Bir markan olsun bir milyar dolar borcun olsun

Ali Saraç Geçen hafta New York sokaklarında dolaşırken aklıma geldi bu başlık. Times meydanında durup bir etrafa bakmanız yeterli bu başlığı anlamak için. Sağa bakıyorsunuz; İtalyan markaları, sola bakıyorsunuz; Japon markaları, başınızı yukarı kaldırıp bakıyorsunuz; Amerikan markaları. Demek ki, marka iseniz Times alanında görüntünüz olacak ve Çin'de firmalar sizi kopyalamak için sıraya girecekler, yoksa benim kanımca marka değilsiniz. Her şeyin daha büyük, daha iyi olduğunu iddia eden, hatta Amerikalılar tarafından paranın Mekke'si denilen New York sokaklarında dolaşırken markanın, ekonomik değeri gözlerinizin içine giriyor, havasını ciğerlerinize çekiyorsunuz, kokusu burnunuzun adeta direğini kırıyor, parmak uçlarınızla da markayı hissediyorsunuz. Marka sahibi olmak isteyen herkesin gitmesi ve görmesi gereken bir şehir New York. Hatta bunu, devlet gerekirse zorla kolundan tutarak, eteğinden çekerek getirip göstermeli, iş sahibi insanlarımıza. Türkiye İhracatçılar Birliği bunu kendine ödev alarak almalı kanımca. 2023 hedefi 500 milyar Amerikan doları olan Türkiye'nin, bunu gerçekleştirmesinin yegâne yolunun en az üç dünya markasına sahip olması gerektiğini acaba biliyor muyuz? Şu anki taşeron konumumuzun bu hedef için ne kadar gerçekçi olduğunun farkında mıyız? Şu anki ticaret hacmimizin 125 milyar dolar olduğunu farz edersek, bunun dört katı olan 500 milyar doları nasıl yakalayabileceğimizin bir master planına sahip miyiz? Biz Afrika'ya ne kadar çok ürün satarsak satalım, Ortadoğu'ya ne kadar çok ihracat yaparsak yapalım batı dünyası olarak bilinen Avrupa, Amerika ve Japonya'ya ihracat yapamıyorsak, bu hedef tutturulamaz arkadaş! Bu pazarlara ürün satmak istiyorsak, marka olacağız, marka olamayacaksak, mevcut markaları satın alacağız, bunu da yapacak gücümüz yoksa, bu güce sahip oluncaya kadar çalışıp çırpınacağız. Ben başbakan olsam ve bana sorsalar, ülkende petrol mü istersin yoksa marka mı diye, önceliğim marka olurdu. Markanız varsa, Ar-Ge'niz de vardır, Ar-Ge'niz varsa, tasarım gücünüz de vardır, tasarım gücünüz varsa yaratıcılığınız da vardır. Bunun sonucunda katma değeri yüksek, ilme dayalı bir ekonomiye sahipsiniz demektir. Evet, New York sokaklarına geri dönelim, her dilden, her dinden, her ırktan insanların bulunduğu mekânı ben şimdiye kadar Birleşmiş Milletler binası olduğunu zannediyordum ama yanılmışım, bu mekânın adı: APPLE STORE! Evet, bir markan olsun, bir milyar dolar borcun olsun. Yalnızca bu şirketin değerinin, toplam Türkiye ekonomisin kaç katı olduğunu bilmek ister misiniz? Peki, marka olmak için gerekli tüm değerlere sahip miyiz? Bunun cevabını da gelecek ay vermeye çalışalım. Bence New York yalnızca paranın Mekke'si değil, aynı zamanda Markanın da Mekke'si.  
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER