“Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması” 2020 sonuçları açıklandı

Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nın 2020 yılı sonuçları açıklandı.

Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nın 2020 yılı sonuçları açıklandı.

Bu yıl altıncısı gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nın 2020 yılı sonuçları, 10 Mart Salı günü Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mary Lou O’Neil ve İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu’nun katılımıyla düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. 2016-2020 yılları arasında toplam 6021 kişi ile yapılan anket çalışmalarının kapsamlı bir değerlendirmesiyle birlikte açıklanan sonuçlar, Türkiye’de kadın algısına dair çarpıcı veriler ortaya koyuyor. 2016 yılından bu yana düzenli olarak yapılan araştırma kapsamında 2020 yılı başı itibariyle toplam 6021 kişi ile görüşüldü.

“Kadınların yüzde 68’i erkeklerin yüzde 63’ü “şiddet” dedi”

Türkiye genelinde kadınların toplum içinde yaşadığı en büyük sorunu yüzde 66 ile “şiddet” oldu. Geçen yıl yüzde 60 olan bu oranın yüzde 6  oranında artması dikkat çekiyor. Erkeklerin yüzde 63’ü de kadının yaşadığı en büyük sorunu şiddet olarak yanıtladı. 

“Şiddetin boşanma için yeterli sebep olduğu algısı artıyor”

Araştırma, boşanma ve şiddet ilişkisine dair de çarpıcı veriler içeriyor. Buna göre, yıllar içinde şiddetin boşanma için yeterli sebep olduğu, aile bütünlüğü veya düzeni için göz ardı edilecek bir unsur olmadığı düşüncesine destek oranı artıyor. “Aile içi şiddet boşanma için yeterli bir sebeptir” diyenlerin oranı 2019 yılında yüzde 74 iken, bu oran 2020 yılında yüzde 79’a yükseldi. “Bir erkek ailesinin dirlik ve düzeni için zaman zaman şiddete başvurabilir” diyenlerin oranı ise 2016’da yüzde 14 seviyesinde iken 2020 yılına gelindiğinde yüzde 4’e geriledi. Bir diğer çarpıcı sonuç ise ailenin devamı için şiddetin görmezden gelinebileceğine dair. 2016’da katılımcıların yüzde 18’i bu düşünceye sahipken, 2020’de bu düşünceye katılanların oranı yüzde 8’e düştü. 

“Kadınların yüzde 8’inin hiç diploması yok”

Türkiye’de kadınların eğitim alma anlamında da adı erkeklerden sonra geliyor. Araştırmaya katılan erkeklerin sadece yüzde 3’ü diplomasız iken bu sayı kadınlar arasında yüzde 8’e çıkıyor. Eğitim sistemine girebilen kadınların çoğunluğu (%46’sı) ilk 8 yıllık eğitimi alırken kadın-erkek farkı lise seviyesinde belirginleşiyor: Lise mezunı kadın oranı %30 iken bu oran erkeklerde %36. 

“Annenin çalışması çocuk üzerinde olumlu etki yaratıyor”

Araştırmaya göre, annenin çalışmasının çocuk üstünde olumlu etkisi olduğu görüşüne katılım, kadınlar arasında erkeklere kıyasla daha güçlü. Ev dışında çalışan annelerin çocuklarına üretken ve dolu bir hayat kurmalarında rol modeli olduğunu düşünen kadınların oranı yüzde 64, erkekler ise yüzde 54. Annesi çalışan çocukların daha özgüvenli olduğuna ve kendi ayakları üzerinde durabildiğine inananların artması da dikkat çekici. Bu oran kadınlarda yüzde 63, erkekler de ise yüzde 50. 

“Kadınlar iş yaşamından çekilmek zorunda kalıyor”

Araştırma kadınların iş yaşamında karşılaştığı zorlukları da ortaya koyuyor. Buna göre, ankete katılan 3092 kadının 1424’ü, yani yüzde 46’sı bugüne dek hiç çalışmadığını beyan etti. Çalışmayı bırakan kadınların yüzde 44’ü aile izni veya bakım sorumluluklarına destek verilmemesi, yüzde 13’ü ise işten atılma veya güvenli çalışma ortamı sağlanmaması sebebiyle işi bıraktıklarını belirtiyorlar.

 “Çocuklarının bakımına katkıda bulunan genç babalar arttı”

Araştırmaya göre Türkiye’de çocuklarının bakımına katkıda bulunan babaların sayısında geçtiğimiz yıllara oranlara artış var. 2019’da çocuklarıyla düzenli olarak ilgilenen babaların oranı yüzde 42’lerdeyken bu oran 2020’de yüzde 51’e yükseldi. Araştırmaya göre, son 5 yıl baz alındığında 25-35 yaş arası babalar, çocuklarının bakımına daha yaşlı babalara kıyasla daha fazla katkıda bulunuyor. Genel anlamda, babaların yaşı arttıkça çocuklarıyla daha az ilgileniyor. 25-35 yaş arası babaların yüzde 11,6’sı çocuklarıyla hiç ilgilenmediklerini beyan ederken, 51 yaş ve üstü babalarda bu oran yüzde 20.9’a çıkıyor. Yine 25-35 yaş arası babaların yüzde 10,9’u çocuklarıyla hiç oynamadığını söylerken bu oran 51 yaş ve üzeri babalarda yüzde 31,1. Ayrıca eğitim seviyesi yükseldikçe babaların çocuklarının bakımında daha aktif rol aldıkları görülüyor. 

“Çocuğumuz “sorumluluk sahibi, dürüst ve hoşgörülü” olsun”

Araştırma sonuçlarına göre, kadınlar ve erkekler çocuklarına verilmesi gereken en önemli değerler konusunda fikir birliğinde görünüyorlar. «Sorumluluk sahibi, dürüst veya hoşgörülü» bir nesil yetiştirmek isteyen ebeveynler bu değerler konusunda kız ve erkek çocuk arasında da bir ayrım yapmıyor. Ebeveynlerin bu konudaki tek istisnası çalışkanlık konusunda.  Erkek çocuklarına çalışkan olma değerini aşılama isteği, kız çocuklarına kıyasla daha fazla görünüyor.

“Kadınların akşam saatlerinde sokakta olması güvenli görülmüyor”

Araştırmanın parmak bastığı bir diğer sorun ise genç kız ve kadınların akşam tek başına sokakta olmasından duyulan çekince. Buna göre, 18 yaş altı kız çocuklarının akşam 19-20:00 saatleri sonrası tek başına sokakta olması hem kadınlar (yüzde 34) hem erkekler (yüzde 32) tarafından güvenli görülmüyor. Aynı durum yetişkin kadınlar için de geçerli. Yetişkin kadınların akşam 9-10 sonrası tek başına sokakta olmasını güvenli bulmayan kadınların oranı yüzde 32 iken erkeklerde bu oran yüzde 25.

 “Erkekler geçen yıla göre daha “memnuniyetsiz”

Genel hayat memnuniyeti anlamında erkeklerin daha mutsuz olduğu gözden kaçmıyor. 10 üzerinden değerlendirildiğinde erkekler ve kadınlar hayattan memnun olma anlamında 2019 yılında 7,23 ve 7,24 puanlamasını yaparken, erkekler de 2020 yılında bu seviye 7,06’ya düşüyor. Kadınlar ise 2018 yılı istatistiklerine dönerek, 7,47 puanına çıkıyor. Her iki grup da 2017 yılındaki puanlarından anlamlı bir düşüş yaşayarak, daha az hayat memnuniyetine sahip olduklarını belirtiyorlar.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER