfredatı ve fiziksel yapısıyla Kültür2000 Koleji, ülkemizdeki seçkin okullar arasında yer almıştır. Bugün Kültür 2000 Koleji, iki Anaokulu, bir İlkokul, bir Ortaokul ve bir Anadolu Lisesi ve bir Fen Lisesi ile eğitime devam etmektedir. Kültür Koleji Ataköy kampüsü, Florya Anaokulu, Kültür2000 Koleji Alkent kampüsü ve Kültür2000 Koleji Bahçeşehir Anaokulu ile birlikte toplam 12 okulu bulunmaktadır.
Sektörde ilkleri gerçekleştirdik
Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz?
1960 yılından bugüne dek sürekli gelişme felsefesini kendisine ilke edinen İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, yarım asırlık geçmişi boyunca birçok ilke ve başarıya imza attı. Sektörün hep ilklerini gerçekleştirdi. İlk Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Ölçme Değerlendirme Birimi, Servis Bürosu ve Test Birimi’nin kurulması bunlardan sadece birkaçı. Son yıllarda ise, inovasyon merkezleri, internet yayını yapan okul radyoları, kütüphanelerin dijital araştırma bölümleri ile bilgi erişim merkezlerine dönüşmesi, üniversite-kolej işbirliği ve sinerji çalışmaları, kolej kampüslerinin üniversite eğitim fakültesinin uygulama kampüsüne dönüştürülmesi gibi markalaşma yolunda başlıca adımlar attı.
Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak?
Markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? Okulun ilkeli duruşu ve gelişime verdiği önem, okul geliştirme sürecinin sağlıklı bir şekilde işletilmesi, okulun adını değerli kılmaktadır. Okul geliştirme sürecinde belirlenen performans göstergeleri, “marka değerini” artıran bir sonuca ulaşılmasını sağlar. Değerli olan bir marka ise her zaman var olur, varlığını sürdürür.
Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yaptığı şimdiye kadarki en kapsamlı küresel eğitim araştırmasında Türkiye 76 ülke arasında 41. sırada yer aldı. Sıralamada ilk beş sırada Asya ülkeleri, son beş sırada ise Afrika ülkeleri var. Raporda şöyle bir bilgi var; örneğin listenin sonundaki Gana, 15 yaşındaki öğrencilerin tümünün temel kabiliyetlerini geliştirebilirse, ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası bu gençlerin yaşamı sırasında 38 kat artabilir. Türkiye’nin aynı koşullardaki büyüme potansiyeli ise yüzde 400’e yakın.
Esra Çabukcan - Doğa Okulları
Sosyal marka olmanın sorumlulukları oldukça fazla
Esra Çabukcan - Doğa Okulları Kurumsal İletişim Genel Müdür Yardımcısı
Doğa Okulları hakkında bilgi alabilir miyiz?
Doğa Okulları, kendisi de bir eğitimci olan Fethi Şimşek tarafından ‘’Doğa Konseptli Eğitim Modeli’’ ile eğitim vermek hayaliyle 2002 yılında Beykoz Kampüsü’nde kuruldu. Eğitimdeki vizyoner yaklaşımı, öğrencilerine aşıladığı sosyal sorumluluk bilinci ve özgüven sayesinde kısa zamanda Türkiye çapında pek çok kampüsü ile eğitim vermeye başlayan Doğa Okulları, bugün ülkenin hemen her yerine yayılmış 106 kampüs, 8 bin öğretmen ve 70 bin öğrenciyle büyük bir ‘Doğa Ailesi’ haline geldi.
Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz?
Doğa Okulları, Türkiye’de 14 yıldır klasik kalıpların dışına çıkarak eğitim sektörünü ‘marka’ kavramı ile tanıştırdı. Kurulduğumuz günden bu yana teknolojiyi takip eden hatta eğitim sektörüne özel teknoloji altyapıları oluşturan öncü bir marka olduk. Markalaşma yolunda, kendimize var olmayan bir imaj oluşturmadık. Mevcut eğitim kalitemizi, dünyada model alınan özgün eğitim modellerimizi, bizi Türkiye’de eğitimde standartları belirleyen kurum haline getiren yenilikçi eğitim anlayışımızı vurgulamak temel stratejimiz oldu her zaman. Marka çalışmalarımızda temalı kampanyaların yanı sıra, bir eğitim kurumu olarak hem topluma katkı sunan, hem de öğrencilerimize sosyal sorumluluk bilinci kazandıran çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya da özel önem veriyoruz.
Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz?
Günümüzde markalaşma çalışmalarında artık yeni mecralar açılıyor ve bu alanlar için yeni stratejiler belirlemek gerekiyor. Dijital dünyanın hızla büyümesiyle birlikte biz de stratejimize ‘sosyal marka’ olgusunu ekledik. Pazarlama konusunda yalnızca finansal verilerle hareket etmiyor, markaların sosyal ağlarda doğru stratejilerle doğru kitleye hitap etmelerini de göz önünde bulunduruyoruz. Sosyal marka olmanın sorumlulukları oldukça fazla. Öncelikli olarak ‘sadakat’ yaratmanız gerekiyor. Bunu sağladıktan sonra hızlı ve samimi olmanız gerekli. Müşterilerinizle doğru iletişimi kurarak sosyal medyada etkin bir marka yaratmak profesyonel çalışmayla hayata geçebiliyor.
Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir?
Doğa, Beykoz Kampüsü’nü model alarak ilk günden itibaren çocukların özgürce ve yaşayarak öğrendiği bir eğitim sistemini kurmayı, onları hayata donanımlı hazırlamayı, mutlu olmalarını ve iyi insanlar olarak yetişmelerini hedefledi. ‘Yeni Nesil Eğitim’ mottosuyla, 21. yüzyılın değişen eğitim yaklaşımlarını yakından takip ediyoruz, eğitim stratejilerimizi sürekli yeniliyor, klasik eğitim kalıplarını yıkarak bilgi çağının çocuklarının ihtiyaçlarına uygun ‘yaparak, yaşayarak ve görerek’ öğrenme anlayışıyla eğitim veriyoruz. Doğa Okulları’nda yetişen öğrenciler, bugünün değil, 15 yıl sonrasının dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte, donanımlı bireyler haline geliyor. Anaokulundan itibaren öğrencilerimize temel derslerin yanı sıra, onları birer dünya va- tandaşı haline getirecek SOES, Doğa Anadolu Liseleri’ndeki t-MBA gibi özgün ve modern eğitim modelleriyle eğitim veriyoruz. Dünyada en saygın diploma programı kabul edilen IB Programı, yine dünya standartlarındaki eğitim teknolojileri, akademik ve sportif başarıları, konsept okulları, uluslararası vizyonuyla Türk eğitim sistemine pek çok ilki getirmekten gurur duyuyoruz.
‘Hayat boyu gelişim’ felsefesini stratejilerimizin merkezine koyduk
Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz?
Eğitim alanında dünyadaki trendleri yakından takip eden bir okul olarak, dünyadaki öğretim modellerinin ve öğretmenlerin eğitimdeki rolünün de değiştiğinin bilincindeyiz. ‘Hayat boyu gelişim’ felsefesini stratejilerimizin merkezine koyduk. Yatırımlarımızda en büyük payı Doğa ekosisteminin temel mensupları olan öğrencilerimizin yarını kadar, eğitmenlerimizin ve akademisyenlerimizin yarınına yapıyoruz. Öğrencilere ve velilere en iyi hizmeti vermenin yolunun; kendisini geliştiren ve mutluluk duyarak çalışan yönetici ve öğretmenlerden geçtiğini biliyoruz. Bu vizyon doğrultusunda hayat boyu öğrenmeye açık ve sürekli gelişime inanan eğitimcilerle birlikte çalışmaya önem veriyoruz.
Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir?
Biz Doğa Okulları olarak, Türkiye’nin eğitimde bir marka olması için üzerimize düşeni yapıyor olduğumuza inanıyoruz. Çalışmaları dünyanın saygın eğitim platformlarınca tanınan, eğitim modelleri takip edilen, çalışan ve öğrenci sayısıyla Dünya’nın 3. en büyük eğitim kurumuyuz. Kurulduğumuz gün Dünya’nın en büyük ve en başarılı okullar grubu olmak üzere yola çıktık. Bu hedefimize her geçen gün daha fazla yaklaşıyoruz.
Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız?
Azmi Özkardeş - MEF Okulları
Eğitim öğretimi ters yüz etmeye çalışıyoruz
Azmi Özkardeş - Mef Okulları Genel Müdürü
Eğitim kurumunuz hakkında bilgi alabilir miyiz?
MEF Okulları, 1996 yılında anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise sını arıyla eğitim-öğretime başladı. 1998 yılında yabancı uyruklu ailelerin çocuklarına hizmet sunan MEF Uluslararası Okulu açıldı. MEF Lisesi, 1999 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı ile proje okulu niteliğini kazanarak, eğitim süresini 4 yıla çıkardı. 2004-2005 eğitim öğretim yılında, İzmir’de MEF Uluslararası Okulumuz açıldı. 2008-2009 eğitim öğretim yılında MEF Bahçeşehir Anaokulu 4-5-6 yaş grubu ile, 2011- 2012 eğitim öğretim yılında MEF Bahçeşehir İlkokulu 1.sınıf ile hizmet sunmaya başladı. 2012-2013 eğitim öğretim yılında MEF Bahçeşehir Anaokulu ve İlkokulu hizmete girmiş olup, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ise MEF Bahçeşehir Ortaokulu 5. sınıfları ile faaliyetine başladı. MEF Eğitim Kurumları olarak toplam 2000’den fazla öğrenci ve 288 öğretmen ile günümüzde 3 farklı kampüste hizmet sunmaktayız.
Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? MEF markası eğitim sektöründe yaklaşık 40 yıldır yer almaktadır. 1972 yılında MEF Dershanesi olarak sektöre ilk adımını attı. Başlangıçta kurucumuz Sayın Dr. İbrahim Arıkan ile başlayan markalaşma sürecimiz, 2 yıl önce açılan MEF Üniversitesi ile birlikte daha da perçinlendi. Önümüzdeki dönemde, İstanbul ve İzmir’de eğitim öğretime devam eden ulusal ve ve uluslararası okullarımıza yenilerini ekleyerek sektördeki ağırlığımızı arttırmayı hede emekteyiz. Düzenli olarak hazırladığımız yıllık planlarımız sayesinde iletişim stratejilerimizi güncellemekte ve almış olduğumuz geri bildirimler doğrultusunda da kendimizi sürekli olarak yenilemekteyiz.
Mesleğini seven öğretmen, öğrencisinin de dersini sevmesini sağlamaktadır. Bu nedenle bireye saygı duyması, değer vermesi, alan bilgisinin yüksek olması, sınıf yönetiminde etkin olması ve düşünme becerilerini etkin kullanması, kurumumuzda çalışacak öğretmenleri seçerken dikkat ettiğimiz özellikler arasında yer almaktadır. Merak eden, sorgulayan, araştıran ve öğrenen öğretmen MEF öğretmenini yansıtır.
Okullar kalite standartlarını oluşturmalı
Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir?
Ayakta kalmak ve süreklilik göstermek için tüm özel öğretim kurumlarının kaliteli hizmet vermesi gerekmektedir. Çünkü kalite, günümüzde bireysel ve kurumsal başarının en önemli anahtarlarındandır. Okullar kalite standartlarını oluşturmalı, 21. yüzyıl becerileri, yaratıcılık ve girişimcilik de bu sürece dahil edilmelidir. Türkiye, günümüzde özel eğitim öğretim alanında gerçekleştirmekte olduğu markalaşma çalışmaları ile üst sıralarda yer almakta ve dünya ile yarışmaktadır.
Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız?
Finlandiya ve Singapur, Pisa gibi eğitim sistemini ölçen sınavlarda başarıları ile ön plana çıkarken Avustralya, Hollanda, İrlanda, Kanada ve Yeni Zelanda ise önümüzdeki yıllarda eğitim sektöründe yıldızı parlaması beklenen ülkeler arasında yer almaktadırlar. Bireyi, farklılığı, özgür düşünceyi, yaratıcılığı ve girişimciliği benimsemeleri bu ülkelerin başarılarının en önemli nedenleri arasındadır. Ayrıca, program geliştirme ve stratejik değişiklik yapma gibi durumlarda da uzun vadeli, sistematik ve planlı çalışıyor olmalarının altını da çizmek gerekir.
Deniz Kalko - Mektebim Okulları
Eğitimden kazandığımızı eğitime yatırıyoruz
Deniz Kalko - Mektebim Okulları Kurucusu
Eğitim kurumunuz hakkında bilgi alabilir miyiz?
2011 yılında 150’e yakın öğrencisi ile Büyükçekmece’de eğitim öğretim faaliyetlerine başlayan Mektebim Okulları, adını 1928 yılında kurulan Millet Mektepleri’nden alıyor. İstanbul Beylikdüzü, Beykent, Büyükçekmece, Bahçelievler, Fatih, Bahçeşehir, Silivri, Bakırköy, Atakent, Ümraniye, Ataşehir ve Avcılar’da, Tekirdağ, Çorlu ve Edremit’te, Ankara Oran, Etimesgut, İncek ve Batıkent’te, İzmir, Yalova, Yozgat ve Diyarbakır’da kampüsleri bulunan Mektebim Okulları, 20 bine yakın öğrencisi, 36 kampüsü ve 106 okuluyla eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Mektebim’in, tüm kampüslerinde 2.500’ün üzerinde akademik ve idari personel görev alıyor.
Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz?
Bizim en önemli stratejimiz eğitimden kazandığımızı eğitime yatırmak oldu. Başka hiçbir sektörle ve iş ile ilgilenmedik. Tüm enerjimizi bu işe yoğunlaştırarak kampüslerimizde teknolojinin tüm imkânlarını kullandık, iyi bir akademik kadro ve fiziki altyapı oluşturduk. Mektebim olarak bayrağımızı Türkiye’nin her köşesinde hatta yurt dışında da dalgalandırmak istiyoruz. Eğitim de kalite anlayışından ödün vermeden, en iyi fiziki ortamları, uluslararası işbirliklerini, yabancı dil eğitimini, teknolojik imkânları, akademik başarıyı öğrencilerimize sunmak istiyoruz. Çocuklarımızın akademik başarıları kadar sosyal başarıları da bizim için çok önemli. Bu başarıları duyurmak ve ülkenin her köşesine ulaştırmak için önemli yatırımlar yapıyoruz. Mektebim markası 4 yıl içerisinde Türkiye’nin eğitimde lider markası olacak. Yatırımlarımızı Mektebim Üniversitesi ile taçlandırmak istiyoruz.
Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz?
Şu an 36 olan kampüs sayımızı 4 yılda 100’e çıkarmayı hede iyoruz. Mektebim olarak doğru lokasyonlarda, son derece inovatif ve çağdaş eğitim sistemleriyle beslenen, yabancı dile önem veren, öğrenci koçluğuyla çocuklarımızın eğitim-öğretim süreçlerine yön veren ve onların hayatlarını etkileyecek tüm süreçleri gözetim altında tutan bir yapı oluşturduk. İngilizce başta olmak üzere Almanca, Fransızca ve İspanyolca dillerinde eğitim veriyoruz. Eğitim sistemimize teknolojiyi en iyi şekilde entegre ederek öğrencilerimize birçok imkan sağlıyoruz. Öğrencilerimizin sanatsal, sportif ve bilimsel açıdan gelişebilmeleri için kampüslerimizde fiziki alt yapısıyla fark yaratan sosyal alanlar oluşturuyoruz. Okullarımızda sınav hazırlık süreçlerine destek vermek amacıyla ciddi çalışmalar yaptık. TEOG’tan YGS’ye birçok farklı sınav için yeni içerikler Mektebim eğitim sistemine dâhil oldu. Dersler bittikten sonra yapılan etütler ve hafta sonu yapılan ilave dersler, çocuklarımızın sınavlara hazırlanmasına ciddi bir katkılar sağlıyor. İki yıl içinde Trabzon, Samsun, Ankara, İstanbul, Antalya, Bursa ve Eskişehir’de yeni kampüslerimiz açacağız. Bu yıl Avcılar, Atakent, Ataşehir ve Ankara Oran’da yeni kampüslerimiz faaliyete giriyor. Yurtdışı açılımımıza Dubai ve Londra’da açacağımız okullarla start vereceğiz. Kalite anlayışımızdan ödün vermeden yurt dışında en iyi Türk eğitim markası olmak istiyoruz. Avrupa, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerinde ilerleyen yıllarda eğitim yatırımlarımız olacak. 4 yıl içerisinde 70 bin öğrenciyi hede iyoruz. 2011’den bugüne kadar yaklaşık 100 kat büyüdük. 2015-2016 eğitim-öğretim yılına ise bir önceki yıla göre 4 kat büyüyerek girdik.
Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz?
Öğretmenlerimizi eğitim sistemimizdeki yerlerini almadan önce farklı kriterler doğrultusunda değerlendirerek mesleki bilgi ve becerilerini ölçüyoruz. Öğretmenlerde, meslekte geçirdikleri süre, eğitim belgeleri, çalışma süreleri, anadal ve yan dallarıyla ilgili aldıkları eğitim ve sertifika programları, akademik başarılar, lisansüstü eğitim belgeleri, yabancı dil bilgisi ve yeterliliği, ulusal ve uluslararası alanda yapılan çalışmalar, teknoloji kullanım bilgisi gibi kriterlere önem veriyoruz.
Markalaşmak eğitim sektöründe çok önemli
Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir?
Eğitimde son dönemde markalaşmanın ön plana çıktığını görüyoruz. Özellikle özel okulculukta zincir okulların sayısındaki artış aynı standartlarda eğitim hizmetini veli ve öğrencinin her yerde almasına olanak sağlıyor. Markalaşmak eğitim sektöründe çok önemli bir başlık haline geldi. Kaliteli eğitim anlayışından ödün vermeden teknolojiyi en iyi şekilde eğitim sistemi içerisine yerleştiren, kendini devamlı yenileyen ve geliştiren eğitim kurumları markalarını yaratacak ve ayakta kalacaktır. Eğitime büyük yatırım yapan zincir okullar, işini iyi yapmayan ve küçük sermayelerle bu işe girenler arasında ne yazık ki bir geçiş yaşanacaktır. “Büyük balık küçük balığı yutar” senaryoları ile karşılaşmamız mümkün gibi görünüyor. Benim, okul sahibi ve eğitime yatırım yapacak arkadaşlara tavsiyem ya butik bir okul açıp mevcut yapılarını çok güçlü kılsınlar ya da ya da bu işe bütün sermayelerini ve vakitlerini ayırarak eğitim kalitelerini markalaştırıp aynı standartlara sahip zincir okullara dönüşsünler. Bu iki olgu arasında kalacak tüm eğitim yatırımları ve okullar kısa zaman içerisinde sistem dışına çıkacaktır. Milli Eğitim düzeyinde 4+4+4 sisteminden sonra son yıllarda yapılan en önemli değişiklik özel okula giden öğrencilere teşvik verilmesi oldu. Devletin kendi okullarına yaptığı yatırımlarla birlikte özel okullar içinde düzenlemelerin bugün %7,4 olan özel okullaşma oranının 2023 vizyonuyla doğru orantılı olarak %25’lere çıkacağını gösteriyor. OECD ülkelerinde de özel okullardaki öğrencilere verilen destek özel okullaşmanın o ülkelerde de %25’ler de olduğunu gösteriyor. Bizim ülkemiz içinde yüzüncü yılımızda böyle bir hedef var. Bu hedef doğrultusunda Türk eğitim markalarının dünyaya açılması daha kolay olacaktır. Bizimde hede erimiz kurum olarak çalışma ve yatırımlarımız bu doğrultuda devam ediyor.
5 yıl içerisinde özel okullaşma ortalaması artacak
Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız?
Eğitim sektöründe kadro, doküman, yayın, fiziki konum ve şartlar ile öne çıkılmalıdır. Bazı ülkeler diğer ülkelere kıyasla daha iyi eğitim seviyesine ve refah düzeyine sahip olabilmektedir. 2015 yılı Social Progress Index ve United Nations’in, çocukların ilkokul, ortaokul ve liseye devam etme durumları, kız çocuklarının eğitime katılım durumları, ülkedeki eğitim şartları, bilgiye ulaşma imkânı vb. kriterlerden yola çıkılarak yaptığı araştırma, Avrupa ülkelerinde eğitim kalitesinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Tabi ki her ülke kendi iç dinamiklerine göre değerlendirilmelidir. Her ülkenin nüfusu, eğitim nüfusu, coğrafi ve ekonomik özellikleri de göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Araştırma sonuçlarına göre Doğu Asya ülkeleri iyi bir performans göstermeye devam ediyor. Güney Kore, sıralamanın en başında yer alırken, onu Japonya (2), Singapur (3) ve Hong Kong (4) takip ediyor. Tüm bu ülkelerin eğitim sistemleri “çabayı” doğuştan gelen “zekadan” üstün tutuyor ve sistemlerin çok net öğrenme çıktıları ve hede eri bulunuyor. Geleneksel olarak güçlü performans gösteren İskandinavya ülkelerinin eğitim liderliği konusunda güçlerini kaybettiğini görüyoruz. 2012 Endeksi’nin lideri olan Finlandiya 5’inci sırada yer alırken, İsveç 21’nci sırada yer alıyor. Dikkate değer gelişme gösteren diğer ülkelerin ise İsrail (17), Rusya (13) ve Polonya (10) yer aldığını görüyoruz. Genel olarak baktığımızda eğitim kalitesi ve sistem bakımından bugüne kadar daha çok Kuzey Avrupa ülkelerini ve Amerika Birleşik Devletleri’ni duyuyorduk.
Müzeyyen Bedel Yalçın - Uğur Okulları
Markamız çok farklı bir noktada
Müzeyyen Bedel Yalçın - Uğur Okulları Kurumsal İletişim ve H.İ'lerden Sorumlu G.M.Y.
Eğitim kurumunuz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Uğur Okulları, 1968 yılında 3 odalı bir dershane ile başlayan eğitim yolculuğuna bugün Türkiye’nin dört bir yanında hizmet veren 93 lise, 11 ortaokul ve 12 kampüs ile devam ediyor. Anaokulundan üniversiteye uzanan her kademede akademik ve bireysel gelişimi hedefleyen Uğur Okulları olarak temel hedefimiz; 48 yıllık marka değerlerimizi koruyarak başarı odaklı, vizyoner, yenilikçi eğitim yaklaşımı ile “akademik” gelişimi desteklemek ve geleceğin mutlu nesillerini yetiştirmek. Hayallerinde sınır tanımayan, kendi potansiyelini keşfeden, mutlu ve başarılı bir geleceği hedefleyen öğrencilere akademik temelli eğitim vermek üzere bugün çıktığımız yolda 116 okulumuzda eğitim gören 40.000 öğrencimiz ve 1200 Uğurlu öğretmenimiz ile büyük bir aileyiz.
Uğur markası, 48 yıl önce kurulduğunda hedefi öğrencilerini en iyi üniversiteye hazırlamaktı. Bu uğurda hep öncü adımlar attı. Güçlü öğretmen kadrosunu barındıran Uğur, önce öğrenciler nezdinde başarısını ispat etti, ardından üniversite başarısı ile kamuoyu yaratmayı başardı ve “güven” duyulan bir kurum haline geldi. Biz markalaşma sürecinde “güven” unsuruna çok inandık. Kurumun DNA’sında çok çalışmak ve başarmak ilkeleri var. Bu vizyonu tüm çalışanlara aksettiren kişi ise, kurumun vizyoner yüzü, Enver Yücel. Her zaman bir adım ötesini görebilen, uluslararası eğitim sistemini analiz ederek en iyi yöntemleri Türkiye’ye hızlıca adapte eden lider bakış açısı, kurumun marka algısını her geçen gün biraz daha pekiştirdi. Eğitim kadrosunda ve kalitesinde “süreklilik” sağlandı. Türkiye’de ilk defa Uğur Okulları deneme sınavlarında açık uçlu sorular ile öğrencilerin yetkinliklerinin daha sağlıklı ölçümlenebildiği sınav uygulaması yapıldı.
Markamızı çok farklı bir noktaya taşımayı hedefliyoruz
Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz?
Uğur Okulları, anaokulundan üniversiteye kadar eğitim vermeye hazırlandığı yeni dönemde analitik düşünen, sorgulayan, üreten nesiller yetiştirmeyi hedefliyor. Öğrencilerimizin, ülkemizde ve dünyada istedikleri lise ve üniversiteye yerleşerek, özgüvenleri yüksek, başarılı, ülkesi ve insanlığa yararlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamayı kendimize misyon ediniyoruz. İletişim stratejimiz de bu amaç etrafında toplanıyor; akademik başarıyı destekleyen, sınava hazırlık, rehberlik ve kariyer planlama hizmetleriyle fark yaratan (dünya çapında) bir okul olmak. 48 yıl önce kurulan ve bugün Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın temelini oluşturan Uğur markasını her yıl biraz daha güçlendirerek çok farklı bir noktaya taşımayı hedefliyoruz. Okul öncesinden başlayarak fiziki şartları, deneyimli öğretmen kadrosu, STEM laboratuvarları, kişiye özgü rehberlik hizmeti ve sınava hazırlık merkezlerimizle özgün bir eğitim kurumu olmayı hedefliyoruz. Yeni açılan kampüslerimizin her biri için yaklaşık 25 milyon TL’lik bir yatırım gerçekleştirdik. Yarım asırdır devam eden akademik başarı geleneğimizi kampüs yatırımlarımızla önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz.
Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir?
Uğur, 48 yıllık sınava hazırlık ve eğitim birikimi olan vizyoner bir kurum. 48 yıldır sadece eğitim sektöründe değer yaratarak topluma fayda sağlamayı hedefliyoruz. Deneyimimiz bizim gücümüz. Vizyonumuz ve yenilikçi yapımız ise farklılığımız. Bahçeşehir Üniversitesi deneyimli akademik kadrosunun desteğiyle eğitim modellerimizi şekillendiriyoruz. Mutlu, topluma faydalı, düşünen ve üreten nesiller yetiştirmek adına üniversitemizin know how’ından besleniyoruz. Geçmişin birikimini, günümüzün ihtiyaçlarını ve geleceğin gerekliliklerini en iyi şekilde harmanlıyor ve öğrencilere sunduğumuz çıktılarla başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Tüm kurumlardan farklı olarak lise ve üniversite sınavlarına hazırlıkta sahip olduğumuz deneyimimizi “akademik gelişim” metodumuzla tüm eğitim kademelerine nüksetmesini sağlıyoruz. Bu da güveni beraberinde getiriyor.
Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz?
Markalaşma sürecinde bilgiyi ve uzmanlığı devreye sokmanın anlamlı olduğuna inandığımız için güçlü kadrolarımızla güven unsurunu daha da pekiştireceğimize inanıyoruz. Zira eğitimde kalitenin öğrenen öğretmenlerle sağlandığına inanıyoruz. Öğretmen kadrolarımızın seçiminde ise deneyime önem verdiğimiz kadar öğrenmeye, yeniliklere ve gelişime açık, kurum ile aynı vizyona sahip kişileri ailemizle buluşturuyoruz.
Sürekliliği sağlamak adına markalaşmanız zorunlu
Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz? Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir?
Son 10-15 yıldır Türkiye’de belli sayıda eğitim kurumlarının markalaşma sürecine girdiğini görüyoruz. Burada önemli kriter sürekliliktir. Sürekliliği sağlamak adına markalaşmanız zorunlu. Markalaşmak için bir vaadinizin olması, eğitim içeriğinizi zenginleştirmeniz, uzman ve bilgi düzeyi yüksek kadrolar kurmanız, reklam bütçenizi belirlemeniz ve kaliteyi korumanız gerekir. Öğretmenler sürekli yeniliklere açık olmalı, kendini geliştirmeli, sorgulamalı ve üretmeli ki gelecek nesillere de bu anlayışı bırakabilsin. Bu nedenle biz Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları olarak her kurumumuzda öğretmen eğitimine önem veriyoruz. Bahçeşehir Üniversitesi, bugün Washington’dan Hong Kong’a dünyanın birçok noktasında eğitim kurumu olan global bir marka. Türkiye’de bizim gibi uluslararası yatırımları ve başarıları olan eğitim kurumları mevcut ancak dünyadaki örnekleri incelediğimizde daha çok yolumuz olduğunu söyleyebilirim.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok