Ödeme olan her yerde TROY olacak

Mehmet Demiray
Mehmet Demiray
  Eyl.23, 2017, 02:14
Türkiye’de 60,4 milyon adet kredi kartı, 124,2 milyon adet de banka kartı kullanılıyor. 2016 yılının haziran ayı ile kıyaslandığında 185 milyonluk toplam kart sayısında yıllık yüzde 6 artış gözleniyor.

Türkiye’de 60,4 milyon adet kredi kartı, 124,2 milyon adet de banka kartı kullanılıyor. 2016 yılının haziran ayı ile kıyaslandığında 185 milyonluk toplam kart sayısında yıllık yüzde 6 artış gözleniyor.

 

Türkiye’de 60,4 milyon adet kredi kartı, 124,2 milyon adet de banka kartı kullanılıyor. 2016 yılının haziran ayı ile kıyaslandığında 185 milyonluk toplam kart sayısında yıllık yüzde 6 artış gözleniyor. Yüksek gibi görünen bu kart sayısına rağmen Türkiye’de 23 milyon kişinin hala banka hesabı, banka kartı ve kredi kartı bulunmuyor.

 

Bir taraftan teknolojinin gelişimi, diğer taraftan şehirli kültürün gelişimi ve yoğun yaşama nakitsiz bir dünya­nın herkesi çepeçevre sardığı söylenebilir. Bu amaçla Bankalararası Kart Merkezi (BKM) yerel ödeme yöntemi oluşturmak ve dijital dönüşümün merkezi olmak amacıyla TROY adlı kart ile yenilikçi bir platform oluşturdu. 2016 Nisan ayında tanıtımı yapılan TROY, şu anda 15’i banka biri banka dışı olmak üzere 16 kurum TROY logolu kart, ön ödemeli kart ve kredi kartı basabilir duruma geldi. TROY logolu kart sayısı ise 500 bine yaklaştı.

Nakitsiz ödemeler toplumu hedefine uçarak ilerleyen bir ortamda, BKM ve TROY Genel Müdürü Soner Canko ile hem finan­sal teknolojilerdeki gelişmeyi hem de TROY’un bundan sonraki hedeflerini konuştuk. Dijital dünyadaki gelişmelerin ardı arkası kesilmiyor. Diyorsunuz ki ben şöyle bir uygulama kullanıyorum. Bu uygulamada bir güzellik var. Mantıklı bir şeyde hemen sıraya sokmuş oluyoruz.

 

Soner Bey, sizin konuşmalarınızda kul­landığınız önemli kavramlardan biri Finansal Okuryazarlık. Sanırım şimdi buna Dijital Okuryazarlık eklememiz gerekiyor. Hatta bu ikisini birleşti­rip buna “Fintech Okuryazarlık” da diyebiliriz. Ancak fintech veya dijital alandaki çalışmalarınızda yalnız değil TROY. Bankalar, telefon operatörleri ve yabancılar da bu alan ile pazara giriyor. Bu yarış ve rekabet nereye gidiyor?

Aslında yarış veya rekabet yok oyun yeni başlıyor. Yani sonuçta Türkiye 80 milyonluk bir pazar. Ve akıllı telefon penatrasyonu hala sınırlı. İnternet erişiminde gidilecek çok yol var. Herkeste akıllı telefon olsa, internete erişim olsa bile dijital okuryazarlık geliş­mesi lazım. Dolayısıyla bir kısım internete erişemiyor, bir kısmı akıllı telefon kullanmı­yor, kullananların da bir kısmının dijital okur yazarlık olgunluk seviyesi yeterli değil.

Sizin bu alandaki katkınız nedir?

Telefon operatörleri mobil interneti Türki­ye’ye yayıyorlar. Cep telefonu üreticileri fi­yatların seviyesi ile aşağıya çekmeye uğraşı­yorlar. Çinli üreticiler geliyor, Vestel gibi yerli üreticiler ürünleri geliştiriyor. Operatörler kendi markaları ile telefon çıkarıyorlar… Biz ne yapıyoruz? Finansal okuryazarlık olduğu gibi birey bazından ülke bazına anlatmaya çalışıyoruz. Dijitalleşmenin ülke ve bireye ne faydası var onu anlatmaya çalışıyoruz. Bunlar şöyle kıymetli. Biz ilk defa 2015 yılında “Mobilden aldım” diye bir kampanya yaptık.

Bu iletişimi yaparken herkes bize “Deli misiniz?” dediler... O tarihte mobilden alışveriş yapanlar, bugünün üçte biriydi. Yani bir gömlek, ayakkabı, kitap almak için mobile girmiyorlardı. Son birkaç yılda mobil cihazların ekran ölçüsü dramatik şekilde büyüdü. Tablet ile yapabildiğiniz her şeyi telefonunuzla yapabiliyorsun. Hayat giderek mobilize oluyor, dijitalize olmaya başladı. Kitap alırken, almadan önce kim ne demiş, diye bakıyoruz.

 

Bana göre dijital okuryazarlığı iki ürünle insanlara bir nevi öğrettiniz: BKMEkspres ve Troy… İnsanlar bu iki ürünle hem BKM’yi tanıdılar hem teknolojiyi öğrendiler.

Dijital okuryazarlık konusunda sabaha kadar da konuşsam azdır. Evet, TROY ve BKMEkspres marka olarak insanların doku­nabileceği iki ürün oldu. O açıdan da biz iki şeyi birden yapıyoruz. Pazarı geliştir­mek için fikir önderliği yapıyoruz sonra da oluşturduğumuz pazara bir marka ile girip gösteriyoruz.

 

Benzerlerine göre, bunların artı ne teknoloji getirdiniz ve hangi artı değeri getirdiniz?

Bizim en çok üzerinde durduğumuz şey “Rekaberlik” dediğimiz ve İngilizce’de Coo­petition diye geçen rekabetteki kurumların iş birliği olarak tanımlayabileceğimiz şeydir.

Bu rekaberlik tanımını sizin kadar kullanan başka biri yok.

Bu sektörün var olma sebebi bu. Sizin dernekleriniz var, basın kartınız var vs. Bu çatıların altında dayanışma sağlıyorsunuz. Bizim için de böyle. Sektörün oyuncuları bakımından önemli bir kavram. Ben bunu Silikon Vadisinin bir benzeri olarak kulla­nıyorum. Silikon Vadisinde herkes rekabet ederken, iş birliği yapıyorsa. Bu kültür orayı uçurmuşsa, bu anlayışın Türkiye’ye gelmesi adına bunu taşıyorum.

Bir de bunun için Kuluçka Merkezi de gerekmez mi? İki yıl önce bir toplan­tıda buna benzer bir şey söylediğinizi hatırlıyorum.

Doğru ama her şey lazım. Yatırımcı da lazım, kuluçka merkezi de, üniversiteler de lazım. Ekosistemin oluşması için bütün paydaşların o sisteme katkı vermesi lazım.

Ama bence olmadı?

Oluyor aslında. İtiraf etmem gerekirse, 5 yıl önce Türkiye’deki internet seviyesi konusun­da ne düşünüyorsunuz, diye sorsaydınız, bugünkü rakamları telaffuz etmezdim. Bü­tün Türkiye internet girişimciliği konusunda dünya pazarlarında örnek alınacak seviyeye geldi.

Bunu hangi kritere göre söylüyorsu­nuz? Sizin de telaffuz ettiğiniz rakamlara göre ­ fintech’in dünyada 20 milyarlık iş hacmi var. Ama bundan ne kadarlık bir pay alabiliyoruz?

Açıkça söylemek isterseniz, rahat rakam telaffuz etmek doğru değil. Dünyada 20 milyar dolarlık bir hacmi var ama elmalar ile armutları kıyaslamış oluruz. Türkiye’de fintech’in en büyük müşterisi bankalar. Bankaların fintech kapsamında hesap edilmediği için bu rakamlar az görünüyor. Fintech hızla gelişiyor. Yemek Sepeti’nin satış fiyatı dünyada örnek rakamlardan bir tanesidir. Yine bu anlamda giddigidiyor’un eBay’e satılması önemlidir. Artık fintech yatırımlarının dünyaya açılması evresine geliyoruz, yaklaşıyoruz. Bunun için de tüm paydaşların iş birliği yapması lazım. Kamu, girişimci, üniversite, medya vs. Siz haberlerinizde “fintech şöyle, fintech kötü vs” yazsanız üç gün sonra kendiniz de inanırsınız. Markafoni’nin gidişi kötü bir örnektir ama aslına bakarsanız inenler çıkanlar olacaktır. Güzel oyuncularımız var. Türkiye’de finansal ve dijital okuryazarlığın önemli bir noktaya geldiğini ve internet girişimciliğinin gelişeceğini düşünüyorum ve umutluyum.

Öncelikle harekete geçmesi gereken unsurlar nelerdir?

İhaleyi tek bir tarafa yıkarsak kolaya kaçmış olurum. Herkesin üzerine düşen görevler var. Ekosisteme katkı sağlamamız lazım.

Turkcell’in Paycell’i BBDK’dan onay aldı. Aslında Turkcell bu şirketi 2000 yılında kurmuştu. 17 yıl sonra onay aldı. Turkcell’in bu girişimi fintech ala­nında ne gibi rekabet oluşturur?

Tüm dünyada ilgi var. Bizim rakibimiz sayılmaz ama bankaların olabilir. Biz altyapı sağlıyoruz. Turkcell ve diğer operatörlerin ilgisi yeni değil. Müşteri derinliğini artırmak adına… Ben aslında bunun sağlıklı iş modeli olduğunu düşünmüyorum. Dünyada dev operatörler benzeri milyonlarca deneyimler yaptılar ve vazgeçtiler.

Troy’u da özel bir şirketin kurması daha uygun olmaz mıydı?

Varsayımlar üzerine yorum yapmayayım ama biz BKMEkspres ve TROY kar amaçlı işler değil. BKMEkspress’i güvenli alışveriş imkanı sağlamak için girdik.

Ama kar edecek bir yapı olmalıdır, oluşturulmalıdır...

Dışardan bakınca öyle görünebilir. Biz ban­kaların işlerine katkı sağlayacak işler yaptık. Ama bunlar karlı işler olduğu anlamına gelmiyor.

Faydalı ama karlı değil… Fakat yarın öbür gün karlı hale gelebilir.

Gelebilir ama çok uzun vadede. Onun için bir sermaye bir işe sıcak bakmaz. Net anlatabildik. Elon Musk, Mars’a gitmek için çalışmalar yapıyor. Diğer ünlü milyarderler bu alana yatırım yapamaz mıydı? Görünür gelecekte karlı bir yatırım alanı değil. Tabi­riyle business case’i yok.

Musk da diğer işleri için vizyon ve iti­bar oluşturuyor. Ben o kanaatteyim.

Bugün vizyon oluşturmak için para harcaya­bilmek vizyon ve kaynak gerektirir. Biz, şu anda iş birliği halinde olduğumuz için uzun vadeli bir yatırım yapabiliyoruz. Ağustos ayı bizim TROY’a başlamamızın beşinci yılı. Daha yeni lansman yaptık, hiç bir yatırımcı beş sene sonra göreceği plastik kart için yatırım yapmak istemez.

Belki de beş sene o plastik kart olma­yacak. Bu arada kanaatimce TROY, Türkiye’nin son yıllarda çıkardığı nadir markalardan biri oldu. Uzun vadede fizibil olabilir mi?

Burada amaç fizibil olması değildir. Strateji­nin uzun vadede yerine oturmasıdır. Sürele­rin çok çabuk tüketildiği bir dönemdeyiz.

TROY’u marka oluşturma örneği olarak beğeniyorum. Troy’da hedefleri yaralayabildiniz mi?

17 banka kart çıkarıyor, bizim için esas olan yüzde 100 tüm ATM ve postlarda kabul gö­rüyor. En önemli sorun kartın kabul görmü­yor. Bunu geçen sene ulaştık bu seviyeye.

Hedef rakamlarınız nedir?

Bizim amacımız pazar payı değil. Hedefimiz bankacılık yapmayan yeni kitlelere gitmek, yeni finansal okuryazarlık diyoruz ya, onu ger­çekleştirmemiz lazım. Nakit alışveriş yapılan her yerde TROY’un boşlukları doldurmasını istiyoruz. Sosyal yardım ödemelerinin, burs ödemelerinin, tarımsal destek ödemelerinin gibi her ödeme olan yerde boşlukları Troy’un doldurmasını istiyoruz. Bugün Türkiye’de cüz­danında kart olmayan çok insan var. Ortada kart çok varmış gibi görünüyor ama penatras­yon daha gelişme olabilir. TROY ile bugün na­ kit kullanan insanları hedeflemeliyiz ve nakit kullanan her yerde pastayı geliştirmeliyiz.

Sanki bunun için BKM Ekspers ile pas­laşacakmışsınız gibi..

Olabilir.

Anadolu’daki TROY bilinirliği ne du­rumda?

Onun için Mayıs ayındaki ilk kampanyamız­da televizyon kanallarıyla çıktık. Bizim için hedef mecramız değil ama Anadolu bilinirli­ğimizi artırdık. Bu yarım milyon kart şu anda çoğu Anadolu’da dağıtıldı. Bizim ilk etaptaki amacımız, “Bu kartı bilmiyorum” tepkisini azaltmaktı ve amacımıza da ulaştık.

Türkiye’nin ödeme yöntemi derken de Anadolu’yu hedefleyerek mi mottoyu seçtiniz? Küreselleşen dünyada yanlış bir konumlandırma değil mi?

Tüm dünyada ulusal ödeme yöntemlerinin yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. Türki­ye’ye özgü bir durum değil. Rusya’da Mir, Brezilya’da Elo gibi … Dünya küreselleşme­ye gidiyor ama eskiden Live’s arıyorduk ama şimdi Mavi giyiyoruz. Dolayısıyla insanlar küreselleşme ile ilgili açlığını giderdi.

Sonuçta kredi kartını kullananlar ge­nelde gezenler, turistler oluyor. Bizde 100 küsur milyarlık harcama var.

Yurtdışı çok değil. Türkiye’de iç pazarda 500 milyar TL, 20 ila 30 milyar liralık da yurtdışı harcaması var.

Türkiye’nin ödeme yöntemi, derken hedefi daraltmış olmuyor muyuz? En azından yanlış bir algı oluşturmaz mı?

Önümüzdeki dönemde eğilmemiz gereken bir konu.

Kartın yüzde kaçı Anadolu’da satıldı?

Şu anda aldığımız tepki, yorumlar vs çok olumlu. Her kesimden... Kimse TROY’a ticari bir çıkar olarak bakmıyor. THY, hiç ticari karşılık beklemeden banner olarak sitesinde kullandı. Dayanışma içine girdi. Biz, Türkiye’nin bayrak taşıyan ödeme yöntemiyiz.

Rakipleriniz yani küresel oyuncular nesne olarak kartı gündeme getirmi­yorlar. Göz ile parmak ucu kartlarını bütünleştiriyorlar. Sizin bu konudaki adımlarınız ne olacak?

Öncelikle onlar bizim rakibimiz değil. Biz toplam pazarı büyütmek istiyoruz. Biz sürrealist gibi bir şapkadan tavşan çıkarmak istemiyoruz. Teknolojinin var olması değil teknolojinin kullanılması esastır. Göz ve parmağı telefonlarda güvenlik aracı olarak kullanıyoruz. Alışkanlık haline gelmesi için uğraşıyoruz. Biz bu anlamda gerçekçi ayakları yere basan işler peşinde koşuyoruz. Temelini plastikle atmalıyız sonra telefona, kolye veya akıllı yüzüklere atmak istiyoruz. Saman alevi yaratmak amacında değiliz.

Madem Anadolu genişleme alanınız Anadolu’da yeni kampanyalar düşü­nüyoruz musunuz?

Bir yıl için kart doygunluğunu belli seviyeye getirmek istiyoruz. O da iki milyon gibi kart sahipliğine ulaşmamız lazım. O aşamadan sonra Türkiye’nin değerleri üzerinde yani Türk mutfağı, Türk el sanatları gibi değerle­rini tavsiye eden, destekleyen kampanyalar yapabiliriz.

Kart artıyor, e-ticaret artıyor, mobil ödeme sistemleri artıyor. Bu aşama için çok önemli bir ivme noktası olan 5G ve nesneler arası internete nasıl hazırlanıyorsunuz? Malum 3 yıl içinde hayata geçecek.

5G ile nesneler arası internet bizim işler için çok önemli. İnternetin buzdolabı veya ayak­kabımıza kadar yaygınlaşması her şeyde küçük de olsa bir ödeme yöntemi gereke­cek. Daha toptancı yaşadığımız ödeme daha yaygın ve minimal olarak yaygınlaşacak.

Siz de köşe başında bunları bekliyor olacaksınız...

Bu görev diyelim. Hayatımız mikro küçük parçacıklardan oluştu. Daha çok sayıda işlem var ve bize çok görev düşüyor. Yeni teknolojiler yeni görev ve solumluluklar yüklüyor. Mesela geçenlerde bir otomotiv şirketi yöneticisi geldi.

Akıllı otomobilller konusunda bizimle işbirliği yapmak istiyor. Şunu vaat ediyor­lar: Servise gittiğinizde ödeme yaptır­mayacağız. Hepsini biz yapacağız. Artık otomotiv sektörü de bizim paydaşımız oldu. Sonuçta bir paradan bahsediyoruz ve sağlıklı şekilde müşteriler arasında para el değiştiriyor.

Bitcoin gibi sanal veya kripto paralar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Ben onların teknolojisi ile ilgileniyorum. Nasıl köşe dönerim, diyen bir toplumda yaşıyoruz. Sokaktaki insan sizin sorduğunuz gibi algılamıyor.

Niye kendinizi sorumlu hissediyorsunuz?

Kamuoyuna karşı sorumluluk hissediyo­rum. İşin içinde para ve ödeme olunca bu konularla ilgili yorum yapmak zorundayız ama özenle yapmak istiyorum. Çok insan gördüm, bitcoin madenciliği yapmak istiyor. Bu tür konulara bilinçsizce çanak tutmak yerine işin mantığındaki ve sürecin işleyişine bakmak gerekiyor.

Blockchain konusunda yayınladığımız kitabı okumayanla bunu konuşmak iste­miyorum. Fikir önderliği yapmak istiyo­ruz… 

 

 

 

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER