Anadolu Efes neden Beşiktaş ile birleşmez?

Octave P.
Octave P.
  Eki.03, 2017, 10:58
Takım sporlarında şirket kulüpleri, uzun yıllardır ülkemizi Avrupa’da başarıyla temsil ediyorlar.

Takım sporlarında şirket kulüpleri, uzun yıllardır ülkemizi Avrupa’da başarıyla temsil ediyorlar. Doğru yönetim anlayışı ve maddi imkanların elverişliliği sayesinde sporda ön plana çıkan şirket kulüpleri, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi sporun her dalında var olma gayretindeki 3 büyüklerin ilgisini çekiyor.

Profesyonel takım sporlarında kulüpler, çok sık olmasa da zaman zaman çeşitli nedenlerden dolayı birleşme yoluna gidiyorlar. Şu sıralar, hemen hemen her yaz döneminde olduğu gibi, birileri Beşiktaş-Anadolu Efes (AE) birlikteliğinin zeminini hazırlamaya çalışıyor. Birileri ile ifade edilen, Beşiktaş cephesi. Siyah beyazlılar, geçmişte Fenerbahçe-Ülker birleşmesini göz önünde bulundurarak, AE’den benzer bir jest sergilemesini bekliyorlar. AE cephesinden olumlu sinyaller gelmemesine rağmen Kara Kartal’lı yöneticiler, iki kulübü birleştirme arzularından vazgeçmiyorlar. Bu davranışlarının en önemli nedeni, AE patronu Tuncay Özilhan’ın Beşiktaş’lı olması. Birleşmenin gerçekleşmesi için Özilhan’ın Kara Kartal’a gönül vermesi iyi bir neden mi?

Süreci Eczacıbaşı başlattı

Her ne kadar futbol Türkiye’de açık ara 1 numaralı spor olsa da ülke sporunun uluslararası alanda başarıyla temsil edildiği dallar basketbol ve voleybol. Futbolda 3 büyükler diye adlandırdığımız Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi kulüpler Avrupa Kupalarında (futbol) çoğu zaman erken turlarda havlu atarlarken, Anadolu Efes, Vakıfbank, Eczacıbaşı gibi şirket kulüpleri (basketbol ve voleybolda) ülke sınırları içinde ve dışında, deyim yerindeyse çok uzun yıllardır harikalar yaratıyorlar. Ne var ki Türk spor medyası, şirket kulüplerinin dikkat çekici sportif performanslarını ayrıntılı ve gündem oluştu oluşturacak bir şekilde kamuoyuyla paylaşmayıp, yılın 365 günü 3 büyüklerin haberlerini ön plana çıkarıyorlar. Durum böyle olunca da, şirket kulüplerinin başarıları tam anlaşılmadığı için, maçlarına çok fazla seyirci gitmiyor. Bu olumsuzluğu değerlendiren 3 büyükler, kulübü olan şirket sahiplerine, “Sizde para var; bizde ise taraftar var; gelin birleşelim” çağrıları yapıyorlar. 2006 yılında Ülker kendi takımını Fenerbahçe ile birleştirirken, Doğuş Grubu da geçen ay içinde, son 2-3 yıldır yönetimini üstlendiği Darüşşafaka’yı deyim yerindeyse yarı yolda bırakıp, desteğini Fenerbahçe’ye kaydırdı.

Türkiye’de 3 büyüklerin spordaki başarısızlığını görüp kolları sıvayan ilk şirket kulübü Eczacıbaşı… “Türk sporcusuna yeterli imkanlar verilmediği için başarılı olamıyor” görüşüyle yola çıkan Eczacıbaşılılar, şirket yönetim felsefeleriyle Türk sporuna çok büyük hizmetlerde bulundular. Basketbol (Erkek) ve voleybolda (Bayan) pek çok sporcu yetiştiren Eczacıbaşı, kendi çocuklarıyla Türkiye’de lig şampiyonluklarına ambargo koyarken, doğru politikalarla Avrupa kupalarında da Türk kulüplerinin başarılı olabileceklerini gösterdi. Ayrıca Eczacıbaşı, artık aramızda olmayan, Aydan Siyavuş (basketbol) ve Cengiz Göllü (voleybol) gibi iki değerli antrenörü Türk sporuna kazandırdı. Eczacıbaşı değer yaratırken, başını ağrıtan olaylarla da karşı karşıya kaldı. Örneğin sportif başarının popüler kıldığı Eczacıbaşılı oyuncular, zamanla 3 büyüklerin ilgi odağı oldu. Kendi yetiştirdiği oyuncularla değer yaratma peşinde koşan Eczacıbaşı, 3 büyüklerin transfer politikalarından rahatsızlığını, “Oyuncu transferleriyle kulüplerin kaynakları yitirilmekte, bu nedenle Türk sporu genç oyuncu yetiştirme, tesis yatırımları gerçekleştirme olanaklarına kavuşamamaktadır” şeklinde bir açıklama yapmaktan kaçınmadı. Yaklaşık 35 yıl önce yapılan bu tespit, güncelliğini kuruyor...

Bayrak Anadolu Efes’te

Günümüz erkek basketbolunda ne yazık ki Eczacıbaşı yok. Çünkü onlar oyuncu transfer piyasasının abuk sabuk büyümesinden dolayı 1990’lı yılların başında (1992) basketboldan çekildiler. Çekilirken arkalarında tam 8 Türkiye Ligi şampiyonluğu bıraktılar. O zaman için bu bir rekordu. Kısa sürede Eczacıbaşı, Türk basketbolunda marka kulüp olmuştu. Ne yazık ki, sistemimiz ya da sistemsizliğimiz, sporda örnek gösterilecek bir kulübün kapanmasının önüne geçemedi. Eczacıbaşı’nın bıraktığı bayrağı, eski ismiyle Efes Pilsen yeni ismiyle Anadolu Efes devraldı. Eczacıbaşı’nınkine benzer bir anlayışla ortaya çıkan Anadolu Efes, efsane coach Aydın Örs’ün yönetiminde, Tamer’li, Ufuk’lu, Hüseyin’li, Volkan’lı, Mirsat’lı kadrosuyla 1990’lı yıllardan itibaren Türk basketboluna damgasını vurmaya başladı. Kazandığı 13 lig şampiyonluğuyla Eczacıbaşı’nın rekorunu eline geçiren AE, yetiştirdiği oyuncular, Avrupa Kupalarında yıllardır vermiş olduğu üst düzey mücadele, NBA’ye gönderdiği oyuncularla (Mirsad, Hidayet, Cedi, Furkan) ön plana çıkıyor. Ayrıca AE, takım sporlarında Avrupa’da kupa (Koraç Kupası Şampiyonluğu) kazanan ilk Türk kulübü unvanın da sahibi.

Kabul etmek lazım ki, ülkemizde 3 büyükler iyi yönetilmedikleri için özellikle ülke sınırları dışında başarısızlığa mahkum olurlarken, şirket kulüpleri, tabii ki her biri değil, doğru yönetim modelleriyle, Türk sporuna çok büyük değerler katıyorlar. Bu yaklaşımı okuyup, kabullenmeyenler, “Son yıllarda Fenerbahçe’nin Final Four’larını, kazandığı Avrupa şampiyonluğunu nasıl yok sayarsınız. En büyük başarıları Fenerbahçe sayesinde yaşıyoruz” şeklinde bir yaklaşım sergileyebilirler. Evet, bu doğru bir tespittir. Ancak Avrupa’da başarılı bir dönem geçiren Fenerbahçe’de sorumluluk alan Türk oyuncularının bulunmaması göz ardı edilmemelidir. Biz konumuzun dışına fazla çıkmadan, AE’nin, neden Beşiktaş ile birleşmez varsayımımıza dönelim. Az önce de ifade ettiğimiz gibi AE, 40 yıllık tarihiyle Türk basketbolunun markalaşmış bir kulübüdür. Türk sporunda 3 büyükler diye bir kavram varsa, AE de Türk basketbolunun büyükleri arasındadır. Sistem Eczacıbaşı’nın yaşamasına müsaade etmemişti. Bakalım AE’nin ömrü ne kadar olacak? 

Basketbol AE’nin iletişim kanalı

Şirketler kendi bünyelerinde kurdukları spor kulüpleriyle, hem topluma karşı sorumluluklarını yerine getiriyorlar hem de ticari hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Bu teorik yaklaşım AE için de geçerli. Ürettiği ürünler itibariyle hedef kitlesiyle iletişim kurma imkanları son derece sınırlı olan AE, yıllardır söz konusu engeli basketbol takımıyla aşmaya çalışıyor. Hem ülke sınırları hem de Avrupa’da kazanılan şampiyonluklar, zaman içinde hem kulübü hem de şirketi fazlasıyla popülerleştirdi. AE hem ürettiği ürün kategorisinde hem de basketbolda çok değerli bir marka. Bu konuda yıllar önce şirketin halkla ilişkilerini yürüten Çetin Çeki, kulübün marka ile birlikte büyümesinin gerekliliğine dikkat çekmişti. Çeki’nin bu yaklaşımı göz önünde bulundurulduğunda, AE yolun başında koyduğu hedeflere ulaştığı rahatlıkla söylenebilir. Bu arada Beşiktaşlıların AE’leri ikna etmek için referans gösterdikleri, Fenerbahçe-Ülker birleşmesinin en önemli nedeni, çok büyük paralar harcayan Ülker’in AE ile olan rekabette geri kalmasıdır. Ülkerliler için bu olumsuzluğu gidermenin tek yolu, Fenerbahçe ile birleşmekti. Şimdilik AE için Beşiktaş ile birleşmeyi gerektirecek olumsuz bir durum söz konusu değil.

Bitirirken; iki önemli sonucu dillendirmek gerekiyor. Birincisi; 3 büyüklerin başarılı şirket kulüplerinin peşini bırakmaları ve kendi yönetim değerleriyle başarıyı hedeflemeleri. Bu noktada Fenerbahçe, kazandığı Avrupa Ligi Final Four zaferiyle başarılı bir örnek gibi ön plana çıksa da, ekonomik açıdan bakıldığında bir sezonda yapılan 15 milyon euro gelecek için ciddi bir tehlike. Pek çok insan sporun fanatizmi çerçevesinde bu borç sorununu görmek istemiyor. Halbuki bu tür aşırı ve bilinçsiz borçlanmalar, zaman içinde kulüplerin sonunu hazırlıyor. İkinci sonuç olarak değerlendireceğimiz borç sorunu, maddi sıkıntı yaşamayan ama parasını da sokağa atmak istemeyen şirket kulüpleri için de bir tehlike oluşturuyor. Geçmişte Eczacıbaşı örneği gibi pek çok şirket kulübü, transfer piyasasının hızlı büyümesi nedeniyle kepenk indirmişti. Şimdilerde de Türk basketbolunda oyuncu piyasası suni bir şekilde şişirilmiş durumda. Gidişat kısa vadede AE’yi, belirttiğimiz nedenlerden dolayı basketboldan koparmaz ama Türkiye Basketbol Federasyonu’nun bu tehlikeye dikkate alıp, bazı düzenlemeler yapması kaçınılmaz gibi duruyor. Çünkü AE’den bile artık ihtiyaca cevap verecek yerli oyuncu pek yetişmiyor! Bu olumsuzluğun bedelini de sanki Eylül ayında ülkemizde düzenlenecek Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda ödeyecekmişiz gibi gözüküyor...


 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER