“Made in Turkey” Dünya Türk dizilerini izliyor...

Doç. Dr. Serpil Karlıdağ ve Doç. Dr. Selda Bulut

tba_93ekim-98

Kültür ekonomisi sektörlerinden birisi olan dizi film sektörü, son yıllarda istihdam ve ekonomik büyüme açısından dikkat çekmektedir. Öncelikle Türki Cumhuriyetleri, Ortadoğu ve Balkanlarda ilgiyle izlenen Türk dizileri son yıllarda farklı ülkelere de yayılmıştır. 2013 yılında ilk kez Ukrayna, Pakistan, Rusya ve Çin pazarına da girilmesiyle, şu anda onlarca Türk dizisi yetmişten fazla ülkede izleyicisiyle buluşmakta ve ihracat geliri oluşturmaktadır. Dizilerin bu kadar yaygınlaşmasında, yapılan yatırımın getirisinin kısa zamanda alınabilmesi, yeni iletişim teknolojileri, İstanbul’un yeni yetenekleri “mıknatıs gibi çekmesi”, çeşitli sosyo-kültürel güçlerin ve politikaların etkisi bulunmaktadır. Temelde kültürel meta olan TV dizileri içerdikleri imajları ve kimlikleri yayarken coğrafi genişleme yoluyla yeni müşterilere ulaşmakta ve üreticilerin kazancını artırmaktadır. Kültürel meta olan dizilerin dağıtımları, en az üretimleri kadar önemli olmaktadır. Bu da metaları üreten kuruluşların yanı sıra jeo-linguistik ve jeo-kültürel piyasalara sahip metaların kendisine de odaklanmayı gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, Batılı olmayan bu kültürel metalara olan farklı coğrafyaların talebi karşıt bir akışı göstermektedir. Bir anlamda, ABD-Avrupa ekseni dışında yeni medya merkezleri ortaya çıkarken, önemli bir tarihsel dönüşüm olmamakla birlikte Batı hegemonyasına karşı bölgesel bir karşı çıkıştan söz edilebilmektedir.

Çoğunlukla tarihsel bir coğrafyaya sahip metropoller modern ekonominin ana kaynağını oluştururken yaratıcı sınıfları ne kadar cezbedip koruduklarıyla da gündeme gelmektedirler. David Harvey, benzersizlik, özgünlük, özellik ve ayrıcalık iddialarının tekelci rant elde etmek için gerekli unsurlar olarak kabul edildiğinde, Londra, Kahire, Barselona, İstanbul ya da benzeri şehirlerin bu unsurlara sahip olduklarını belirtmektedir. En azından insanların zihninde varsayılan benzersizliğe başka yerlerde ulaşmak mümkün değildir.

Bu bağlamda, İstanbul’un benzersizlik iddiası; Doğu ve Batı medeniyetlerinin kesişme noktası olması, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi olmasının yanında tarihi bir kent olmasına dayandırabilmektedir. Zaten dizi filmlerin İstanbul’da çekilmesi de bunu desteklemektedir. Financial Times’ın, dünyanın en yaşanılası şehirleri sıralamasında İstanbul ilk sırada olurken, İstanbul’un “burjuva mono-kültürünün bir antitezi” olduğu görüşü ortaya atılmıştır. İstanbul’un, nüfusu bakımından “kozmopolit, meşgul ve genç” olmasına karşın, “tarihsel ve sosyal yapısıyla, sadece kıtaların değil, uygarlıkların, düşüncelerin, dinlerin ve halkların arasında bir köprü” olduğu savunulmaktadır (www.dunya.com).

Dizi Sektörü

Kapitalizmin küreselleşmesi ile iletişim teknolojileri ve yeni medyanın mümkün kıldığı medyadaki yöndeşme, dizi sektörü için kolay erişilebilirlik ve çevrimiçi izleyebilmeyi sağlarken kayıt sistemleriyle de dizilerin kaydedilip istenilen zamanda seyredilebilmesine olanak tanımaktadır. Yine uydu teknolojileri sayesinde farklı coğrafi mekanlardaki dizilere erişilebilmektedir.

Diziler kültürel formda olsalar da sermayenin kurallarına ve işletmelerin zorunluluklarına tabidirler. Her gün gittikçe daha fazla kişinin izlediği diziler, aile hayatı, kişisel ilişkiler, duygusal ve cinsellikle ilgili hikayeler, ahlaki çatışmalar, siyaset, ekonomi ve daha pek çok konuyu ele alırken, dizide yer alan oyuncular güzel, bakımlı, çekici ve zengindirler. Dizilerde, reklamların yanı sıra ürün yerleştirme bulunmakta ve sponsorlar kendi ürettikleri ürünleri kullananların bu şekilde görünüp böyle hissettiklerini göstermek istemektedirler. Bununla beraber, dünyanın çoğu ülkesinde üretilip, dışsatımda bulunulan dizilerin tüketimi güdülemesi ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir (Russel ve Stern, 2006). ABD dizilerinde ev, araba, giyim gibi aileyle ilgili gerçek tüketim senaryoları izleyicilerin tüketim arzularını etkilerken, Brezilya “telenovela”larında yerleştirilen ürünler, izleyiciler tarafından şehirli yüksek sınıf alışkanlıkları olarak algılanmaktadır. Aslında Latin Amerikan telenovelarında ticari iletilerin ve kişilerin birbirleriyle ilişkilerinin yanı sıra siyasal, kültürel ve ekonomik sorunlara da değinilmektedir. Kırsal alanda yaşayanların neredeyse tek eğlencesi olan bu diziler, coğrafi izolasyon ve patriarkal kültür nedeniyle şehrin gerçeklerinden farklı alımlamalara neden olmaktadır. Yeni Zelanda’da yapılan bir araştırma da, (Russel ve Stern, 2006:134-136) dizilere yerleştirilen ürünlerin daha çok ulaşım ve yiyecekle ilgili olduğu ve daha olumlu duygusal sonuçlar yarattığını göstermiştir. Dizilerin kendisi de ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Brezilya’da daha karmaşık ve sinematik, Mexico ve Hindistan’da daha romantik ve didaktik olurken, Japonya’da ve Hong Kong’da çoğunlukla dövüş sanatları ile birleşmektedir (Straubhaar, 1991:55). Aslında bir taraftan yeni iletişim teknolojileri, özellikle uydular ve Direct-to-Home (DTH), diğer taraftan ekonomik küreselleşmenin sonucu olarak artan nüfus hareketleri dilin yanı sıra jeo-kültürel medya faaliyetlerini olanaklı kılmıştır. Böylece ulusötesi toplumlarda ve jeo-kültürel piyasalarda İspanyolca, Mandarin, Hintçe, Arapça, Türkçe ve Fransızca dilleri yayılırken medya da onlara uygun eğlence programları oluşturmaktadır. Bir anlamda, bu jeo-kültürel ve ulusötesi ağlar dünyanın her tarafına dağılmış diasporadaki nüfusu hedef alırken, bir anlamda ana hegemonik akışa karşı akışı temsil etmektedir (Thussu, 2006).

Diziler, kendi doğup büyüdükleri bölgelerin dışında yaşayanlar için önemli medya ürünleri olmaktadır. Özellikle yaşlı göçmen kadınlar, dizilerdeki tanıdık yerleri izleyip, vatan hasreti yaşarken diziler coğrafi uzaklıklara karşı adeta bir köprü görevi görmektedir. Londra’da yaşayan Arap kadınları, orijinal bölgedeki kültürel bağlarını sürdürürken, diasporadaki yaşamlarıyla sıkı bir bağlantıda bulunan değerlerden de vazgeçmemektedirler. Türk dizileri bu konuda değerli bir örnek sunmaktadır. Çünkü Arap izleyicileri “öteki” konumunda değildir ve bir taraftan İslam dini, diğer yandan ataerkil bağlamda gelişen görücü usulü evliliği ve aile bağları izleyiciler açısından paylaşılan konulardır. Ancak, Gümüş(Noor) dizisinde olduğu gibi modernlik ve geleneksel değerler ile muhafazakar dini değerler ve laiklik gibi birbiriyle çatışan öğeleri içeren diziler izleyicilerin farklı yakınlık geliştirmelerine yol açmaktadır (Georgiou, 2011:878-879, 881).

tba_93ekim-100

Türkiye’de Dizi Sektörü

Türk dizileri, 1990’larda televizyon kanallarının özelleştirilmesiyle yaygınlaşmış ve kısa sürede yurt içinde başarılı olmuştur. Böylece, Türkiye’de TV dizileri son yıllarda yapımcısından yönetmenine, oyuncusundan senaristine, set işçisinden ışıkçısına kadar önemli bir istihdam yaratan sektör olmuştur. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMO) Mayıs 2010 yılında yayınladığı “Dizi ekonomisi” başlıklı çalışma ücretler açısında önemli veriler içermektedir. Bu çalışmaya göre, Türkiye’de dizilerin bütçesinin yüzde 20 ile 30’unu oyuncu ücretleri oluşturmaktadır. Genellikle bir-iki başrol oyuncusu iyi ücret almaktadır. Dizilerin genellikle başrol oyuncuları sanatçılar ya da tiyatro eğitimi almış profesyonel oyunculardan oluşmaktadır. Yine orta kademe oyuncuların çoğunluğunun da tiyatro eğitimi almış isimler olduğu görülmektedir. Dizilerin önemli oranda oyuncu ihtiyacı ise ‘oyuncu fabrikası’ olarak da anılan cast ajanslarından karşılanmaktadır. Bundan 10 yıl önce sayıları ancak bir elin beş parmağını geçmeyen oyuncu ajanslarının sayısının 100’leri bulduğu ifade edilmektedir. Cast ajanslarına kayıtlı oyuncu adayı sayısının da 50 bini bulduğu belirtilmektedir. Cast ajanslarına kayıtlı her meslekten oyuncu adayı bulunmaktadır. Öğretmen, mühendis, ev hanımı, öğrenci… Herkes ajansları ek iş ve şöhrete giden yol olarak görmektedir. Kimi zaman dizilerde oynamak, kimi zaman reklamlarda ve filmlerde rol almak umudunu taşıyan oyuncu adayları, ajanslara kayıt olabilmek için 40 TL ile 200 TL arasında değişen başvuru ücretleri ödemektedir. Buna göre Türkiye’de her hafta 50 dizi film ekranlarda izleyiciyle buluşmaktadır. Haftalık çekilen bir dizi ekibinde en az 100-120 kişi çalışmaktadır. Asgari ücretli set işçileri yanında haftalık 80 bin lira kazanan oyuncular da bulunmaktadır (archive.ismmmo. org.tr; Özdemir, 2015).

Türk dizilerin ihracatı çoğunlukla pazarlama şirketleri aracılığı ile gerçekleşmektedir. Bir yapım şirketi de kendi ürününün pazarlamasını yapabilmektedir.Türkiye’de dizi ihracatının büyük bir kısmı (yaklaşık % 80) Calinos Entertainment ve Global Agency gibi şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir. Calinos Entertainment dizi ihracatına 2001 yılında Deli Yürek dizisini Kazakistan’a satarak başlamıştır. Şirketin dizi ihraç ettiği ülkeler arasında, Dubai, Özbekistan, Kazakistan Rusya, Gürcistan, İran, Kuzey Irak, Bulgaristan, Arnavutluk, Almanya, Malezya gibi ülkeler bulunmaktadır. 2006 yılında İzzet Pinto tarafından kurulan Global Agency da 40’dan fazla ülkeye format, dizi, sinema film ve senaryo hakları satışları gerçekleştirmiştir.

Türkiye’de kültürel ürünlerin ihracatı ile ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü ve Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği verilerine göre 2005-2011 yılları arasında 76 ülkeye 35 bin 675 saatlik dizi ve program ihracatı yapılmıştır. Sadece 2011 yılı sonu itibarıyla 10 bin 500 saat dizi ihracatı yapıldığı ve 2012 yılında yaklaşık olarak bölüm başı 60 bin ile 200 bin dolar arası gelir elde edildiği belirtilmiştir. Ortadoğu’da yayınlanan Gümüş ve Kaybolan Yıllar adlı Türk dizileri, özellikle Gümüş, Ramazan ayından önce gösterildiği Ortadoğu’da 85 milyon izleyiciye, Kaybolan Yıllar adlı dizi 65 milyon ve Muhteşem Yüzyıl ise Ortadoğu, Balkanlar ve Türk Cumhuriyetleri’nde 150 milyona yakın izleyiciye ulaşmıştır (www.turkiyegazetesi.com.tr; www.dunya.com).

Dünya genelinde telifler dahil prodüksiyon pazarının hacmi 9 milyar dolara ulaşmıştır. Türk dizileri bölüm başına 500-20 bin dolar arasında satılmaktadır. Sektörün hacmi ise 2010’da 50 milyon dolar, 2011 yılında yaklaşık 70 milyon dolar ve 2013 yılında ise 150 milyon dolar olmuştur. Bu rakam küçük gibi görünse de yarattığı etki çok büyüktür. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre, işitsel-görsel eser ihracatı dünyada yüzde 4.54 büyürken Türkiye’de bu oran yüzde 25.98. Türk dizileri Balkanlar’dan Ortadoğu ve Orta Asya’ya kadar geniş coğrafyada “prime-time” da önemli bir orana sahiptir (www.postmedya.com; www. bloomberght.com; blogs.wsj.com).

Bu sektörün en önemli ayaklarından birisi de yapımcılardır. Dizi sektöründe 2015 yılı itibariyle yapımcıların elde ettikleri gelirler ve en çok ciro yapan ilk 10 dizi film aşağıda tabloda gösterilmektedir.

Diğer Sektörlere Katkısı

Türkiye bölgesel ve uluslararası alanda Nye (1999)’nin belirttiği siyasi, ekonomik ve tarihsel bağları içeren yumuşak gücü kullanmaktadır. Geçmiş tarihini ve coğrafi kimliğini yeniden keşfetmekte adeta jeo-kültürel bölgenin merkezi olmaktadır (Rapis, 2012:5). Türkiye daha önce bölgesel gerilimlerde baskıcı sert güç olan askeri kapasitesi ile öne çıkarken, günümüzde üretip sattığı diziler ile etkili olmaktadır. Dizilerin bu kadar yaygınlaşmasında elbette Türkiye’nin ekonomik durumu da önemli olmaktadır.

Türk dizileri yumuşak güç örneği olarak özellikle Ortadoğu, Balkan ve Türk dilinin konuşulduğu Asya ülkelerinde çok popüler olurken, tarihsel bağlar, ortak gelenekler ve paylaşılan çapraz kültürel kimliklere yakınlık oluşturmaktadır (Yörük ve Vatikiotis, 2013:2368). Örneğin, 43 ülkede 200 milyon seyirci Muhteşem Yüzyıl’ın nerede çekildiğini merak etmektedir. Türk dizilerinin 2008 yılından bu yana Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Balkanlardaki oturma odalarında başlıca bir unsur haline geldiğini belirten Wall Street Journal (WSJ), “Modern hayat tarzları ve ilişkileri yansıtarak görünürde geleneksel olan toplumlarda büyük bir ilgi görüyorlar” diye yazmaktadır. WSJ’e göre: İlhamını Osmanlı’dan alan Muhteşem Yüzyıl’dan, gönül yakan Kıvanç Tatlıtuğ’un yıldızı olduğu Aşk-ı Memnu’ya kadar dizilerin popülaritesi, dizi bağımlılarını, favori dizilerin çekimlerinin yapıldığı mekanları görmek için Türkiye’ye getirirken Türkiye’nin turizm ve moda sektörlerine güç katmaktadır. Bu durum Türkiye’nin turizm gelirlerine yansımaktadır. Özlüce, Türk dizileri ülke ekonomisini olumlu etkilemektedir. İnsanlar Türk dizilerinde gördükleri elbise, gıda, aksesuarları satın almaktadır. Turist sayısı TV dizilerinin ihracatından bu yana büyük ölçüde artmıştır. Türk dizilerinin yurtdışında yoğun bir şekilde izlenmesi Türkiye’ye gelen turist sayısının artmasını, Türk markalarının tercih edilmesini ve Türkiye isminin bir marka haline gelmesini sağlamaktadır. Ortadoğu’dan gelen turist sayısında patlama yaşanması bu etkiyi ortaya koymaktadır. Turizm Bakanlığı verilerine göre 2010 Ocak-Kasım ayları arasında Türkiye’ye gelen Suriyeli turist sayısı yüzde 91,4 artarak 750 bin sınırına dayanmıştır. Aynı dönemde Lübnan’dan gelen turist sayısı yüzde 81, BAE’den gelen turist sayısı yüzde 45 ve İran’dan gelen turist sayısı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 43 artmıştır. Bu potansiyeli gören Dış Ticaret Müsteşarlığı harekete geçmiş ve dizi ihracatını 25. ihracat kalemi olarak tanımlamıştır. (blogs.wsj.com;www. infomag.com.tr).

tba_93ekim-101

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Türk dizi filmleri bugün Balkanlardan Orta Doğu ve Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada ilgiyle izlenmektedir. Hatta bu dizilerin çekildiği platformları görmek için yurt dışından ülkemize özel gezi turları düzenlenmektedir. Mimari, moda, iç tasarım, mücevher ve oyuncak gibi tasarım ürünleri ihracatı dünyada yüzde 9,67’lik bir büyüme gösterirken, Türkiye’de bu oran yüzde 8,62’dir. Dijital oyunlar, kaydedilmiş medya uygulamaları gibi ‘Yeni medya bileşenleri’ ihracatı dünyada yüzde 16,12; Türkiye’de yüzde 26,51 artmıştır. Yazılı eser ihracatı dünyada yüzde 4 büyürken, Türkiye’de bu oran yüzde 18,11’dir (www.gtb.gov.tr).

İzlenme Oranları

Ortadoğu’da 16 ülkede TESEV’in yaptığı bir araştırmaya göre bu ülkelerde yaşayanların yüzde 74’ünün en az bir Türk dizisini izlediği ve en az bir Türk oyuncuyu tanıdığı belirtilmektedir. Türk dizilerinin yurt dışında izlenme nedenleri ekonomik, siyasi ve kültürel olmak üzere 3 başlıkta incelenebilir. Araştırma kapsamında yapılan anket sonuçlarına göre Ortadoğu halkının %78’i Türk dizilerini izlemektedir. Son 3 yılda 7 ülkede uygulanan anketlerden elde edilen bölge ortalaması karşılaştırıldığında, Türkiye’ye sempatinin %75’ten % 80’e çıktığı görülmektedir. Balkanlar’da Türk dizi izleyicilerinin dizilerdeki olayları ve karakterleri kendi kültürlerine yakın buldukları ve aynı duygu, gelenek ve görenekleri hissettikleri için izledikleri yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır (http://www.haberand.com). Yüzyıllarca Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde kalan Balkanlar’daki halk başta din, dil ve mimari kalıntılar olmak üzere pek çok kültürel öğeyi kaçınılmaz olarak Türklerle paylaşmaktadır. Din ve dil farklı olsa da yiyecek kültürü, müzik, dans, pazar, tekstil ürünleri, ifadeler, jestler, yakın aile bağları, yaşam biçimleri, soyadlarını da içeren ortak kelimeler, gelenekler ve adetler gibi kültürel açıdan pek çok ortak öğeyi paylaşmaktadırlar. Yunanlılar Türk dizlerini izleyip, Yunanca’da kullanılan Türkçe kelimeleri kapmayı sevmişler, bazı samimi jestleri görmüş ya da hatırlamışlardır (Yörük ve Vatikiotis, 2013:2371). İlk olarak Yunanistan’da 2005 yılında gösterilmeye başlayan Yabancı Damat’ın büyük ilgi görmesi üzerine, Binbir Gece, Dudaktan Kalbe, Gümüş, Acı Hayat, Menekşe ile Halil, Aşk-ı Memnu, Ezel, Asi, Aşk ve Ceza, Unutulmaz, Sıla, Yer Gök Aşk, Lale Devri birbirini takip etmiştir. Bu diziler Türkiye’ye ve Türklere olan pek çok tabuyu da yıkmıştır.

TESEV’in (2011:6, 15) araştırmasına göre, Türkiye’nin Ortadoğu’da daha görünür olmasına katkı sağlayan faktörlerden bir diğeri de Türkiye menşeli dizilerin Arapça dublaj ile bölge televizyonlarında yayınlanmaya başlamasıdır. 2010 yılında Türkiye’nin dizi sektörü Ortadoğu’da 50 milyon dolarlık bir ihracat hacmine sahiptir. TESEV’in 2013 yılında yürüttüğü araştırmaya göre, Türkiye dizilerinin en çok seyredildiği ülkeler %82 ile Irak ve %77 ile İran olurken en az seyredildiği ülke %55 ile Suriye’dir. 2015 yılı itibariyle Türkiye ABD’den sonra yurtdışına TV dizisi ikinci en yüksek ihracatçısı haline gelmiştir. Hükümetin desteğiyle, yerel sanayi 2023 yılına kadar kültürel ürünler ihracatında 2 milyar dolar kazanmayı planlamaktadır. Türk İhracatçılar Meclisi (TİM)’ne göre, Türk TV dizi ihracatının değeri - sadece 2004 yılında yaklaşık 10 bin dolar - 2014 yılında 200 dolar milyon artmıştır. 2015 yılında Türk dramalar toplam 70’den fazla ülkede izlemiştir. Diziler Ortadoğu, Balkanlar ve Türki ülkelerden sonra Latin Amerika’ya yayılmıştır (Sakin, 2016).

Muhteşem Yüzyıl, toplam 45 ülkede 210 milyondan fazla izleyiciye ulaşmıştır. Haziran 2013 tarihinde, Çin devlet televizyonu CCTV’nin diziyi yayınlamak için Tims Productions ile anlaşması Türk dizilerinin ihraç edildiği coğrafyayı giderek genişletmiştir (tr.wikipedia.com). Bu dizi önemli bir dönemin, kadın hikayesi üzerinden farklı bir kostüm, dekor ve çekim mantığı ile seyirciye sunularak, daha önce yapılmış Tudors dizisi matematiği içinde yazılmıştır (http://www.dunya.com). Sibel Akın (akt. Atay, 28 Aralık 2012, Radikal) “Türk Dizilerinin Arap Kadınları Üzerindeki Etkisi” başlıklı tezinde, Türk dizilerinin Arap toplumlarında izlenme gerekçesini şöyle açıklanmaktadır: Türk dizilerinin izlenmesinin temel nedeni sunduğu hayat imajıdır. Din ve modernlik. Yani ‘laik İslâm’! Akın’a göre kendi toplumlarında tabu sayılan kadın-erkek eşitliği; kadınla erkek arasında daha dengeli ve romantik ilişkiler; aile içinde şeref/namus adı altındaki ikiyüzlülüklerin dışa vurulması ve erkeklerin zayıf, kadınlarınsa güçlü, bağımsız/özgür düşünceli karakterler olarak çizilmesi gibi konuların işlenmesi ilgi çekici olmaktadır. 2011 yılında Filistin ve Mısır’da yapılan diğer bir çalışmada kadınların “neden Türk dizisi izledikleri”ne ilişkin soruya verdikleri yanıtlar: Türk dizilerinin artan teknik kalitesi, bu ülkelerin Türkiye’deki kültür ve dini inançlara yakın olması ve Türkiye’deki dış politikadaki değişim olmuştur. (www.dunya.com).

tba_93ekim-102

Sonuç…

Özelleştirme, deregülasyon ve başta uydu teknolojileri olmak üzere yeni iletişim teknolojilerindeki gelişmeler Türkiye’de de dizi film sektörü için önemli kolaylıklar sağlamıştır. Yüksek üretim değeri, dinamik bir anlatım, profesyonel casting ve iyi müzik Türk dizilerini cazip kılan teknik ve fiziksel özelliklerdir. Ancak dizilerin yurt içinde popüler olmalarının yanı sıra dış satımlarının da gittikçe artmasında içerdikleri imajların ve kimliklerin farklı coğrafyalardaki insanları etkilemesinin de rolü bulunmaktadır.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER