Yapay Zekâ Kavramının Altı Boşaltılıyor

Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik bölümü profesörü Murat Sarı ile hem dünyada ve ülkemizde yapay zekânın bulunduğu konumu ve ülke olarak yapmamız gerekenleri konuştuk.

Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik bölümü profesörü Murat Sarı ile hem dünyada ve ülkemizde yapay zekânın bulunduğu konumu ve ülke olarak yapmamız gerekenleri konuştuk.

Amerika yapay zekâyı daha çok kurumsal alanlara entegre etmeye çalışırken, Çin’de kamusal alanlarda çalışmaların sürdürüldüğünü görüyoruz. Türkiye’deki çalışmalar hangi noktada yer alıyor?

Biraz klasik olacak ama Türkiye kıtalar arası bir ülke. Batı toplumlarında bireycilik ön planda. 18 yaşına geldikten sonra evladından kira alan bir toplumdan bahsediyoruz. Doğu ve Asya toplumlarında daha farklı. Doğu ve Asya toplumunda karar alma mekanizması daha merkezi. Batı toplumlarında daha çok birey ve sanayi iş birliği, bireysel çalışmalar ve araştırma grupları kendileri teşekkül ediyorlar. Bunların sonuçları da doğal olarak farklı oluyor. İkisinin de avantaj ve dezavantajlarını gözlemleyebiliyorsunuz. Bireyselciliğin ön planda olduğu toplumlarda daha çok bireysel teşebbüsler ön planda. Merkezi yönetimlerin daha çok ön planda olduğu Asya ülkelerinde geleneklere tutunduklarını gözlemleyebiliyoruz. Göz ardı edilmemesi gereken bir durum daha var. Asya toplumlarında da Batı toplumlarında da dünyanın globalleşmesi ve iletişim araçlarının çeşitlenmesiyle geleneksel değerlerin aşındırılması yolunda ciddi yol kat edildiğini söyleyebilirim. Bu aşındırma kötü ve iyi anlamda olabilir. Peki Türkiye ne durumda? Biz coğrafi olarak kıtalar arasında kavşak noktasında olduğumuz gibi bu iki toplum arasında da bir kavşaktayız. Sağlıklı bir zemine oturabilirsek iki toplumun da olumlu taraflarını alabiliriz.


Toplumda her şeye yapay zekâ denmeye başlandı. Herhangi bir teknolojiyle donatılan bir ürüne bile yapay zekâ tanımlaması yapılıyor. Siz yapay zekâyı nasıl tanımlıyorsunuz?

Maalesef doğru söylüyorsunuz. Bu konuya girmeden önce bir teknikten bahsedeceğim: “Matematiksel Modelleme Tekniği”. Normal insanları bırakın, modelleme kelimesinin çekici olduğunu, para getirdiğini gördükten sonra akademik alanda da eğitimcisi mühendisi ekonomisti herkes modelleme lafını kullanmaya başladı. “Peki modellemenin anlamı nedir?” dediğiniz zaman kimseden ses çıkmıyor. Kavramın altını boşaltıyorlar. Bu durum da bilgiliymiş gibi görünen cahilleri oluşturuyor.

 

Son zamanlarda modelleme ifadesindeki sergüzeştlik ve başı boşluğun yapay zekâ için de kullanıldığını gözlemliyorum. Yapay zekâ konusuna girmeden birkaç şeye daha değineceğim. Data, information, knowledge kelimelerinin Türkçe karşılığı hemen hemen aynı, hepsine veri ve bilgi diyebiliriz. Ama aslında data ham veri, knowledge ise işlenmiş veri. Bu terimler arasındaki ince çizgiyi anlamadan yapay zekânın hayatımıza dokunan sürecini ve olgular sistematiğini anlamanın çok kolay olacağını düşünenlerden değilim.

Yapay zekânın tanımına, “bilinenden yola çıkarak bilinmeyene ulaşma” diyebiliriz kısaca. Zekâ dediğimiz şey -biyolojik veya anatomik- bilinen bir şeyden yola çıkarak bir öngörüde bulunmaya çalışmaktır. Buna öngörü diyebilirsiniz ama siz elinizde hiçbir veri bulunmadan herhangi sosyolojik, bilimsel veya tarihsel bir olgunun 30 yıl sonrası hakkında bilgi üretemezsiniz. Mutlaka elinizde şu ana veya geçmişe ait hatırı sayılır verilerin olması gerekir ki, onlardan yola çıkarak bir öngörüde bulunabilesiniz.

Yapay zekâ dünyanın her yerinde ve hayatın her aşamasında kullanılıyor ve gelişiyor. Artık robot spikerlerin üretildiği bir çağda yaşıyoruz, bunlar bize yansıtılanlar. Bir de bizimle paylaşılmayan teknolojiler var.

Sizin dikkatinizi çeken, yapay zekâ odaklı bir ürün var mı?


Şimdi bir yere seyahate veya iş gezisine çıkıyorsunuz. Yanınızda dört tane beş tane farklı farklı diller konuşan insanlar var. Sizde de olsa olsa iki tane dil biliyorsunuz. Beş tane altı tane dil bilmek biraz lüks. Böyle bir toplumda dört beş tane tercüman taşımanız gerekiyor. Kolay bir iş değil bu.

Yapay zekâ kullanılarak, sizin konuştuğunuz her şeyi İngilizce’den Japonca’ya çok sayıda dilde, sizin hologramınız vasıtasıyla tercüme eden bir teknoloji var. Sizin bu kopyanız, sizinle aynı ses ve tonu kullanıyor. Bu küçük bir olay değil.

Türkiye’de yapay zekâ noktasında global seviyeyi yakalamak için işe nereden başlamalı? Devlet, özel sektör, üniversiteler nasıl bir yol izlemeli? Sizin gözlemlediğiniz kadarıyla eksikler neler?

Sözünü ettiğiniz paydaşların hepsinin eş zamanlı olarak hem bilinçlendirilmesi hem öneminin kavratılması gerekiyor. Geç kalmış görünebiliriz ancak herkesin ivedilikle bilgilendirilmesi ve yapay zekânın gerekliliğinin dikkatli bir şekilde anlatılması lazım. Çok da geç kaldığımız söylenemez ama bizim istediğimiz şey hayata dokunan ve profesyonelce üretilen şeylerin yapılması ve yaygınlaştırılması. Bunun için başta üniversitelerimizin ciddi şekilde kafa yorması gerekiyor. Bürokratik yavaşlamalara ve engellemelere mahal bırakmadan en kestirme yoldan yapmamız lazım. Çünkü kaybedecek saniyemiz bile yok. Bulunduğumuz nokta çok da küçümsenecek bir yer değil ama yeterli mi sorusuna kocaman bir “hayır” diyebilirim.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER