2. ULUSLARARASI DİNİ ARAŞTIRMALAR VE KÜRESEL BARIŞ SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

2. Uluslararası Dini Araştırmalar Ve Küresel Barış Sempozyumu 19-21 Mayıs 2016 tarihleri arasında Bosna Hersek Sarajevo‘da gerçekleştirilmiştir. Açılış oturumunun ardından çeşitli ülkelerden katılımlarla, açılış ve kapanış panelleri dahil 32 farklı oturumda 99 bildiri sunulmuştur. Sempozyum, dini araştırmalar, küresel barış ve din, kültürel barış temaları etrafında şekillenmiş; ana tema olarak ise küresel barışın sağlanmasında STK’ların rolü olarak belirlenmiştir. Sempozyumda sunulan bildirilere göre aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır: 1- Şiddet, korku ve tehditlerle anılan bir çağın içinde barışın konu edilmesi, İslam’ın tarihsel ve güncel barış tecrübesi ile yeni bir perspektif arayışı, sempozyumun amacını belirlemektedir. 2- Dünyanın barış, iyilik, ihsan, izzet, onur, birlikte yaşama, saygı, tahammül gibi kavramlarla yeniden düşünülmesi gerekirken, maalesef aksi kavramlarla bir düşünce darlığına ve gelecek karamsarlığına düştüğüne şahit oluyoruz. Bu sempozyumun katkısı ise yeni bir barış dilinin tesis edilmesi adına çok boyutlu bir tartışma zemini oluşturmasıdır. Umulur ki, bu dil tüm ötekileştirmelerin ve yok saymaların üstesinden gelecek bir eylem pratiğinin habercisi/işareti olacaktır. 3- Günümüz toplumlarının karşı karşıya kaldıkları sorunların başında farklılıkların eşitlik ve barış temelinde birlikte yaşamalarını gerçekleştirebilme gelmektedir. Bugün bütün ülkelerin hemen tamamının etnik, dinsel ve mezhepsel açıdan heterojen olduklarını dikkate aldığımızda bu sorunun evrensel olduğu görülecektir. Bu durum çok sıra dışı sorunlara yol açmaktadır. 4- Gerek İslam dünyasının entelektüel anlamda ürettiği bilgide gerekse insanlığa sunduğu küresel barış anlayışının tesisinde kendisini yeniden kurguladığı alan olarak mazi (nostalji) önemli bir yer tutmaktadır. Bugün İslam coğrafyasında kendi köklerine dönüşün farklı tezahürleri dikkat çekicidir. İslam’ın ilk dönemlerinden bugünü kurgulayan anlayış spesifik olayların genelleştirildiği katı bir İslam yorumunu üretebildiği gibi hiçbir aidiyet bağı ile konumlandırılmamış soft bir anlayışın adı da olabilmektedir. Bu anlamda geçmiş ile olan bağımız geçmişi tüm yönleri ile betimleyerek hazmetmiş ve günümüz toplumsal gerçekliğinin yeniden inşasına temel teşkil edecek bir okumaya tabi tutulmalıdır. 5- Yaşanan çağ, mekan, kültürel formlar ve toplumsal yapıya ilişkin farklılıkları göz ardı etmeyen bir perspektifle bugün İslam kardeşliğinin pratikte nasıl tesis edileceği üzerine yeniden kafa yormak ve bu kardeşliğin günümüz toplumsal gerçekliğinin yeniden inşasında rolü ve konumuna ilişkin toplumsal formasyonu yeniden tasarlamak toplumsal barışın öncelikli konu başlıkları arasındadır. 6- Kendini “İslami” olarak niteleyen, İslam’ın ana kaynağı Kur’an üzerinden kendini ve eylemlerini meşrulaştırmaya çalışan, söylemleri ve iddiaları ile muhatabının zihnini ifsada uğratarak amaçlarına ulaşmayı hedefleyen şiddet yanlıları, İslam’ı ve Müslümanları terörist olarak gösterme çabasına hizmet etmektedir. Bu durum, başta Batı olmak üzere dünya genelinde İslam’ı terörle özdeş görme ve İslamofobizmi normalleştirme/haklı gösterme çabalarına zemin hazırlamaktadır. 7- Kültürel ve ekonomik sorunları çözmek ve toplumun çeşitli kesimlerine hizmet etmek amacıyla kurulan STK’lar bir yandan çok başarılı çalışmalar gerçekleştirirken maalesef diğer yandan toplumlarda bazı farklılıkların kaynağını da oluşturmaktadır. STK’lar hak elde etme arayışı üzerinden de birçok ayrışmaları ortaya çıkarmıştır. Bu durum STK’ların ayrışmayı değil bütünleşmeyi temel alan yeniden inşasına ihtiyaç olduğunu ortaya çıkarmaktadır. 8- Kendi dünya görüşünü kurumsallaştıran bir STK anlayışından insanı merkeze alan, ilgilendiği alan bağlamında farklı toplumsal kesimleri muhatap alabilen bir STK anlayışına ulaşılmalıdır. 9- Farklı coğrafyalara hitap eden STK’lar, söz konusu ülkenin sosyo-kültürel yapısını dikkate alan ve kendi toplumsal kodlarını dayatmayan bir hizmet anlayışı benimsemelidirler. 10- Küresel barışın tesisinde Batının kavramları, kurumları ve uygulamalarını bir yöntem olarak benimsemek yerine kendi medeniyet müktesebatımızı temel alan bir model geliştirilmelidir. 11- Toplumsal cinsiyeti negatif ya da pozitif gibi kavramsallaştırmalarla ayrıştırıcı bir unsur olarak sunan yaklaşımlardan kurtularak kadını ve erkeği ontolojik bağlamda tanımlayan İslami/insani bir okumaya ihtiyaç vardır. 12- İçinde bulunduğumuz çağda hemen her gün karşılaştığımız farklı kimliklere karşı tahammülsüzlüğün yerine bir arada yaşamayı öğrenmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Nasıl ki farklı olanı düşmanlaştırma ve türdeşlik öğretilmiş ve öğrenilmiş bir şey ise farklılıklara saygı ve birlikte yaşama da yeniden öğrenilebilir ve öğretilebilir. 13- Barışçıl bir dünya için İlahi dinler günümüzde çoğulcu evrensellik tasarımları geliştirmeli ve çokkültürlülüğün teolojisinin yeniden inşasında dinler diğer dinlerin hakikatlerine bakışta yeni bir paradigma üretmelidir.
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER