Bir restoranın yemekleri kadar müziği de iyi olmalı

Ekran Resmi 2016-05-19 22.55.47Türkiye’de 7.000’e yakın halka açık noktada yasal müzik yayını yapan SMG’nin Yönetim Kurulu Başkanı Gül Gürer Alimgil, bir restoranın başarılı olabilmesi için ambiyans ve yemekler kadar müziğinde önemli olduğunu hatırlatıyor. Gül Gürer, “İyi bir müzik yayını için mekanın akustiğinin düzgün, yayın sisteminin kaliteli olması şart ama bunlar yetmez! Hoparlörlerin dağılımı, duvarların dokusu, zemin, koltuklar, kumaş gibi ses emici özelliği olan malzemelerin yoğunluğu müzik yayınını etkiler” diyor.   Son dönemde birçok restoran kapısına kilit vuruyor. Büyük yatırımlarla açılan, tanıtımı çok iyi yapılan mekanlar bile kısa süre sonra kapanabiliyor. Bu durumun başta ekonomik kriz olmak üzere birçok sebebi var ama misafirlerin mekanda rahat hissetmemesi de önemli bir neden. Misafirlerin bir restoran ya da kafede kendini iyi hissetmesinde ambiyans ve müziğin etkisi çok büyük… Yapılan araştırmalar çalınan müziğin, misafirlerin yüzde 57’sinin restoran seçimini etkilediğini ortaya koyuyor. Doğru müzik stratejik olarak kullanıldığında tüketicinin bilincinde özel bir deneyim yaratarak mekan ile müşteri arasında duygusal bir bağ oluşmasını sağlıyor. Restoran ve kafelerde çalınan müzik, müşterilerin mekanda kalma süresini, hatta harcama miktarlarını da etkiliyor. Ayrıca müzik seçimi sayesinde bir restoranda özel bir ambiyans oluşturmak, insanların yemeklerini daha hızlı ya da yavaş tüketmelerini sağlamak da mümkün. Akustik düzgün, yayın sistemi kaliteli olmalı Perakende mağazaları, AVM’ler, restoran ve kafeler, turistik mekanlar, spor ve sağlık merkezleri gibi 7000’e yakın halka açık noktada kapalı devre müzik, anons ve reklam yayını yapan SMG’nin Yönetim Kurulu Başkanı Gül Gürer Alimgil, restoranların birçoğunda mimari hatalardan kaynaklanan akustik problemler yaşandığını ve bu sorunların restoranları kapanmaya kadar götürdüğünü hatırlatıyor. Gül Gürer, akustiği düzgün olmayan mekanlarda yapılan müzik yayınının, ne kadar doğru olursa olsun olumlu sonuç vermediğinin altını çiziyor. Asıl mesleği iç mimarlık olan ve bu alanda uzun yıllar çalışan Gül Gürer, şunları söylüyor: “Gittiğim birçok restoranda özellikle mekanın akustiğini etkileyen hatalar görüyorum. Böyle mekanlarda ses doğru yayılmadığı için uğultuya kadar varan problemlerle karşılaşılabiliyor. Eğer ortamda sesin düzgün yayılımına engel olan mimari problemler varsa müziğin de çok fazla önemi kalmıyor. Çünkü iyi müzik yayını için mekanın akustiğinin düzgün, yayın sisteminin kaliteli olması şart! Ancak bunlar yetmez!” Önce doğru malzeme, sonra müzik seçimi Gül Gürer, bir restoranda doğru müzik yayınının önemini şöyle açıklıyor: “Kaliteli bir teknik altyapı oluşturduktan sonra tabii ki doğru cihazların seçimi ve yerleştirilmesi önem kazanıyor. Amfi seçimi, mekanın tavan yüksekliği ve metrekaresiyle doğru orantılı olarak seçilen hoparlörlerin dağılımı, duvarların dokusu, zemin, koltuklar, kumaş gibi ses emici özelliği olan malzemelerin yoğunluğu, müziğin olumlu etkisine destek olan unsurlar... Bütün bunlar en doğru şekilde tamamlandıktan sonra eserlerin seçimi üzerine konuşabiliriz. Restoranların konseptine, hitap ettiği kesime, müşteri profiline ve mekanda geçirilen zaman göre müzik tarzını belirlemesi gerekir. 4 saatten fazla sürebilen, rahat bir sandalyede oturulan uzun bir sohbet eşliğinde yenilen yemek esnasında çalan müzik rahatlatıcı bir tempoya sahip olmalıdır. Soft jazz ve easy listening tarzlarında olabilir.” Kahvaltıya ayrı, akşam yemeğine ayrı müzik Gül Gürer, restoranlarda müzik seçimi yaparken ortamın şıklığı, dekorasyonu, mekanın değerlendirilme şekli, hitap ettiği hedef kitle, fast food veya fine dining restoranı olması gibi özelliklere dikkat edilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Ruhu doyuran müzikle mideyi doyuran gıda arasında kurulacak doğru ilişkiyle işletmecilerin daha verimli sonuçlar alabileceğini anlatan Alimgil, “Müşteriye sunulan 3 dakikada servis edilen hamburger ise yiyenin de ruhunu doyuracak müzik bu tempoya ayak uyduracak şekilde hızlı olmalı. Uzun süreli bir yemek ortamında karnını doyuracak bir müşteri kitlesine hitap eden işletmelerde ise müşterinin ruhu da aynı kaliteyle ve tempoyla doyurmalı. Sakin, easy listening, hafif lounge veya soft caz çalan bir işletmede doğal olarak daha sakin daha uzun süreli yemek yenir. Ayrıca eserlerin seçiminin her öğünde farklı olması gerekir. Kahvaltı saatlerinde daha düşük tempolu easy listening tarzında seçimler yapılabilir. Akşam yemeklerinde ise yine tempo düşük olabilir ama yine mekana göre değişecek şekilde sabaha nazaran biraz daha hareketli eserler seçilebilir” diyor. Yasallık da unutulmamalı SMG Yönetim Kurulu Başkanı Gül Gürer Alimgil, restoranlarda yapılan en büyük hatalardan birinin de eser teliflerinin ödenmemesi ve yasal müziğin göz ardı edilmesi olduğunu hatırlatıyor. Gül Gürer, “Eser kalitesi ve tarzı seçilmeden önce yasallığının altyapısı kurulmalı! Meşhur eserlerden oluşan bir müzik yayını yapılması düşünülüyorsa işletmenin tarifi (kafe, restoran gibi) bulunduğu şehir, konsept, metrekareleri gibi bilgilerle müzik meslek birlikleri lisans tarifelerine uygun şekilde telif sözleşmeleri mutlaka yapılmalı ve bu doğrultuda telif ödenmesi şart” diyor.
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER