Trudeau’nun Çorapları!

Trudeau, başbakan da olsam, görevim gereği takım elbise giymek durumunda da olsam kendimi en azından çoraplarımla ifade edebilirim; bu benim özgürlüğüm ve kimseyi ilgilendirmez mesajı veriyor olabilir mi? Çoraplar belki de ifade özgürlüğüdür!

Trudeau, başbakan da olsam, görevim gereği takım elbise giymek durumunda da olsam kendimi en azından çoraplarımla ifade edebilirim; bu benim özgürlüğüm ve kimseyi ilgilendirmez mesajı veriyor olabilir mi? Çoraplar belki de ifade özgürlüğüdür!


Yazı: Dinamo Consulting Kurucusu Fatih Kuran 

Justin Trudeau 19 Ekim 2015 tarihinde Kanada’nın en genç ikinci başbakanı olarak tarihe geçtiğinde henüz 44 yaşındaydı. 2013 yılında Liberal partinin başına geçmiş olmasına karşın 2 yıl gibi kısa bir sürede partiyi 3. Sıradan ilk sıraya ve parlementoda sadece 36 sandalyeden 186 sandalyeye çıkardı. Bu sayede 338 sandalyenin büyük çoğunluğu Liberal partiye ait olarak iktidara gelmiş oldu.

Justin, eski başbakanlardan efsanevi Pierre Trudeau’nun büyük oğluydu ve adeta politikanın içinde dünyaya gelmiş ve yetişmişti. Bu nedenle politik hayattaki başarısı yadırganmadı; daha çok kişiliği ve  fiziksel özellikleri ile dünya basınında ilgiyi üzerinde topladı. Oğul Trudeau artistleri aratmayacak yakışıklılıktaydı ve bazı dizilerde rol bile almıştı. Aslen öğretmen olan Justin gençliğinde boks yapmıştı halen de yoga yapmaktaydı. Yakışıklılığı, karizması,  mütevazı aile yaşantısı, sıra dışı kişiliği ve rahat tavırları ile kendinden sıkça bahsettirmeye başladı ama çorapları tartışma konusu oldu.  Çorapları arasında çok renkli, desenli veya iki teki de birbirinden farklı, ördek desenliler, Star Wars karakteri Chewbacca karakterli olanlar ve daha neler neler vardı. Çorapları alay konusu da oldu, bir başbakana hiç yakıştıramayanlar da oldu; bu durumu çok farklı yorumlayanlar da.

Trudeau’nun çoraplarını değerlendirmek için temsil ettiği Kanada’yı tanımak ve anlamak gerekiyor. 1867 yılında kurulmasına karşın Birleşik Krallık’tan (United Kingdom) tam bağımsızlığını 1982 yılında alan Kanada’da 70 millet yaşıyor desek az bile söylemiş oluruz. Sosyal bir devlet olma anlayışı ile eğitim ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz olduğu ülkede hemen her milletten insan görmek mümkün. Dinleri, adetleri, dilleri, birbirinden farklı inanışları, yemekleri ve yaşam biçimleri ile milyonlarca farklı insan bu ülkede uyum içinde yaşıyorlar. Kanada suç oranının en düşük olduğu buna karşın eğitim oranının ise en yüksek olduğu ülkelerin başında yer alıyor. Dünyanın en gelişmiş ve yaşam standardı en yüksek ülkeleri arasında yer alıyor. Büyük şehirleri Vancouver, Toronto ve Montreal her yıl dünyanın en yaşanılır şehirleri arasında ön sıralarda konumlanıyor.  




Peki, insanları beş benzemez olan bu ülkede ekonomik refahın ve toplumsal barışın temeli olan uyum nasıl olmuş da sağlanabilmiş? Kanada’nın yakaladığı başarının arkasında insanların birbirine karşı olan derin saygı ve sevgisi ile kültürün bir parçası haline gelmiş nezaket var. Öyle ki bir Kanadalı diğerine çarpar ama önce çarptığı kişi özür dileyebilir. Çarpan kişi özür dilemene gerek yoktu dediğinde de ise aynı kişi bu defa özür dilediği için de özür dileyebilir. Ülkede toplumsal olarak red edilen kavramların başında ise ayrımcılık geliyor. Toplumda her kişi bir zarar vermediği veya rahatsızlık yaratmadığı sürece kendini dilediği şekilde ifade etmekte sonuna kadar özgür. Belki bu nedenledir ki yıllarca toplumdan dışlanan LGBT üyelerinin her yıl düzenlediği ‘Pride’ yürüyüşüne evli ve üç çocuklu Başbakan Trudeau da katılıyor. Amacı yüzyıllar boyu ötekileştirilen bu insanların özgürlüklerini ve kendilerini özgürce ifade etmelerini desteklemek. Her türlü ayrımcılığa karşı olduğunu vurgulamak ve her kesimden vatandaşlarının yanında olduğunu göstermek için Trudeau da bu yürüyüşte hiç çekinmeden yer alabiliyor. Çünkü bugün bu insanların ihtiyaç duydukları ifade özgürlüğüne yarın Müslümanlar, Aleviler, Yahudiler, Afrika kökenliler ve kısaca kökenimiz, inancımız, tercihlerimiz her ne olursa olsun hepimiz ihtiyaç duyabiliriz. 

Kanada’yı bu kadar anlatmamın sebebi malum çoraplara dönecek olursak; kendini özgürce ifade etmenin bin bir yolu var. Özgürlüğün simgesi olarak ne heykele ne bağırmaya ne çağırmaya gerek var. Bazen bir çorap da aynı işlevi görebilir. Trudeau, başbakan dahi olsam, görevim gereği takım elbise giymek durumunda da olsam kendimi en azından çoraplarımla istediğim gibi ifade edebilirim; bu benim özgürlüğüm ve kimseyi ilgilendirmez mesajı veriyor olabilir mi? Çoraplar belki de ifade özgürlüğünün sembolüdür!

Çoraplardaki uyumsuzlukla Kanada’nın uyumlu yaşamı arasındaki ilişki de aynen böyle değil mi? Uyumlu olmak için birbirine benzemeye gerek var mı?

Türkiye gibi farklı medeniyetlere binlerce yıldır ev sahipliği yapmış, farklı toplumların yüzyıllarca birlikte uyum içinde yaşama kültürü olan bir coğrafyada farklılıklarımızın zenginlik olduğunu ve ancak kendini rahatça ifade edebilen bireylerin topluma asıl faydayı sağlayabileceğini kavrasak belki de durum değişecek daha özgür ve nefes alan bir toplumda yaşayabileceğiz. Toplumsal barış ile huzur, refah ve mutluluğun temellerini birlikte atabileceğiz.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER