Aynı Oyun, Aynı Tutku

Konuk Yazarımız Aslı Koç,

Konuk Yazarımız Aslı Koç, "Aynı Oyun, Aynı Tutku" adlı yazıyı Mart sayımız için kaleme aldı.

Futbolun içinde yer alan bir profesyonel olarak bu özel sayıda; futbolu oynayan, izleyen, idari kadrolarında yer alan kadınlar ile yer almak istedim.

"Kendimiz olmamız, diğer pek çok kişi tarafından dışlanmamıza neden olur, buna karşılık başkalarının isteklerine boyun eğmemiz de kendi kendimizden sürgün edilmemize yol açar. Bu, azap verici bir gerilimdir ve katlanmak gerekir, ama bizi bekleyen seçim çok açıktır."

Lisbon’da bir otel lobisinde, henüz ilk maçı oynamadan, bir sonraki maçın hazırlıkları ile ilgilendiğim sırada, hayatımı değiştiren kitaptan bir kısmı hatırladım. Uzun süre önce kurtların arasında koşacağımı bildiğim bir kariyer planladım kendime ve bu seçimden ne kadar mutlu olduğumu düşündüm şimdi; gülümsüyorum.

Under Armour’un “I WILL WHAT I WANT” (İng. Ne istersem o olacağım) kampanyasını ilk kez gördüğümde de aynı şekilde gülümsemiştim. Kampanyanın ilk filminde, 13 yaşında balerin olmak isteyen, ancak düzgün beden şekline sahip olmadığı için baleyi bırakması önerilen Misty Copeland yer alıyordu. Şu an Amerika’nın önde gelen 3 bale şirketi olan American Ballet Theatre’de başarılı bir balerin.

Misty Copeland’in yer aldığı Under Armour’un “I WILL WHAT I WANT” reklamı



İlham Veren Hikayeler

Geçmişte, toplumda sadece belirli rollerin yakıştırıldığı kadınların multi-fonksiyonel hayatları ve cesaretleri, günümüzde kendi sınırları ile birlikte yaşadıkları toplumların da sınırlarını, bazen tabularını bile yıkmaya devam ediyor. Spor, belki de bu anlamda, kadınların başrolde olduğu ilham veren hikâyeleri en çok duyduğumuz alanlardan biri. Futbolun içinde yer alan bir profesyonel olarak bu özel sayıda; futbolu oynayan, izleyen, idari kadrolarında yer alan kadınlar ile yer almak istedim.

Futbol, Dünya üzerinde hâlâ hem izlenme hem de katılım anlamında en popüler spor olmaya devam ediyor. Futbolcuların “kadın” olduğu oyun ise popülerliğini gün geçtikçe artırıyor. Sadece 2019 yılında, kürenin farklı yerlerinde 6 farklı “rekor katılım” gerçekleşti. Bunu bir “furya” olarak değerlendirip bir süre sonra geçeceğini düşünebilirsiniz; ancak bu furyanın etrafında gözlemlenen rakamlar, yazılıp çizilen stratejiler ve alınan aksiyonlar, bize daha uzun süreli bir hikâye vadediyor. UEFA’nın “Time For Action” (İng. Harekete geçme zamanı) ile duyurduğu kadın futbolu stratejisindeki hedeflerinden biri, bugün toplam 1.3 milyon olan lisanslı kadın futbolcu sayısını 2024’e kadar 2 katına çıkarmak. Hâlihazırda toplamda 51 ülke federasyonunun profesyonel bir Kadınlar Futbol Ligi bulunuyor; Türkiye de bu ülkelerden biri. 2018-19 sezonunda gerçekleşen UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi organizasyonunda toplam 48 ülke temsil edildi. Yani hızla büyüyen bir başarı ve ilgi var. UEFA Kadınlar Avrupa Şampiyonası’na toplam 615 bin kişi katılırken, şampiyonayı dünya genelinde 265 milyon kişi takip etti. Ülkeler düzeyinde oynanan maçlara da katılım ve TV başında izlenme seviyesi 2017 yılına göre 1/3 oranında artmış durumda. 7 Temmuz 2019’da Amerika ve Hollanda arasında oynanan FIFA 2019 Dünya Kadınlar Futbol Şampiyonası finalini Stade de Lyon’da 57 bin 900 biletli seyirci izledi.

 

Futbolda Kadının Yükselişi

Hikâyenin “kadın”a doğru çeşitlenmesinin en büyük sebeplerinden birini futbolu daha çok kadının takip etmeye başlaması olarak gösterebiliriz. Amerika, İngiltere, Almanya, Meksika, Malezya, Japonya gibi ülkelerde futbol, kadınların takip ettiği ilk 3 spor branşı arasında yer alıyor. Futbol odaklı içeriklerden beklentilere baktığımızda erkekler istatistik ve takım haberlerini ararken kadınlar güzel ve ilham veren bir hikâyenin peşindeler diyebiliriz. Büyük zaferler, kutlama anları ya da destekledikleri futbolcunun “insani” bir yanını gördükleri anları seviyorlar. Bu ayrım, özellikle futbola yatırım yapan ya da yapmayı planlayan markalar için önemli. Aynı zamanda markalar, kadın futbolunun izleyici kitlesinin sadece kadınlar olduğu şeklinde bir yanılsama içerisindeler. Araştırmalar toplam futbol izleyicilerinin yüzde 84’ünün kadın futboluna ilgili olduğunu; hatta yüzde 51 - yüzde 49’luk kısımda erkeklerin daha çok ilgisi olduğunu ortaya koyuyor. Erkek egemen sporlara ya da futbola oldukça odaklanmış markalar için bu da ilginç bir veri.

Her biri bir marka olarak yönetilen günümüz futbol takımları da kadın futbol takımlarını hızla kurmaya başladılar. Avrupa Kulüpler Birliği (ECA)’nin bünyesinde yer alan Kadın Futbol Komitesi’nin Avrupa kulüpleri içinde yaptığı bir araştırmaya göre de “kadın futbolu” artık sosyal sorumluluk olarak değil, kulüpler içerisinde profesyonel olarak yönetilmesi gereken bir birim, taraftarların gözünde de bir “eğlence” algısı edindi. Sanıyorum bu nedenle 2017’den beri Avrupa’daki federasyonların kadın futboluna yaptığı yatırım 123 milyon €’yu aşmış durumda. İngiltere, Kadın Futbol Ligi (WSL)’ni tümü ile profesyonel yönetim şekline çeviren ilk ülke oldu ve uzun yıllar Premier Lig’in isim sponsoru olan Barclay, rekor bir yatırımla kadınlar liginin isim sponsoru oldu.

FIFA Kadınlar Dünya Kupası 2019 Şampiyonu ABD Milli Takımı 


Markalar Bunun Farkında

“Aynı ayakkabılar

Aynı kurallar

Aynı hedefler

Aynı rekabet

Aynı hüzünler

Aynı sevinçler

Aynı gurur

Aynı tutku

Aynı oyun.”

Manchester City, futbolu kadın ve erkek olarak ayrıştırmanın doğru olmadığını “Aynı şehir, aynı tutku (Same City, Same Passion)” kampanyası ile vurgulayan güzel bir işe imza attı. 7 Eylül 2019’da Ethiad Stadyumu’nda ağırladıkları rakipleri Manchester United’ı 1-0 yendikleri maçta 31 bin 213 kişinin katılımı ile WSL’in rekoru kırıldı.

2019 yazında Fransa’da düzenlenen Kadınlar Dünya Şampiyonası için Nike da sessiz kalmadı ve “Bizimle hayal kur (Dream with Us)” kampanyası ile sporda cinsiyet eşitliğine dikkat çekti.

Futbolda kadının varlığı sadece saha içinde değil, saha dışında da yükselen bir eğilim. Wanda Metropolitano’da (Athletico Madrid-Barcelona), 60 bin 739 kişinin katılımı ile bir başka rekorun kırıldığı İspanya’da, Laliga ekiplerinden Eibar’ın başkanı bir kadın, yönetim kurulunun ise yüzde 40’ı kadınlardan oluşuyor. Real Madrid’i yendikten sonra başkanın soyunma odasında şampanya patlattığı ikonik görsel ile aklımda yer eden kulübün son yıllardaki başarılı yönetim anlayışı literatürde şimdiden “Eibar modeli” olarak yer almış durumda. Avrupa Kulüpler Birliği (ECA)’nin yönetim kurulunda ise geçtiğimiz yıldan beri bir kadın yer alıyor.

UEFA’nın kadın futbol stratejisi için başlattığı “Time For Action” kampanyası


Futbolda değişen tüketici davranışları, takımların ve yönetim pozisyonundaki futbol organizasyonlarında değişen bakış açıları ve vizyonlar, önümüzdeki dönemde kadının futboldaki rolünün saha içinde ve dışında daha aktif olacağını gösteriyor. Büyüyen sponsorluk gelirleri de markaların hâlihazırda bunun farkında olduklarını işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde hepimizin yapması gereken iyi bir hikâye için gözlerimizi dört açmak olacak.

"Bir kadının yetenekleri çoğu zaman karanlığa itilip orada gizlenir ve keşfedilmeyi bekler."

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER