Bir Tweet’in Yarattığı Dönüm Noktası

Abisinin çizgi romanlarından etkilenerek çizmeye başlayan Berat Pekmezci’nin illüstratörlüğe uzanan hikâyesinin asıl adımı, reklamcılıktaki geleceğini sorguladığı dönemde Levent Cantek’in çizer aradığını duyurduğu tweet ile karşılaşmasıyla başlıyor.

Abisinin çizgi romanlarından etkilenerek çizmeye başlayan Berat Pekmezci’nin illüstratörlüğe uzanan hikâyesinin asıl adımı, reklamcılıktaki geleceğini sorguladığı dönemde Levent Cantek’in çizer aradığını duyurduğu tweet ile karşılaşmasıyla başlıyor.


Elif Tütüncü

Çizime ve sanata olan tutkunuz nasıl başladı? İlk eseriniz hangisiydi?

Çoğu çizer gibi ben de küçük yaşlarda çizim yapmaya başladım. Evde abimin okuduğu çizgi romanların çok etkisinde kaldım. Kendi çizgi romanlarımı 6-7 yaşlarında yapmaya başlamıştım. İlerleyen yıllarda da çizerliğim çizgi roman ekseni etrafında şekillendi. 

Herkesin hayatında veya kariyerinde kırılma noktaları vardır. Sizi bugüne taşıyan kırılma noktalarınız ne oldu?

Reklam ajansında çalışırken Levent Cantek’in Dumankara çizgi roman antolojisi için çizer aradığı tweetini gördüm. O zamanlarda reklamcılıktaki geleceğimi sorgulamaya başladığım bir dönemdeydim. Yıllarca çizgi roman çizmeyi istemiştim ama önüme bir fırsat çıkmamıştı. Bu tweet’e cevap vermem hayatımda önemli bir dönüm noktası oldu. Dumankara için iki kısa hikâye çizdim. Daha sonrasında yine Levent Cantek ile iki adet grafik roman hazırladık (Emanet Şehir, Uzak Şehir). Bunları reklam ajansında çalışırken kalan vaktimde çizerek tamamladım. Bu süreçteki tecrübem ajanstan ayrılıp illüstratör olarak hayatıma devam etmeme, sonrasında da İngiltere’ye taşınmama yardımcı oldu.


Geri dönüp baktığınızda, yaptığınız veya yapmadığınız için pişmanlık duyduğunuz bir şey yaşadınız mı?
Reklam ajanslarında çalışmaktan dolayı hiç pişman olmadım. Çok iyi arkadaşlar edindim buralarda. Ama belki biraz daha önce bırakabilirmişim. Öncesinde de çiziyordum ama tam zamanlı olarak çizerliğe mesai harcayınca çizginin gelişmesi daha çok hızlanıyor.

Çizimlerinizde kendinize has bir üslubunuz olduğunu görüyoruz. Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Daha açık bir ifadeyle Berat Pekmezci nasıl bir çizim anlayışına sahip?
Dumankara’da çizene kadar belirli bir çizgim yoktu. O dönem neyi beğeniyorsam o şekilde çiziyordum ama çizgi roman çizeceğim zaman tutarlı bir çizgide iş üretmem gerekiyordu. Bunun için de aynı dönemlerde ajans için çizdiğim ‘Türkiye’yi anlamak’ isimli infografik illüstrasyonunda kullandığım tarzı, daha sürdürülebilir olduğunu düşünüp çizgi romanda kullanmaya karar verdim. Bu çizgiyi ilk çizdiğim dönemde de ağırlıklı olarak Amerikan/ Kanada bağımsız çizgi romanları okuyordum ve beni en çok etkileyen bu çizgi anlayışı oldu. Zaman içinde çizgiyi oturttuktan sonra renk konusunda kendimi geliştirmeye kafa yordum. Çünkü çizgiyle hikâye anlatma üzerine uzmanlaşınca bi noktadan sonra sadece storyboard işi gelmeye başlıyor. Burada da Fransız çizgi romancılarını ve Japon konsept sanatçılarını örnek aldım kendime. Bütün bu süreç de beni bugünkü çizgime getirdi.

Freelance kariyeriniz öncesinde reklam ajansı geçmişiniz olduğunu görüyoruz. Freelance’in pek çok avantajı var elbet ancak çeşitli açılardan dezavantajlarıyla da verilmesi zor bir karar. Sizin bu kararı almanızın sebepleri neler oldu?
Reklam ajansları çalışanlarını çok hızlı tüketen bir sisteme sahip. Eğer kreatif direktör olmayacaksanız çok uzun yıllar vakit harcamanın anlamı yok. Çünkü 30-35 yaşınıza geldiğinizde sizin işinizi yarı fiyatına yapacak birilerini hemen buluyorlar. Gerekli tecrübe ve network’ü edindikten sonra diğer ‘yan’ işlere ağırlık vermenin iyi olacağının farkındaydım. Zaten çizer olan yanım reklamcı olandan daha ağır basıyordu hep. Ben de çizerliğe doğru yatay geçiş yaptım.

Chris Ware-Building Stories

Gelmiş geçmiş tüm sanat eserlerini göz önünde bulunduracak olursanız, “keşke ben çizseydim” dediğiniz bir eser var mı?

Chris Ware’in Building Stories isimli eseri çizgi roman mecrasının en yaratıcı üretimi bence. Kabaca tarif etmem gerekirse, bir binanın yıllar boyunca içinde yaşayan sakinlerinin hikâyelerini, bir kutu içindeki farklı yayın formatlarında aktarıyor. Bu yaratıcılıkta bir eser üretmiş olmak çok isterdim.

Kendi eserlerinizi göz önünde bulunduracak olursanız, elbette hepsi birbirinden değerlidir fakat sizde apayrı bir yeri ve anlamı olan işiniz hangisi? Neden?
Tamamını kendi çizdiğim ilk grafik romanım Emanet Şehir’in bendeki yeri ayrı. Hâlâ elime alıp baktığımda kitabın kapağından künyesine kadar her detayına ne kadar özene bezene yaptığıma şaşırıyorum.


Mesleğiniz ile ilgili insanların sahip olduğu bir algıyı değiştirebilecek olsaydınız bu ne olurdu?

İşimi keyif alarak yapmam bunun hâlâ bir iş olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Saatler boyunca masa maşında iki büklüm çalışmak da yorucu bir süreç. Bu yüzden keşke herkes ‘kolayca yaparsın ya’ diye rica edilen işlerin de saatlerimizi aldığının farkında olsa.

Bugüne kadar çok sayıda markayla ve kurumla çalıştınız. Bizim aracılığımızla onların sahip olduğu bir önyargıyı değiştirmek isteseniz neler söylerdiniz?
Bir çizerle çalışırken o kişinin işlerini iyi inceleyip ne tarzda çizdiğini anladıktan sonra işi verin. Her çizerin kendi üslubu vardır ve bukalemun olmasını beklemeyin. Bu büyük saygısızlık.

Elbette işiniz ve benimsediğiniz yaşam tarzınız dışarıdan göründüğü kadar toz pembe değildir. İşinizin sizi en çok zorlayan yanları ne?

İşimin pek çok yanını seviyorum. Ama yıllar geçtikçe zanaatin fiziksel olarak zorlayıcı yanları kendini gösteriyor. Gerçi yapay zekâ da onu elimizden alacak gibi…


Diğer yandan bildiğiniz üzere Dall-E ve Midjourney gibi yapay zekâ temelli uygulamalar üzerinden yapılan AI tasarımlar da şu sıralar gündemde. Sizin bir tasarımcı olarak bu konuya bakışınız nedir? Yapay zekâ aracılığıyla hazırlanan bu neredeyse profesyonel görünüme sahip işler, tasarımcılar ve yaratıcı sektörlerde yer alan çalışanları korkutmalı mı? Mesleki tecrübenize dayanarak tasarımcılar ve illüstratörlere neler önerirsiniz?

Yapay zekânın çizerlerin işlerini izinsiz kullanımını bir yana ayırmamız gerekirse (ki bu konuda kesinlikle bir yaptırım uygulanması gerektiğini düşünüyorum, açılan davaları da destekliyorum) diğer sektörlerde olduğu gibi bizimkinde de teknolojinin ilerlemesine karşı koyamayız. Şu an yapılan AI işlerinde işçilik kısmı kusursuza doğru giderken fikir kısmına dair bir gelişme olmuyor. Bu noktada hâlâ insan yaratıcığının yerini dolduramadığını görüyoruz. Benim düşüncem, 90lardaki gelenekselden dijitale geçiş benzeri bir kaçınılmaz bir değişim yaşayacağız ama hâlâ fikir ve yaratıcılık kısmında insan yönlendirmesi gerekecek ve çizerler olarak buna adapte olmamız gerekiyor. Eğer fikir de bulacak bir teknolojiye erişilirse zaten tartışmamız gereken şey sanattan daha ciddi konular olacaktır.

Son olarak, geldiğiniz noktada istediğiniz pek çok şeyi başarmışsınızdır elbet ama hâlâ gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı?
Gerçekleştirmek için hiçbir gayret veya çalışma yapmıyorum ama ileriye dönük bir amaç sahibi olmak fikren iyi geliyor. Bu yüzden ilerde bir gün kendi yazıp çizdiğim bir çizgi roman yayınlamak istiyorum.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER