Sanayi Toplumu Eğitim Sistemi Artık İhtiyaçları Karşılamıyor

Teknolojinin eğitim ile bütünleştirilmesi gerektiğini savunan ve diğer ülkelerin eğitim modellerini inceleyerek bize özgü bir model önerisi sunan Tink Okulları Kurucusu Zeynep Dereli ile yeni kitabı Dijital Yerliler’i konuştuk.

Teknolojinin eğitim ile bütünleştirilmesi gerektiğini savunan ve diğer ülkelerin eğitim modellerini inceleyerek bize özgü bir model önerisi sunan Tink Okulları Kurucusu Zeynep Dereli ile yeni kitabı Dijital Yerliler’i konuştuk.

Dijital Yerliler kimlerdir? Nasıl tanımlıyorsunuz bu kavramı?

 

Dijital Yerliler, kısaca teknolojiyle küçük yaşlarında tanışmış kişiler olarak tanımlanabilir. Bu kişilerin ana dilleri bilgisayar, video oyunları ve internet’in dijital dilidir. Bu genç nesil günümüzde genellikle 15 ile 25 yaşları arasındadır. Bu kişiler, 1985’ten önce doğan Dijital Göçmenlerle etkileşimli ürünleri algılayışları ve bu ürünleri kullanma şekilleri açısından farklılık gösteriyorlar.

İş dünyası isminize aşina olsa da yazarlığa ilk kez adım attınız, Dijital Yerliler de ilk kitabınız oldu. Sizi bu kitabı yazmaya iten sebepler nelerdi? Karar sürecinizden bahseder misiniz?

Yıllar boyunca kazandığımız tecrübe ve birikimlerle birlikte ülkemize ait bir eğitim modeli kurgusu geliştirdik. İnsanın merkezde olduğu ve teknolojik imkanlarının sonuna kadar kullanıldığı modern bir eğitim fırsatı yaratan Teknoloji ve İnsan Kolejleri’nin Kurucusu olma şansını yakaladım. Ülkelerin eğitim modellerine baktığınızda, her ülkenin kendine özgü eğitim modelleri geliştirdiğini görüyoruz. Dijital Yerliler, Yeni Nesil Eğitim Modeli kitabımda ülkemizi 21. yüzyılda lider konuma getirebilecek bir model önergesini paylaştım. Umarım değer yaratabilir.

 

Kitapta nelerden bahsediyorsunuz? İçeriği anlatır mısınız bize?


Dijitalleşme ile yaşanan yeni ve büyük değişimin gerektirdiği insan kaynağını ve daha önemlisi insanı yaratmak için eğitimde köklü bir değişime ihtiyaç duyulmakta. İnsan ile teknolojinin birbiriyle bütünleştirilmesi ve insanın teknolojiyi anlar, kullanılır ve geliştirir hâle gelmesi, bu değişimin en temel özelliği olmak durumunda.

 

Dijital yerliler olarak tanımladığımız Z kuşağı gençleri, dijital bir dünyanın içerisine doğan ve dijital ortamları etkin bir şekilde kullanabilen bireylerden oluşuyor. Onlara, tablet, akıllı telefon, televizyon ya da bilgisayarın nasıl kullanıldığını göstermeniz gerekmiyor. Adeta teknoloji ve sanal dünyanın nasıl kullanıldığını öğrenerek dünyaya geliyorlar.

Teknolojiyi eğitimin demokratikleştirilmesi, kişiselleştirilmesi ve 21. yüzyıla uygun hâle getirilmesi için kullanmalıyız. İnsan ve insanlık, yani insanî değerler bu kurgu içinde her zaman yol gösterici olacak ve olmak durumunda.

 

Günümüz eğitim sistemi dışarıdan bakıldığında sürekli yeni bir şeylerin denenmeye çalıştığı, sabit olmayan bir sisteme sahip görünüyor. Bu da öğrencilerin kendilerini bir deneme tahtası gibi hissetmesine sebep oluyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu? Sizin tecrübelerinize göre eğitim sistemimizde en sık yapılan yanlışlar neler?

 

Dijital Yerliler kitabımda ele aldığım eğitim yöntemini geliştirmemizin nedeni, bilgiyi depolamanın önem taşıdığı sanayi toplumu eğitim sisteminin artık ihtiyaçları karşılamıyor olması. Bu nedenle yeni ve fark yaratacak bir eğitim paradigması oluşturmak günümüzün en önemli ihtiyacı. Bu paradigmayı yaratırken ortaya çıkan yeni dünyanın ihtiyaçlarını ve sağladığı yeni olanakları iyi değerlendirmek ve doğru kullanmak gerekiyor.

Peki halihazırdaki sistemin doğru bulduğunuz noktaları var mı?

 

Elbette. Birçok başarılı nokta mevcut ve emeği geçen herkese ülkem adına teşekkür ediyorum.

 

Yeni dünya, girişimciliğin gelişmesi için inanılmaz fırsatları barındıran bir ortam yaratıyor. “Her şeyin” demek abartılı kabul edilebilse bile birçok şeyin değişmekte olması, girişimciliği öne çıkarıyor. Her şeyi değiştirmese de her şeyi etkileyen bu değişim dalgası, bir stratejik yapılanma ihtiyacı yaratıyor.

 

Bu girişimcilik geninin içinde olduğu DNA’nın bir diğer geni de STEM olmak zorunda. Hatta STEM’in –İngilizce’deki karşılığından yani kök hücre anlamına gelen stemcell’den yola çıkarak- bu dünyanın kök hücresi olduğunu kabul edebiliriz. Bu tanımlamanın bir ileri aşaması olarak günümüzde buna sanatın eklendiği yeni bir terimden bahsetmemiz gerekiyor. Mevcut eğitim sistemimizde STEM’e çok büyük önem veriliyor.

 

STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics - Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) uzun süredir geleceğin dünyasını şekillendirecek insanları yaratma formülü olarak geliştiriliyor. Buna sanatın A’sının (Art) eklenmesi ile STEM+A’ya ya da STEAM’e ulaşıyoruz. İngilizce’de buhar anlamına gelen ‘steam’, sembolik olarak ilk sanayi devrimini yaratan buhar gücüne ve buhar makinesine işaret ediyor. Belirsizliğin yüksek ve değişimin şiddetli olduğu dijitalleşme çağında çıkış yolunu bulmak için daha önemli hâle gelen ilhamın yeni sistem içindeki göstergesi, bu A harfi.

 

Bu harf dizileri bile kendi içinde yeni insan tipinin çokdisiplinli olması gerektiğinin şifresini barındırıyor. Bu şifre, gelecek ile ilgili kurgu açısından da önem taşıyor. Çokdisiplinli insanların bu gelişmeler içinde sahip olacağı rol büyürken, STEAM eğitimlerinin ortaya çıkaracağı bu insanların topluma kök hücre olarak eklenmesiyle toplumsal gelişme mümkün olacak. Zaman içinde bu şekilde eğitilmiş kişilerin sayısının artması, gelişme ve rekabet gücünün ileri taşınmasını sağlayacak.

 

 

Gençler işsizlikten, işverenler nitelikli çalışan bulamamaktan yakınıyor. Bu durum da eğitim sistemimizi yakından ilgilendiriyor. Ezbere dayalı bir eğitim sistemi kanıksanmış hâlde ve akademisyenlerin azımsanamayacak bir kısmı da zamanla tembelleşerek yeni gelişmelere kendilerini kapatıp güncel bilgileri öğrencilerine aktaramıyorlar. Bu durumda öğrenciler mezun olduğunda iş dünyasına ve mesleklerine adapte olmakta zorluk yaşıyor. Ne zaman uygulamaya ve pratiğe dayalı eğitim sistemine gereken önemi vermeye başlayacağız? Bu sistemin değişebilmesi için neler yapılmalı?

 

Teknolojinin sağladığı imkânların artması ile çocukların geleceklerine uzanmalarını sağlayacak eğitim, sürekli gelişimlerine hizmet edecek bir platforma dönüşmeli çünkü belirsizliklerin giderek arttığı ve değişimin hızlandığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyadaki tek mutlak gerçek, değişim olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle eğitimin en önemli misyonu, adaptasyon kabiliyetini artırması ve hayat boyu öğrenme bilincini kazandırmak.

 

Eğitim öğrencilerin yetenekleri doğrultusunda olmalı

Son olarak, çok sayıda ülkenin eğitim sistemini incelediğinizi biliyoruz. Eğitimde güncel trendler neler? Bizim eğitim sistemimizin de iyileştirilmesi için neler yapılması gerekiyor? 

 

Dijitalleşme ile gelen yeni ve büyük değişimin gerektirdiği insan kaynağını ve daha önemlisi insanı yaratmak için bu değişimin köklü bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekiyor. İnsan ile teknolojinin birbiriyle bütünleştirilmesi ve insanın teknolojiyi anlar, kullanılır ve geliştirir hâle gelmesi, bu değişimin en temel özelliği olmak durumunda. Okullar bunun içinde bir platform olarak çok önemli bir yere oturuyor. Bir araya getirdiği ve hizmet ettiği kitle düşünüldüğünde, okul yönetimlerinin müşterilerinin sadece öğrenciler değil, onların ailelerini ve öğretmenleri de kapsayan geniş bir kitle olduğu görülüyor. Bu kitleyi oluşturan unsurların her birinin taleplerinin ve ihtiyaçlarının farklı olması, okul yapısının da buna göre kurulmasını gerektiriyor. Öğretmenler, öğrencilerinin özelliklerini bilen ve onlara en uygun eğitimi kurgulaması gereken kişiler olarak bu sistemin içinde yer alıyor. Aileler, çocuklarının iyi bir eğitim almasını ve hatta diğerlerinden daha iyi bir eğitim alarak hayata bir adım önde başlamasını istiyor. Öğrenciler ise gelecekteki rollerine iyi hazırlanırken bunu arkadaş çevreleri içinde yapmanın ve içine girdikleri dünyada kabul görmenin peşinde.

 

ABD’li yazar Malcolm Gladwell, okul yönetimlerinin hem öğrencileri hem de öğretmenleri tanıyarak en ideal öğretim eşleşmesini oluşturmasının kritik önemde olduğunu belirtiyor. Bu uyumun sağlanması, kurulan eğitim sisteminin başarısı için kritik önemde. Daha büyük ölçekte ise, ekosistemin doğru kurulması ve verimli bir şekilde yönetilmesi başarının sihirli formülünü oluşturuyor.

 

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER