Müsaadenizle İstanbul’un 564 yıl öncesine 64 yıl daha ekliyorum...

Doç. Dr. Cem Çetin
Doç. Dr. Cem Çetin
  Eki.03, 2017, 14:55
Bu sene 29 Mayıs’ da İstanbul’un fethinin 564. yılını kutladık. İletişim algısı geniş bir perspektif ve ben dünden bugüne bu konuda yaptığım iletişim konuşmalarımda 1729 Osmanlı basım evlerinin kurulmasıyla başlardım hep. Ama 64 yıl geriden gelmeyi daha u

Bu sene 29 Mayıs’ da İstanbul’un fethinin 564. yılını kutladık. İletişim algısı geniş bir perspektif ve ben dünden bugüne bu konuda yaptığım iletişim konuşmalarımda 1729 Osmanlı basım evlerinin kurulmasıyla başlardım hep. Ama 64 yıl geriden gelmeyi d

Bu sene 29 Mayıs’ da İstanbul’un fethinin 564. yılını kutladık. İletişim algısı geniş bir perspektif ve ben dünden bugüne bu konuda yaptığım iletişim konuşmalarımda 1729 Osmanlı basım evlerinin kurulmasıyla başlardım hep. Ama 64 yıl geriden gelmeyi daha uygun buldum bu sefer. Yani Osmanlı’da iletişim algısı 1389 1. Kosova Savaşı ile başlıyor.

Osmanlı'da iletişim devletin idarî ve bürokratik kararlarının hiyerarşik bir düzen içinde, merkezden taşraya iletilmesi ihtiyacının bir sonucu olarak resmî bir mahiyet taşımaktadır. Fermanlar, kanunnameler, nizamnâmeler vb. yazılı olarak gerekli bürokratik merkezlere “Menzil” sistemi ağıyla iletiliyordu. Devlet tarafından kurulan Menzil teşkilatında, merkezî yönetim, eyalet ve sancaklar arası iletişimin gerçekleşmesi, koşucu, ulak, çapar, Tatar isimleri verilen özel olarak yetiştirilmiş mesaj taşıyıcılarla yapılmıştır. Askeri ve yönetim iletişim şebekesi “Menziller” sisteminin yolları, merkez olan İstanbul’dan Anadolu ve Rumeli’ye sağ, orta ve sol olarak üç ana kol halinde yayılıyordu. Bunlar da yan yollarla bağlanarak iletişim ağı tamamlanıyordu. Yollardaki menzillerde haber taşıyan ulaklar için hayvanlar özellikle at tutulurdu. Kara yolundaki hanlar ve kervansaraylar sivil halkın seyahat ve ulaşımında dinlenme, barınma ve azık tedariki için bağlantı, konak ve duraklarıdır. “Eskiden kuleler, güvercinler, koşucular, haberci atlılar iletişimin taşıyıcı aracı olarak kullanılırdı. Tarımda tarımsal üretimin itici ve çekici gücü hayvanlardı. Kağnılar, düvenler, arabalar vb. araçlar üretim ve iletişim teknolojisinin egemen parçalarıydı. II. Mahmud dönemine kadar devletle halk arasındaki iletişimde, devlet halka ulaşmak istediğinde fermanlar çıkarılır ve bazen tellallarla “Duyduk duymadık demeyin” ile başlayan ilanlarla iletişim sağlanırdı. Tellallar haber okuyuculardı. Taşrada ve kentlerde mahalle imamları da iletişimin gerçekleştirilmesinde, idarenin kararlarının halka ulaştırılmasında aktif rol oynamışlardır. Buraya kadar söylediklerimiz iletişimin Osmanlı’da resmi bir boyut taşıyan taraflarıdır. Haberleşme devletin kontrolünde ve imkanların, şartların belirleyiciliğiyle yapılmıştır.

• Merhaba Avrupa diyoruz yıl 1389, 1. Kosova Savaşı. Bu zafer Osmanlı İmparatorluğu’na Balkanlar’ın kapısını açtı. 

• Tarihçi, düşünür, politikacı İbn-i Haldun: “Coğrafya kaderimiz/kederimiz olacak” dedi... 

• 1699 Karlofça Anlaşması ile gerileme dönemi başlıyor. Osmanlı bu anlaşmayla tarihinde ilk kez toprak kaybetmeye başladı.

• 1914 İmparatorluk I. Dünya Savaşı’na Enver, Talat ve Cemal paşaların baskısıyla Almanya’nın Müttefiki olarak girdi. Mustafa Kemal Paşa Çanakkale Savaşları sırasında tarih sahnesine çıkacak. Müttefik donanmasına Çanakkale geçilmez diyecekti.

• 29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi. Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.

• 1960 Ordu darbeyle Demokrat Parti’yi iktidardan düşürdü. Orgeneral Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı oldu.

• 1980 Kenan Evren’in askeri darbesi.

• 2000 Milenyum. 4. Sanayi devrimi dijital değişim...

• 2011 AKP yüzde 49’luk oyla iktidar koltuğunu korudu.

• 2016 15 Temmuz Cuma günü TSK içinde bir grup asker darbe girişiminde bulundu.

• 2017 16 Nisan Pazar yeni anayasa referandumu.. Yeni Türkiye


Günümüzün sermaye ülkelerin gelişmişliklerine bakıldığında; 

Kendini hissettiren süreçte “yaratıcı” sermayeyi görüyoruz. Aslında fiziki sermayeyi de yaratan, doğal zenginliklerin verimli kullanımının yolunu açan da bu. Kronolojik baktığımızda özgür rekabetçi düşüncenin dolayısıyla felsefenin toplumsal teşvik şartları ne kadar ileri gitmiş olduğunu o toplumlarda ortaya çıkan yaratıcılık, katma değer ve inovasyondan gözlemliyoruz.  Bilimden, teknoloji, sanat, kültür ve politikaya kadar diğer toplumlara karşı net bir avantaj sağlamıştır. Bu konuda dünyaya öncülük eden Batı toplumları ve onlardan hiç de aşağı kalmayan Uzakdoğu merkezli doğu toplumlarının beşeri yaratıcılıkları bugün fethedilmeye çalışılan Mars’taki keşif robotu Curiosity ile sembolleşmiş durumdadır.

Son 10 yıl dendiği zaman; İlk siyahi başkan Obama’dan Trump’ın ABD’deki şimdiden başlayan tartışmalı dönemi, beklenen Çin gerilimi, AB’de seçimler sonrası ırkçılık temeline dayalı popüler partilerdeki yükseliş, demokrasiye kayış ve Brexit süreci 2017 yılında piyasalarda esnekliğin üst olacağına işaret etmektedir. Her ne kadar OPEC’in üretimi düşürmeye, arzı kısarak petrol fiyatlarında yükseliş sağlamaya çalışsa da ambargonun kalkmasıyla döviz girişine ihtiyacı olan İran ve ABD’de kaya petrolü üretimi göz önüne alındığında petrol fiyatlarının 55 - 65 dolar arası seyir göstermesi kuvvetle muhtemeldir.

Aslında ne çok şey var ama bellek ne yazık ki yanık... Doğal afetler, sporda şike, gezi olayları, köprüler, tüneller, 8 milyon artan nüfus, ne yazık ki yarısı Suriyeli göçmen, 2 Nobelli Türk, TL’nin 2.5 kat dolar karşında kaybı, terörün yeni yüzü, darbe girişimi, yeni anayasa yeni Türkiye..!

Doların artışında esas neden olan Türkiye’deki gerilimin ana nedeni ise 15 Temmuz darbe girişimi sonrası birlikteliğin ihtiyaç olduğu bir dönemde Anayasa değişikliğinin tekrar gündeme getirilerek meclise sunulması ve bu sürecin hem iç hem de dış piyasalarda dikta rejimine yöneliş olarak algı yaratması olmuştur. Bu olumsuz algı ciddi dış borcu olan, yapısal reform ve sıcak para girişine ihtiyacı olan Türkiye’de başta döviz kuru olmak üzere ekonomik parametreleri olumsuz etkilemekte, doğrudan yatırımcılar nezdinde dahi güven sorunu yaratmaktadır.

Başkanlık sistemi federal bir sistem olup, Türkiye gibi etnik kökenli ve demokrasi sürecini henüz tam anlamıyla tamamlayamamış ülkelerde ciddi riskler ortaya çıkarabilir. Tarihteki 564+64=628 yıl öncesinin örneklerinde de görülebileceğini biraz olsun vermeye çalıştım, değerlendirme size kalmış... 

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER