İPhone 7 lansmanının derin analizi

Serhat Ayan Dünyada merakla beklenen iPhone 7 serisi lansmanı 7 Eylül günü yapıldı. Bu konuda telefonun ve çevre birimlerinin özelliklerinden çok şirketin gidişatı üstüne anlatacak şeyler var. Bunları masaya yatıralım istiyorum. Apple’ın son birkaç lansmanı gerçekten sönük geçti. Hatta öyle ki şirket yetkilileri lansmanı yapıp bitirdikten sonra hala ekranlara bakıp bu kadar olamaz mutlaka bir şeyler daha söyleyeceklerdir diye bakıp durduk. Saat kayışı ve eski telefonun değişik renklisi gibi eski hızından ve yeteneklerinden çok uzak şeyler alattı ve bunu satın almamazı bekledi Apple. Ancak en büyük Apple taraftarları bile şirkete sinir oldu. Bu lansman gerçekten de çok büyük önem taşıyordu. Kaçıracak treni kalmamıştı Apple’ın. Bu lansman o kadar çok dikkate alındı ki Samsung gibi en dişli rakip dahi, amiral gemisi Note ürününün modelini 5’ten 7’ye yükseltti sırf aynı isimde olabilmek için… Apple küçük lansman salonlarından yine eski büyük alanlarda yaptı lansmanını. Yine eski model şirket CEO’lu tanıtımlara verdi kendini. Büyük kalabalıklar getirerek herkesin şaşkınlık nidalarını ve olur olmaz şeyleri beğenen alkışlarını verdi yayına. Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyeyim: Ben ürüne bakınca hayal kırıklığına uğramadım. Ama en azından 6 serisi çıktığı zamanki gibi bir heyecana da kapılmadım. Apple son zamanlardaki trendinde yaptığı gibi iPhone 7 ve iPhone 7 Plus’ı tanıttı. Aklımızda kalan ne? Daha yüksek fotoğraf kalitesi… iPhone’un eski modellerine kıyasla bir diş daha yükseltilmiş pil ömrü… Akıllıca tasarlanmış stereo ses deneyimi yaşatan hoparlörler…  Eskiye oranla daha iyi bir ekran… Su ve toz geçirmeme ihtimali…  Son birkaç haftadır Note 7 deneyimledim ve sıkça dile getirdiğim gibi şimdiye kadar bir cep telefonundan aldığım en acayip kamera deneyimini yaşadım. Gerçekten de şimdiye kadar karanlıkta çekip yapabilen ve ışıksız ortamda dahi bu kadar hızlı odaklayan, gündüz çekimlerinde bu kadar doygun renkler veren bir alete rastlamadım. Neredeyse SLR fotoğraf makinesi kalitesine ulaştığımı söylemem lazım. Apple bu algının çok farkında bir şirket olarak en büyük odağını kameraya vermiş. Kameranın içine sırf bu işe özel bir çip koymuş. Bildiğiniz çektiğiniz her fotoğrafı resim işleme yazılımından geçirir gibi, Photoshop ile oynar gibi düzeltiyor. Plus ürününde çift kamera olması, iki kat optik zum ve 10 kat dijital zum sağlıyor. Ürünü henüz denemediğim için Samsung ile farkını dile getirmem mümkün değil. Bu yazıyı yazarken elimdeki tek somut kaynak lansman sırasında canlı renklere insanların verdiği “vaaaoov” tepkisi… Daha çok LED ile daha parlak flaş bize ne sağlar? Benim çekim deneyimlerimde hiç flaş açmışlığım yok. Telefonun flaşıyla güzel resim çekilebileceğine inanan biri değilim. Performansa geldiğimizde karşımıza elbette yeni çip seti A10 çıkıyor. Apple bunun için piyasadaki en hızlı işlemci tanımını getirmiş. Uzmanı değilim. Karşısında ya da yanında olmak bu yüzden imkansız. Ama ilk iPhone’a kıyasla bilmem kaç yüz kat daha hızlıymış. Açıklama bana anlamsız geldi. iPhone 6s’ten üç kata kadar daha hızlı çalışan ve onun kullandığı gücün yarısı değerde bir gücü kullanan daha güçlü bir grafik performansa da sahipmiş. “Ay hadi inşallah” deyip geçelim. Pil konusundaki tanımları tam bir iletişim sihirbazlığı: Şu ana kadarki en iyi iPhone pili ne demek? Mesela şu ana kadar giden en hızlı Murat 124 dersem ne anlarsınız? Lansman sırasında bizim ekrana aptallaşmış biçimde bakmamızı sağlayan bir cümle kullandılar: iPhone 7 eskisinden 2, Plus ise eskisinden 1 saat daha fazla çalışmasını sağlayacak pile sahip. İyi de ne yaparken? Stand by durumunda mı? Konuşurken mi? İnternete girerken mi yoksa fotoğraf çekerken mi? Ben bunun detayını göremedim açıklamalarda. Muhtemelen ilerleyen zamanlarda çıkar ortaya… Lansmanda göremediğim sonrasında dokümantasyon okurken rastladığım en önemli bilgiyi sizlerle paylaşayım: iPhone ilk kez LTE bağlantının hakkını vermeye başladı. Yeni cihazla 25 LTE bandına kadar destek veriliyor. 6 serisi ile 70 megabitlerde maksimum hız alınabilirken bu yeni seriyle “teorik olarak” 450 Mbps’ye kadar veri alışverişi mümkün.
Ben ve milyonlarca kullanıcının en büyük kabusu gerçek oldu. Apple adeta kullanıcısından gelen tepkilere meydan okudu ve kulaklık girişini kaldırdı. Artık şarj kablosunun girdiği yere sokacaksınız kulaklığı. Bu da kulaklık kullanırken şarj edemezsiniz anlamına geliyor. Eski kulaklıkları çöpe mi atacağız? Yok canım ne alakası var kutudan minik bir adaptör kablosu da çıkıyor. Ama müzik dinlerken şarj edemeyeceksiniz. Çünkü Apple öyle istiyor. Öyle olmasına karar verdi. Tüm tepkilere rağmen… Kullanıcısına meydan okurcasına… Lansman sırasında bir ara gerçekten heyecan doldum. Çünkü Apple, Nokia’nın bundan birkaç sene önce çıkardığı kablosuz kulaklık çözümünü anlatmaya başladı. (Nokia birkaç senedir fiilen telefon üretmiyor biliyorsunuz değil mi?) 5 saat kesintisiz pil ömrü olan bu kablosuz kulaklıkların da içinde müziği düzelten bir çip var (Her deliğe bir çip kampanyası)… Sesi söylediklerine göre harika bir hale getiriyor. Başkalarının düşünmediğini düşünüp kulaklıkları koyduğunuz kutuyu bir minik şarj ünitesine dönüştürmüşler. Böylece 24 saat müzik dinleyebiliyorsunuz şarj ede ede. Bir ara gerçekten olanca sağlığımla “adamlar şarj bölümüne kulaklık koymuşlar ama bak telefonun kutusunun içinden bu kablosuz kulaklık hediye olarak çıkacak böylece tüm eleştiriler çöpe gidecek” diye düşündüm. Dalga geçmeyin bunu gerçekten düşündüm. Sonra 159 dolarlık satış fiyatını gördüm. “Yuh 500 liraya kulaklık mı olur” çığlıkları atarken Türkiye fiyatını gördüm: 779 TL. Kusura bakmayın ama 700 liraya çok iyi çalışan telefonların satıldığı bu ülkede bu paraya kulaklık satmayı planlamak için gerçekten ciddi şuur kaybına uğramış olmak lazım. Tamam Apple ürünleri biraz daha pahalıdır ve tercih edilir. Ama bunlar kulaklık yahu… Şuur konusunun üstünde gerçekten daha dikkatli çalışmak lazım. Yeni işletim sistemi iOS10 yere göğe konamıyor. Peki ne yapıyor derseniz… Şu anda “işte şu alanda devrim yaratacak” diyebilmek mümkün değil. Çünkü genelde farklı uygulama geliştiricilerin yaratıcılıklarını körükleyecek hizmetler barındırıyor. Eğer uygulama geliştiriyorsanız daha önce kullanamadığınız özelliklerini kullanabileceksiniz Siri, Harita ve Telefon uygulamalarının. Böylece şu anda hayallerimizin almayacağı geliştirmelerle bezeli yazılımlar bizi bekliyor diyebiliriz. Gümüş, altın, pembiş (roze altın) ve siyah renklerde 32, 128 ve 256 gigabaytlık saklama alanlarıyla alabileceksiniz telefonlarınızı. Elbette normal ve Plus seçenekleri fiyatta ciddi zıplamalar yapacak. Çünkü bu sefer normal ve Plus arasında sadece ekran büyüklüğü farkı yok, çifte kamera farkı da var. Gelelim her lansmandan sonra mutat biçimde dile getirdiğimiz yakınmamıza: Apple’ın Türkiye’de ofisi, diğer ülkelerde olmadığı kadar çok çalışan ve satan dükkanları var. Çevremden görebildiğim kadarıyla eşek yüküyle satış yapıyor, helali hoş olsun. Ama Türkiye bırakın ABD ve Avrupa ülkeleriyle aynı anda bu telefona ulaşmayı; Porto Riko, Virgin Adaları, Kıbrıs (Rum tarafı diyemiyorlar), Latvia, Man Adası, Andorra, Grönland (evet evet bildiğiniz buzullarla kaplı 50 bin kişilik bölge), Guernsey (evet hiç duymamış olabilirsiniz Manş denizinde bir ada bu. Gurnsey ülkesi diye aratmayın bulamazsınız muhafızlık diye geçiyor)  ve Malta bizden önce ulaşacak bu telefona. Yani Guernsey muhafızları ya da Grönland kutup ayıları kadar değerimiz yok Apple dağıtıcıları gözünde. Muhtemelen bizim Zorlu Center’daki Apple Store’a bir ayda girip çıkan insan sayısı Apple listesindeki birkaç ülkenin toplam nüfusundan fazladır… Biraz ciddi olalım lütfen. Bu arada Apple ne kadara satılacak bunu kimse söylemiyor. Tahminler 3.750 – 4.000 TL bandını gösteriyor. Aman ne olacak saati bile 1.049 liradan başlıyor ve Edition ürünü (lüks saat) 4.799 TL. Su geçirmez özelliğine de dikkat: Telefonun üstünde ıslakken şarj etmeyin yazıyor. Su geçirmez saatin üstünde Scuba Diving yaparsanız sakata gelirsiniz ibaresi var. Ayrıca paslanmaz çelik ve deri kayışlar sudan etkilenebilir uyarısı da var. Özetle… Benim bu ürünü bu fiyata alma motivasyonum sıfıra yakın. Belki fotoğraf makinesi… Bir ihtimal… Şu anda kullanım kolaylığı sağlayan işletim sistemi benim en büyük motivasyon kaynağım. Ama bunun için telefon değiştirmem. Ha işletim sistemi yüzünden mesela 6 Plus çalışmaz hale gelirse… Onu bilemem. Tim Cook bu işi beceremedi. Bu benim şahsi görüşüm. Şirket, en iyisi olmak, en şaşırtıcı olmak veya arzu objesi olmak gibi vizyonlarını kaybetti. 2007 yılının Eylül ayından bu yana, iPhone 1’den bu yana, bu cihazdan başka bir şey kullanmamış bir müşterisinin gözünde çok şey kaybetti…
  Kaynak: tknlj.com
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER