Rakamlarla yalan söylemek, İçgörüyü sayıların arasına saklamak!

Doç. Dr. Emre Erdoğan
Doç. Dr. Emre Erdoğan
  Kas.23, 2016, 10:39

Mehmet Demiray İstatistiki rakamlar tabi ki hayatımızın parçası ama sadece bu rakamlara bakarak içgörü çıkarmak mümkün değil. Ancak bu rakamlar ortaya attığımız içgörüyü kanıtlamak, destekleme ve hatta geliştirmek için çok işlevsel.

Çoğu zaman rakamları seven ama bu rakamların nasıl toplandığı ve ne anlama geldiğine yeterince kafa yormayan yorumcular elinde ortaya çıkan içgörüler bizleri yanlış sonuçlara ve isabetsiz aksiyonlara itiyor.

İkinci ayımızda üzerine kafa yoracağımız tespitimiz “Soğuk ve resmi istatistiklerden içgörü çıkmaz.” Maalesef, özellikle mesleği istatistiki veri toplamak ve işlemek olan veya sıklıkla bu verileri sunumunu zenginleştirmek için kullanan analist meslektaşlarımın ortaya koyduğu ve içgörü olarak nitelediği verilerin “doğru ama isabetsiz” kalıyor.

Peki, nedir soğuk ve resmi istatistik dediğimiz şey? Çeşitli devlet kurumlarının veya sektörün önde gelen firmalarının kamuoyu ile paylaştıkları “veri setleridir”. Tipik örnekleri nüfus sayımı sonuçları ya da yıllık satış raporlarıdır. Pek çok analist bu veri setlerini inceliyor ve çarpıcı rakamları artarda sıralayarak enteresan çıkarımlar ortaya atıyor. Ancak çoğu zaman rakamları seven ama bu rakamların nasıl toplandığı ve ne anlama geldiğine yeterince kafa yormayan yorumcular elinde ortaya çıkan içgörüler bizleri yanlış sonuçlara ve isabetsiz aksiyonlara itiyor. Bu ay sıklıkla danışmanlık projelerim için karşı karşıya geldiğim bir meslektaşımın sıklıkla tekrarladığı ve soğuk ve resmi istatistiğe dayanan yanıltıcı içgörü çalışmasını inceleyeceğim. Pek çok ayrı versiyonu bulunabilecek aşağıdaki yazı ilgili analistin görüşlerini ve düşünce tarzını gözler önüne seriyor:

“İstanbul ülke nüfusunun ve seçmeninin beşte birini barındıran bir metropol. İstanbul’un bilindik tarihi ve kültürel özelliklerinin dışında, on yıl önceye göre görece artmakta olan bir özelliği daha var. İstanbul hala en yüksek oranda göç alan, aynı zamanda doğurganlık oranı da en yüksek metropollerimizden birisi. Bu nedenle demografik yapısı kadar sosyolojik ve kültürel dokusu da yıldan yıla değişiyor. Bugün İstanbul’un sosyolojik, kültürel ve demografik özellikleri ülke ortalamasına paralel hale gelmiş durumda.”

Okuduğunuz bu paragraf iç içe geçmiş dört tespit ve üç adet de çıkarım içeriyor. Haydi hep birlikte “içgörü olarak tanımlanmış, istatistiki yorumu” tespit ve çıkarımlarını parçalayarak inceleyelim.

Tespit: İstanbul Türkiye nüfusunun 1/5’inin yaşadığı şehirdir

Tespit: İstanbul Türkiye seçmen nüfusunun 1/5’ini barındırıyor

Tespit: İstanbul Türkiye’nin en yüksek doğurganlığa sahip metropolüdür

Tespit: İstanbul Türkiye’de en çok göç alan ildir

Çıkarım: İstanbul’un sosyo-demografisi göç ile değişiyor

Çıkarım: Son on yılda bu değişimin hızı arttı

Çıkarım: Yoğun göç yüzünden İstanbul’un yapısı, Türkiye geneline benzedi

Şimdi tüm tespit ve çıkarımları tek tek ele alalım. 1. Tespit, 2015 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verilerine göre İstanbul 14.657.434 kişiye ev sahipliği yapıyor, yani İstanbul nüfusunun Türkiye nüfusuna oranı %18,6; beşte birinin biraz altında. Fark belki çok kritik değil ancak, nüfusun büyüklüğü düşünüldüğünde, bu yuvarlama ile İstanbul’u olduğundan 1.090.777 kişi daha kalabalık sanıyoruz. 2. Tespit Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 2015 yılı verilerine göre İstanbul’da 10.318.203 seçmen yaşıyor. Bu rakamın Türkiye’deki toplam seçmen sayısına oranı ise %19,1, yani İstanbul’da oy kullanma yaşına gelmemiş veya herhangi bir nedenle oy kullanmaya ehil olmayan insan sayısı 4.339.231. Başka bir deyişle İstanbul’da seçmen olmayanların oranı %29,6. Bu da demek ki İstanbul’da yaşı 18’in altında olan insan sayısı, yani çocukların sayısı Türkiye genelinden düşük… 3. Tespit 18 yaş altı nüfusun azlığı düşünülürse doğurganlık ile ilgili tespitin de yanlışlığı aşikâr. Ancak yine de rakamlarla göstermemiz gerekirse, Türkiye’de nüfusu 1 milyonun üstünde 20 ildeki kaba doğum oranı yani kişi başına düşen çocuk sayısı hesaplandığında İstanbul ilinin 11.sırada yer aldığını söylemeliyiz. 4. Tespit, İstanbul 2015 yılında aldığı 453.407 kişilik göç ile Türkiye’de en çok göç alan il. Dolayısıyla tespit doğru ancak bu yüksek rakam tamamen İstanbul’un devasa büyüklüğünden kaynaklanıyor. Zira hiçbir kontrol yapmadan, Türkiye’de en çok salatalık tüketilen ilinde İstanbul olduğunu söylemek mümkün. Bütün bunların ötesinde bir ilin göç alıp almadığını söyleyebilmek için o ile gelen insan sayısından o ilden ayrılan insan sayısını çıkarmamız, yani net göç rakamını hesaplamamız gerekiyor. 2015 yılında İstanbul’u terk eden insanların sayısı 402.864. Yani İstanbul’un net göç rakamı sadece 50.543 ve bu İstanbul nüfusunun sadece binde 3,4’ünü oluşturuyor.

Şimdi gelelim çıkarımlara. A çıkarımı, her ne kadar İstanbul’un göç ile birlikte sosyo-demografik olarak değiştiği iddiası akla yatkın gelse de, İstanbul sadece marjinal düzeyde göç aldığı için çıkarım doğru değil. Belki bu tespit İstanbul’un yüksek göç aldığı 1950-1960 yılları için doğruydu ama günümüzde bir geçerliliği yok. B çıkarımı da maalesef hatalı zira son on yılın net göç rakamlarına bakıldığında göçün artma değil düşme eğiliminde olduğu görülüyor (1000/4’ten 1000/3,4’e). C çıkarımı Aslında kendi kendini doğrular nitelikte çünkü istatistiki büyüklüğü nedeniyle İstanbul için hesaplanan ortalamaların Türkiye ortalaması ile örtüşme olasılığı olasılık olarak yüksek. İstanbul ile Türkiye nüfusu radikal şekilde farklı özellikler gösteriyor olsaydı bile ortalamaların aynı çıkma ihtimali minimum %20. Ancak biz yine de 1-2 tane sosyo-demografik değişkene bakalım. Mesela İstanbul’a göç eden kişiler ile İstanbul’dan göç eden kişiler arasında bir fark var mı? Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre İstanbul’da 15 yaş üstündeki nüfus için eğitimde geçen yıl sayısı 9. Aynı değer İstanbul’a göç eden nüfus için ise 2015’te ise 9,7, İstanbul’dan göç eden nüfus için ise 9,5. Yani İstanbul az eğitimli nüfusunu göç ile kaybederken, daha eğitimli bir nüfusu kazanıyor. Her ne kadar göç oranı binde 4’ün altında olduğu için bu etki marjinal de olsa İstanbul göç ile daha eğitimli insanlar kazanıyor.

Uzun lafın kısası istatistiki rakamlar tabi ki hayatımızın parçası ama sadece bu rakamlara bakarak içgörü çıkarmak mümkün değil. Ancak bu rakamlar ortaya attığımız içgörüyü kanıtlamak, desteklemek ve hatta geliştirmek için çok işlevsel. İstatistiki verilerden faydalanmak için mesleğine saygı gösteren istatistikçi ve demograflar ile çalışmalı, rakamları çapraz kontrollerden geçirmeli ve açıklamalarımızı çeşitli hipotezler ile yanlışlamaya çalışmalıyız. Bu doğru yolu izlemek yerine, havalı ve çarpıcı gelen soğuk ve resmi istatistiki rakamları yinelersek, gerçeği çarpıtır, rakamlarla yalan söyler hale gelir ve güzelim içgörüyü heba ederek ıskalarız.

Buraya kadar neden soğuk istatistikten içgörü çıkmayacağını somut bir örnek ile açıklamaya çalıştım. Yazıyı bitirmeden istatistiklere ruh katmak ve kaliteli bir içgörüye ulaşmak için neler yapılması gerektiğini listeleyerek yazıyı noktalamak istiyorum.

• İstatistiki verilere bakarken sadece mutlak rakamlara bakma. Oranları da göz önünde bulundur.

• İstatistiki verilerle uğraşırken sadece tek bir değişkene odaklanma. Bağlantılı veri setini gözden geçir.

• Bir istatistiki veri, ne kadar şaşırtıcı ve dramatik olursa olsun rakamların da yalan söyleyebileceğini asla unutma.

• Gerçekten içgörü peşindeysen ne rakamlara boğul, ne de rakamlara küs. İstatistik ile içgörünün birbirine düşman değil, aksine birbirini beslemesi gereken iki kardeş olduğunu unutma.

Teknik bir konuyu anlatmanın en verimli yolu, konunun aslında ne olmadığını anlatmaktan geçer. İçgörü, tüketici araştırmaları ve pazarlama stratejisi alanında faaliyet gösteren uzmanların sıklıkla referans verdiği; her daim peşinde koştuğu, çoğunlukla arayıp bulamadığı, bulduğu zaman da kolay kolay planlamaya dahil edemediği çok önemli bir kavramdır. Kariyerinin önemli bir kısmını içgörü aramak, ortaya çıkarmak, anlatmak, kabul ettirmek ve pazarlama planlarına entegre etmekle geçirmiş bir profesyonel olarak sizlere, her ay farklı bir başlık altında içgörünün ne olmadığını sektördeki somut örneklerle aktarmaya çalışacağım.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER